Aşkla dünya evine girdim meyvesiyle dünyamı buldum
Reklam

Aşkla dünya evine girdim meyvesiyle dünyamı buldum

Duygusal şarkılarıyla gönüllere dokunan Özgün Uğurlu, hayatının aşkıyla tanıştığı gün tüm hayatının olumlu yönde değiştiğini anlattı.

05 Nisan 2017 - 14:37

Şarkılarıyla hepimizi derinden etkileyen Özgün Uğurlu, 2012 yılında, kendisi gibi müzisyen olan Nida Kaçar ile dünya evine girdi. 2015 yılında, bu aşk dolu aileye Down Sendromlu minik bir melek katıldı. Haliyle sevginin boyutu da katlanarak arttı. Tahmin edersiniz ki Down Sendromlu bir evlada sahip olmak kolay değil. Önemli olan bunun bilinciyle hareket edebilmek… Böyle bir durum hepimizin başına gelebilir, asıl olan saygı duymak ve empati yapabilmek… Bir baba düşünün engelli çocuğunun kendisine bir ödül olarak gönderildiğini söylesin! Tıpkı şarkıları gibi özgün bir babalık sergileyen Özgün Uğurlu’yu, Kahramanmaraş’ta Bugün Gazetesi olarak tebrik ediyoruz.

2012 yılında Nida Kaçar ile dünya evine giren ve Down Sendromlu çocuğu ile hayata tutunan şarkıcı Özgün Uğurlu müzik hayatını, evliliğini ve oğlu Ediz'i gazetemize anlattı. İşte o röportaj…

2012 yılında evlendiniz ve down sendromlu bir çocuğunuz oldu. Bu hayatınızda neleri değiştirdi?

Sanırım evlenmek hayatımdaki en doğru kararlardan biri oldu. Eski hayatıma baktığımda çok fazla boşa geçen zaman olduğunu görüyorum. Tabii ki, Ediz ile birlikte ev işleri biraz daha yoğunlaştı. Doğumuyla birlikte hayatımızda birçok şey değişti. Bunlar tabi hep olumlu yönde; biz daha öncesinde down sendromu konusunda bilgili değildik. Ama normal aile ilişkilerinden hiçbir farkı yok. Benim çocuğum sayesinde başka hayatlara dokunma şansımız oldu. Babalık çok özel bir duygu. Genel olarak çok güzel giden bir hayatım var.


Ediz’in down sendromlu olduğu haberini ilk aldığınızda neler hissettiniz?

Down Sendromu'nu bir hastalık olarak görmüyorum ve sadece şunu söyleyebilirim; şaşırdım, çünkü test sonuçlarında bir şey çıkmamıştı. Zaten bunu duyduğum an değil, Ediz'i kucağıma ilk aldığım an neler hissettiğimdi önemli olan... Çok acayip bir şeydi, sanki kalbi avuçlarımda atıyordu. Biz bir bebek bekliyorduk, Allah bize melek gönderdi.

Evde müzik çalıştığınızda Ediz nasıl tepki veriyor? Müziği seviyor mu?

Çok seviyor, piyanonun başına oturduğum zaman ellerini ellerimin üzerine koyuyor. Saatlerce çalayım, kıpırdamadan dinliyor. Başkasının kliplerine tepki vermiyor ama benimkileri pür dikkat izliyor.

Türkiye’deki insanların down sendromuna bakış açısı nasıl?

Bilmiyorlar. Yani down sendromunu hastalık sananlar da var; bunun genetik bir farklılık olduğunu düşünenler de! Biz, olaya genetik farklılık olarak bakıyoruz. O yüzden farkındalık amaçlı böyle günler düzenleniyor. Ama bu günleri sosyal medyada 3-5 tane fotoğraf paylaşmak ile olmuyor. İnsanların araştırması gerekiyor. Bu çocukların gereksinimleri ne diye sorgulamaları gerekiyor veya onları bu ülkeye nasıl kazandırırız diye düşünmeleri gerekiyor.

Bir baba olarak hükümetin down sendromuna bakış açısını başarılı buluyor musunuz?

Aslında genel olarak engelli çocuklara verilen bir rapor var. Özellikle ekonomik seviyesi yeterli iyi olmayan aileler için çok iyi bir şey. Bazı çocuklarımız sürekli özel eğitime gereksinim duyuyorlar. Bu raporlar biraz zor veriliyor. Özellikle down sendromlu çocuklar için çok zor veriliyor. Bu konu da biraz daha duyarlı olmalarını istiyorum.


21 Mart Dünya Down Sendromu Farkındalık Günü’ydü. Gerçekten bu günün farkında mıyız?

Hiçbir şeyin farkında değiliz. Bence, farkındalığın farkına varmalıyız. İnsanlar sabah kalkıp işlerine varıyor, akşam evine dönüyor, akşam da TV karşısında bir dizi seyredip uyuyorlar. Böyle bir hayatın içinde insanların bir şeylerin farkında olması pek mümkün değil. Korkuncuz aslında! En büyük isteğim; buralardan gitmek, ben kariyerime her yerden devam edebilirim.

Down sendromu anne ve baba için bir sınav mı?

Yani her çocuk anne baba için bir sınav. Hayatımızda bir çok sınav oluyor. Herkesi farklı farklı bir sınava tabii tutuyor Allah. Biz de bunları öğreniyoruz bunları yaşıyoruz.

Türkiye’de pop müziğin değişimi ne zaman oldu? Avrupa ile kıyaslarsak pop müzik ne durumda?

1970 ve 80’lerde çok büyük bir atılım oldu. Çünkü çok iyi aranjörler vardı. En büyük değişiklik bence bu yıllarda oldu. Şimdi kıyasladığımız zaman farklı tabi. Yapı olarak farklı; ama tabi şu iyi veya şu kötü diyemeyiz.

Yaptığınız ve yazdığınız her şarkı ile Türkiye gündemine oturuyorsunuz. Bu başarınızın sırrı nedir?

Ben sadece sevdiğim şarkıları yapıyorum. Benimle aynı duyguyu paylaşan aynı müzik tarzını benimseyen insanlar muhtemelen benimle yaptığım şarkıları paylaşıyorlar. İstikrarlı bir şekilde şarkı çıkarmaya devam ediyorum ve bu şekilde de kitlem büyüyor. Herhalde sebebi bu!

Babanız ilk başlarda müzik sektörüne girmenize karşıymış; bakış açısı şimdi nasıl?

Çok iyi. Başlarda Ankara’ya yatılı okula gidecektim. O yüzden istemiyordu. Sanatçı olmama değil başka bir şehre yatılı olarak gitmemi istemiyordu. Şu anda çok destekliyor.

Sözleşmeli müzisyen olarak cumhurbaşkanı senfoni orkestrasında çalıştınız. Bunun meslek hayatınıza etkisi nasıl oldu?

Çok güzel etkisi oldu. Müzisyenliği öğrendim. Bunun faydalarını her daim yaşıyorum. Senfoni orkestraları ile sıklıkla projelerim oluyor. Onlarda çok büyük faydası var. Onun dışında müziği bilen biri olarak yetiştim tabi. Özellikle ülkemizde bu kadar şarkı söyleyip müzikten bihaber insanlar varken böyle bir alt yapımın olması beni onların arasından sıyırıyor.

Albümlerinizin çok tutulmasının sebebi nedir? Dinleyenlerin isteklerine göre mi yoksa siz kendinizi dinleyenlerin yerine mi koyuyorsunuz?

İkisini de yapmaya çalışıyorum. Sadece kendi istediğimi yapamam. Çünkü insanlar benden bir şeyler bekliyor. Ben de onların isteklerini göz önünde bulundurarak kaliteden ödün vermeden kendi istediğim tarzı onların isteyeceği şekilde yorumlamaya çalışıyorum.


Şimdi herkeste bir sosyal medya hastalığı var. İnsanlar paylaşımlarına çılgınlarca beğeni gelmesini istiyor. Sizde böyle bir beğeni özentisi var mı? Sizi eleştiren insanlara karşı nasıl bir tutum içerisine girersiniz?

Eleştirilmek ister istemez insanı rahatsız edebilir ama mantıklı eleştiriler beni çok güzel yönlendirmiştir. Gerçi artık doğru düzgün bir eleştiri okumak mümkün değil. Mesela kendi sektörümle ilgili eleştirmenlere bakıyorum; birkaçı hariç, bazıları gerçekten yazmak için yazıyor. Çünkü ben de kendilerinin bugüne kadar neler yaptıklarını çok merak ediyorum. Bu işle ilgili bilgi nedir diye baktığımda; müziğin m'sinden, notanın n'sinden anlamıyorlar ama oturdukları yerden eleştiri yapıyorlar. Hayretle takip ediyorum.

Besteci kimliğinizin sanat hayatınıza katkıları neler?

Biraz benim geçmişimi bilen, müzisyen kimliğimin farkında olan kişiler bana ister istemez bir saygı duyar, hürmet gösterir. Bestelerim çok istendi ama bugüne kadar hiç kimseye vermemiştim. Artık yavaş yavaş bestelerimi vermeye başlayabilirim. Üç yıldır single yaptığım için elimde çok fazla şarkı birikti. Bu şarkıların eskiyip demode kalmaması için başkalarının söylemesini istiyorum.

Türkiye’nin içinde bulunduğu durum müzik sektörünü nasıl etkiliyor?

Susmanın ve müziği susturmanın çözüm olduğunu düşünmüyorum; önce silahlar susmalı! Müziğin kimseye zararı yok. Ayrıcı müzik demek; sadece göbek atmak değil. Tabii ki ben de bu olaylar üstüne konserimi erteliyorum ama bunu tamamen askıya almamalı. Biz, insanlara aşkı anlatıyoruz, sevgiyi anlatıyoruz. Bunlar barışın olmadığı yerde zaten olmaz. O yüzden, bence daha çok şarkı söylemeliyiz.

Kahramanmaraş’ı nasıl buldunuz?

Daha bulamadım. Yeni geldim çünkü! Gelir gelmez otele geldim konserden sonra gezeceğiz. Bu kısa sürede sıcakkanlı şekilde beni karşılayan Kahramanmaraş halkı beni daha da bağrına basacaktır. Bu kısa oldu. Bir dahakine kalmalı geleceğim.

ÖZGÜN UĞURLU KİMDİR?

Özgün Uğurlu, ya da bilinen adıyla Özgün 19 Ekim 1979, Eskişehir doğumlu Türk pop müzisyenidir.

2001 yılında Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı Viyola Bölümü'nden mezun oldu. Sözleşmeli müzisyen olarak Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nda çalıştı.

Özgün'ün "Elveda" adlı ilk albümü Kasım 2005'te yayınlandı. İlk klibini "Elveda" şarkısına çekti ve bu albümden sırasıyla Şeytan, Yanarım, Kandırman Lazım, Günahkar ve Aşk Çiçeği isimli şarkılarına klip çekti.[1] Özgün'ün "Nöbetçi Aşık" adlı ikinci albümü, 20 Haziran 2007 tarihinde yayınlandı. Özgün'ün ikinci albümünün çıkış parçası olan "Kıvırır", 23 Haziran 2007'de yayınlandı. İkinci klibi ise "Acıyı çeken anlar", 27 Ağustos 2007 tarihinde yayınlandı. Üçüncü klibi ise "Yalnızlık", 21 Kasım 2007 tarihinde yayınlandı. Özgün'ün ikinci albümünün son klibi ise "Kıpır Kıpır", 21 Nisan 2008 tarihinde yayınlandı. Özgün vatani görevini(askerlik) 331.Kısa Dönem olarak Aralık 2009'da başlayıp Mayıs 2010'da tamamlamıştır.

Askerlik dönüşü Yeni isimli single çalışmasını Avrupa Müzik etiketiyle yayınlayan Özgün, klip çektiği İstiklal adlı şarkısıyla 2010 yazının en çok dinlenilen şarkıları arasında yer aldı. 2010 sonbaharında ise Toz adlı şarkısına klip çekti. 2011 yazı için hazırladığı dijital single çalışmasında ise klip çektiği Sadece Arkadaşız şarkısı ile radyolar ve müzik Tv'lerinde en çok çalınan şarkılar sıralamasında 2. sıraya kadar yükseldi. 2012 yılı Temmuz ayında Nida Karaçar ile evlenmiştir. (RÖPORTAJ: ZEKİ DEMİR)

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Kafanızdaki bütün siyasetçileri unutun! Beyefendi kişiliğiyle o geliyor: Fırat Görgel
Kafanızdaki bütün siyasetçileri unutun! Beyefendi kişiliğiyle o...
“Sanayi sitemiz takviyelerle ayağa kalktı kalkmaya da devam ediyor”
“Sanayi sitemiz takviyelerle ayağa kalktı kalkmaya da devam...