Çağın hastalığı: Depresyon

Çağın hastalığı: Depresyon

Psikiyatri Uzmanı Dr. Ahmet Gül, insanların sağlığını ve hayat kalitesini ciddi oranda etkileyen önemli bir ruh sağlığı sorunu olan depresyonun önümüzde yıllarda çağın hastalığı konumuna gelebiceğini söyledi.

09 Nisan 2017 - 07:24

Dünya Sağlık Örgütü’nün (World Health Organization – WHO) 2020 yılı için yaptığı tahminlere göre; depresyonun, gelişmekte olan toplumlarda yaşam kalitesini bozan ve yeti yitimine yol açan hastalıkların başında yer alacağının öngörüldüğünü belirten Gül, “Depresif bozukluk en az iki hafta boyunca yaşanan ruhsal çökkünlük halidir. Hastalık uzun süreli ve inatçıdır. Depresif bir dönem, tedavi edilmezse, ortalama 6-8 ay sürer” dedi.

Depresyon teşhisinin ilgili konularda eğitim almış psikiyatrist, psikolog, pratisyen hekim gibi meslek profesyonellerince konması gerektiğine işaret eden Psikiyatri Uzmanı Dr. Ahmet Gül, Major depresif bozukluğundünya genelinde yüzde 4-19, ülkemizde ise yüzde 14-17 oranında görüldüğünü kaydetti.

Hastalığın farklı tipleri bulunduğuna dikkat çeken Gül, bu farklılığın uygulanacak olan tedaviyi ve hastalık seyrini değiştirdiğini ifade etti. Dr. Ahmet Gül, “Depresif bozuklukta hastalar değersizlik, suçluluk, pişmanlık, çaresizlik, umutsuzluk, kendinden nefret etme gibi duygu ve düşünceler içinde bulunabilir. Ağır seyreden vakalarda, hastaların gerçeği değerlendirme yetileri bozulabilir. Süreç içinde dikkat ve konsantrasyonda bozulma,  hafıza problemleri, sosyalleşme problemleri, cinsel istekte azalma, sinirlilik, ölüm ya da intihar düşüncesi içerisinde olma gibi belirtiler gözlenebilir. Uyku bozuklukları depresyonda sık görülür. Yorgunluk, baş ağrısı ya da sindirim sorunları, iştah kaybı ve buna bağlı olarak kilo kaybı, nadiren de olsa iştah ve kilo artışı şeklinde fiziksel değişiklikler gerçekleşebilmektedir. Hastaların yakınları hastayla ilgili sinirlilik, huzursuzluk ya da halsizlik gibi gözlemlerini bildirebilirler. Özellikle yaşlı hastalarda unutkanlık gibi bilişsel belirtiler ile birlikte daha belirgin olarak, hareketlerin yavaşlaması gözlemlenebilir” dedi.


DEPRESYON ÇOCUKLARDA ERİŞKİNLERDEN FARKLI SEYREDER

İntihar düşüncesi ve eyleminin hastalık sürecinde dikkatle üzerinde durulması gereken ve hayati önem taşıyan bir belirti olduğunu vurgulayan Gül, depresyonla ilgili şöyle konuştu: Hastanın muayenesinde detaylıca sorgulanmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır.Bu haliyle majör depresif bozukluk, hasta kimsenin ailesel ve kişilerarası ilişkilerini, iş ve eğitim hayatını, uyku ve yeme-içme alışkanlıklarını ve genel sağlık durumunu önemli ölçüde olumsuz etkilemektedir.Depresyon çocuklarda erişkinlerden farklı seyreder. Özellikle çökkünlükten ziyade alınganlık, kaygı artışı, tembellik, sinirlilik, belli konularda ilgi kaybı, okul başarısında düşme gibi belirtiler görülmektedir. Bu nedenle hastalık tanısında geç kalınabilir ya da tanı atlanılabilir. Bu konuda ebeveynlerin dikkatli olması gerekmektedir.Depresyon halk arasında kullanılan ‘depresif olma, keyifsiz hissetme, mutsuzluk’ gibi normal duygulanım şekillerinden farklı olup, biyolojik bir beyin hastalığıdır. Tanı koymada esas olan bu gibi normal duygulanım hallerinin yoğunluğu, süresi ve işlevselliğe etkisidir. Yoksa her mutsuzluk, depresyon olarak değerlendirilemez.”

DEPRESYON KADINLARDA DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR!

Depresyonun ciddi bir hastalık olarak ele alınması gerektiğini ifade eden Gül, depresyonun kadınlarda erkeklerden yaklaşık iki kat daha fazla görüldüğünü bildirdi. Gül, depresyona ilişkin şu bilgileri verdi: “Depresyonun ortalama görülme yaşı 20-30 arasındadır. 65 yaş ve üzeri kimselerde yaygındır ve ilerleyen yaş ile sıklık artmaktadır. Yine engelliliğe yol açan, dünya çapındaki en yaygın hastalıklardan biri olarak bildirilmiştir.Depresyonda kalıtımın önemli bir payı vardır. Bir kişi depresyon yaşayan bir hasta ile aynı evde büyürse, bazı araştırmalar bunun kişinin depresyona yatkınlığını arttırdığını iddia etmektedirler. Yine yapılan diğer çalışmalar da depresyonun genetik boyutunu ortaya koymaktadır.Doğum sonrası depresyon (Postpartum depresyon) özellikle üzerinde durulması gereken önemli bir depresyon alt tipidir. Lohusalıkta yaşanan depresyon türüdür. Yeni anneler arasında vaka oranı yüzde 10-15 civarındadır. Doğumdan sonraki bir aylık süre içinde başlar, üç aya kadar sürebilir.

TIBBİ OLMAYAN YAKLAŞIMLARDAN KAÇINILMALI

Hastalığın tedavisinde tıbbi olmayan yaklaşımlardan sakınılması gerektiğini ve bu tür yaklaşımların çoğunlukla hastalığı daha da kötüleştirdiğini dile getiren Psikiyatri Uzmanı Dr. Ahmet Gül, “Tıbbi olmayan yaklaşımlar ve kulaktan duyma bilgilerle tedaviye kalkışma ciddi zaman kayıplarına ve geri dönüşsüz sonuçlara neden olmaktadır. Depresif bozukluğun tedavisi ayaktan ya da hastaneye yatırılarak yapılabilir. Hastaneye yatırmaktaki amaç hastanın kendisine ya da bir başkasına zarar vermesini engellemek, planlanan tedaviyi aksatmadan uygulayabilmek, hastayı olumsuz stres faktörlerinden uzak tutmak gibi amaçlarla tercih edilir. Orta ve ağır şiddetteki depresif bozukluğun tedavisi için ilaç tedavisi gereklidir. Yine ilaç tedavisine eklenecek psikoterapiler, iş-uğraş tedavileri, fiziksel egzersiz tedavi sürecini destekleyecektir” şeklinde konuştu.

+++++

DEPRESYONUN EN DİKKAT ÇEKİCİ BELİRTİSİ ÇÖKKÜN RUH HALİDİR

Depresyondaki kişinin genellikle mutsuz, karamsar ve ümitsiz olduğuna dikkat çeken Psikolog Gökben Yıldız, depresyonun en dikkat çekici belirtisinin çökkün ruh hali olduğunu söyledi.Yıldız, hastalığın belirtilerine ilişkin şu bilgileri verdi: “Kendini hüzünlü ve yalnız hisseder. Kendisine ve çevresine olan ilgisi azalmaya başlar. Ortada hiçbir belirgin sebep yokken ağlayabilir. Yoğun suçluluk duyguları ortaya çıkabilir. Bazen bu çökkün ruh haline gerginlik, huzursuzluk, aşırı evhamlanma ve şüphecilik gibi belirtiler eşlik edebilir. Kişi zaman zaman hırçın hatta çok öfkeli olabilir. Ağlayamaz, öfkelenemez ve kimseye karşı yakınlık hissedemez. Sözü edilen bu duyguların şiddetinde değişiklikler ortaya çıkabilir. Bazen kişi kendini daha neşeli ve canlı hissedebilir. Ancak genel olarak olumsuz duygular daha belirgindir.”

DEPRESYON, GEÇİCİ ÜZÜNTÜ İLE AYNI DEĞİLDİR.

Kişinin zaman zaman geçici üzüntüler yaşadığını aktaran Yıldız, geçici üzüntü ile depresyonun birbiriyle karıştırılmaması gerektiğini belirterek şöyle konuştu: “Kimi zaman kendimizi dibe vurmuş gibi hissedebiliriz, bu her zaman depresyonda olduğumuz anlamına gelmez. Depresyonda olan kişiler, kendilerini yalnızca hayatın akışına bırakarak iyileşemeyebilirler. ‘Kendi kendine iyileşme’ depresyon geçiren hastaların yarısında mümkündür. Ancak tedavi olunmadığında belirtiler haftalarca, aylarca, hatta yıllarca sürebilir. Oysa uygun tedavi, depresyondaki birçok insana yardımcı olabilir. Depresyonda şiddetli üzüntü ya da umutsuzluk hissi vardır ve en az iki hafta sürer. Kişinin çalışmak, yemek yemek, uyumak gibi günlük hayat etkinlikleri bozulur. Depresif kişiler ümitsiz olmaya ve kimseden yardım göremeyeceklerine inanmaya eğilimlidirler. Böyle hissettikleri için de kendilerini suçlarlar. Sosyal etkinliklere katılmaktan kaçınır, aile ve arkadaşlarından uzaklaşırlar. Hatta kimi zaman ölümü ya da intiharı düşünebilirler.”

DEPRESYON TEK BİR NEDENE BAĞLI DEĞİLDİR

Depresyonun tek bir nedene indirgenemeyeceğini kaydeden Psikolog Gökben Yıldız, depresyonu tetikleyen nedenler üzerin şu açıklamalarda bulundu: “Yaşanan olaylar, kişilik yapısı ve bunlara eşlik eden beyindeki değişiklikler beraberce depresyona neden olduğuna inanılan üç ana etkeni oluşturur. Birçok kişide sıkıntı verici olaylar, olumsuz düşünme biçimi, alkol, çeşitli ilaçlar ve kimi bedensel vb. gibi durumlar beyindeki bu değişiklikleri tetikleyebilir. Bunlarla birlikte yapısal olarak aileden depresyona çok yatkın olan bazı insanlarda açık bir tetikleyici etken bulunmadan da depresyon ortaya çıkabilir. Bugün için daha çok kabul edilen yapısal olarak veya kişilik özellikleri açısından depresyon geçirmeye daha yatkın olan bireylerde bu tür yaşam olaylarının tetiklemesiyle depresyonun ortaya çıkabildiğidir.”

DÜŞÜNCELERİNİZ STRESİNİZİ ARTIRABİLİR

Depresyondaki insanların düşüncelerinin kendilerini kötü hissetmelerinde etkili olduğunu ve pek inandırıcı bulmadıklarını bildiren Yıldız, “Ancak durum böyledir. Elbette olumsuz düşünceler depresyonun tek nedeni değildir. Ancak kendinizi değersiz ve sevilmeye layık olmayan bir insan olarak düşünüp dolaştığınızı farz edin. Stres ve duygu sisteminize neler olabilir? Beyniniz bu olumsuz düşünceleri stres olarak algılayacaktır ve bu olumsuz duygular stres hormonlarının salgılanması için sinyal gönderecektir. Stres hormonları salındıkça daha fazla olumsuz düşünmeye, olumsuz düşündükçe daha fazla hormon salgılamaya başlayacaksınız ve olay bir kısır döngüye girecektir. Fakat tekrar hatırlatmak isterim ki eğer sinirsel ileticiler çok azalmışsa veya stres sistemi çok duyarlı hale gelmişse, mutlaka tıbbi tedavi görmek gerekir. Doğan Cüceloğlu’nun da belirttiği gibi burada önemli olan, stresin temelinde, insan algılamasının ve değerlendirmesinin yattığıdır. Bireylerin olayları anlamlandırışı, değerlendirişi ve yönlendirişi stresi azaltma veya çoğaltmada temel faktördür. Örneğin aynı fiziksel ve sosyal ortam içinde bazı kimseler son derece gergin ve stresli, bazı kimseler ise daha rahat ve mutlu olabilir” ifadelerine yer verdi.

DEPRESYONUN İLACI GÜNLÜK FAALİYET

Depresyondan kurtulmak için yapılacak ilk şeyin kişinin günlük faaliyetlerini arttırması olduğunu kaydeden Yıldız, depresyondan kurtulmak için şu önerilerde bulundu: “Günlük faaliyetleri arttırmak daha aktif olmak, bir şeylerle uğraşmak, acı veren düşünceleri kişinin zihninden uzaklaştırmasına yardımcı olur. Kişi daha aktif olmaya başladıkça, daha fazlasını da yapabileceğini görecektir. Aynı zamanda daha açık ve berrak düşünmeye başlayacaktır.Zamanı daha iyi kullanabilmek için yapılması planlanan işleri kaydetmek yararlıdır. Plan yapmak karasızlığı ortadan kaldırır. Plan yapmak işlere yeniden hakim olmayı hissettirir.Depresyona yol açan önemli nedenlerden biri “düşünce hataları” olarak ifade edilen düşünce biçimi, yani olayları değerlendirme şeklidir. Düşünce hataları; ‘-meli, -malı’ şeklinde düşünme, abartma, ‘ya hep ya hiç’ şeklinde düşünme, etiketleme ve kişiselleştirmedir. ‘Her zaman herkese iyi davranmalıyım’, ‘Her zaman neşeli görünmeliyim’ gibi zorunluluk belirten cümleler kişiyi sıkıntıya sokar. Hiç kimse her zaman iyi davranamaz ve her zaman neşeli olamaz. Olumlu özelliklere sahip olmaya çalışılabilir, fakat olamayınca kişi kendisini cezalandırmamalıdır.”

Depresyondayken, özellikle olumsuz olayların daha da abartıldığına işaret eden Yıldız, depresyon hastalarının yaptığı en büyük düşünce hatalarından birisinin abartma olduğunu aktardı. Yıldız, şöyle devam etti: “Bazen günlük olaylar bile üstesinden gelinemeyecek zorluklar olarak görülebilir. Olaylar felakete dönüştürülmeden önce, düşünüldüğü kadar kötü olup olmadığını değerlendirmeye gayret edilmelidir. ‘Bir insan ya hep başarılıdır, ya da hep başarısızdır.’ İnsan böyle bir düşünceye sahipse, bir tek başarısızlığı bile hoş göremez. Örneğin; ‘Hayatımda iyi giden hiçbir şey yok, her şey kötüye gidiyor.’ Oysa hayatta her şey iyi ya da kötü olamaz. Bazı şeylerin kötüye gittiğini fark etmek, her şeyin kötü olduğu anlamına gelmez. İnsan bir işi başaramadığında kendisini ‘işe yaramaz ve beceriksiz’ biri olarak nitelendiriyorsa, etiketleme hatası yapıyor demektir. Her insanın olumlu ve olumsuz yönleri vardır. Böyle olumsuz sıfatlardan uzak durulmalıdır, çünkü çoğunlukla gerçeği yansıtmazlar ve insanın kendisini kötü hissetmesine yol açarlar. İnsanların en çok düştüğü hatalardan birisi de ‘Zaten her şey beni bulur’ ya da ‘Benim yüzümden oldu’ gibi düşüncelerle ilgilidir. Örneğin; pikniğe gitmeyi düşünen ve yağmur yağdığında bunun kendi uğursuzluğundan kaynaklandığını düşünen insanlar gibi. Oysa hiç kimse bütün olumsuz olayları yönlendirebilecek kadar güçlü değildir.İnsanların kendilerindeki düşünce hatalarını bulmaya çalışmaları ve bunların yerine gerçekçi, yeni, olumlu düşünceler koymaya gayret etmeleri depresyonla başa çıkmada faydalı olacaktır.”

KARAKUTU: Psikolog Gökben Yıldız: Herkes depresyondayım diyor! İnsanlar üzülebilir ya da sevinebilir. Duygularımız yaşamın doğal bir parçasıdır. Ancak hüzün, üzüntü, karamsarlık, hayattan keyif almada azalma ve sıkıntı hali devamlılık gösteriyorsa, günlük yaşamı kötü etkilemeye başlamışsa, bu bir “Depresyon Hastalığı” olabilir.

 

KARAKUTU 2 :

Depresyonun belirtileri nelerdir?

Psikiyatrik hastalıklar arasında en fazla kayba neden olan hastalık depresyondur. Eğer;

•             Kendinizi boşlukta ya da üzgün hissediyorsanız,

•             Hayattan zevk almıyorsanız,

•             İştahınız azaldı ya da arttıysa,

•             Uykunuz azaldı ya da arttıysa,

•             Huzursuz ya da durgunsanız,

•             Halsiz ve yorgunsanız,

•             Kendinizi değersiz ya da suçlu hissediyorsanız,

•             Konsantrasyon güçlüğü ya da kararsızlık çekiyorsanız,

•             Aklınıza sık sık ölüm ya da intihar fikirleri geliyorsa

Son 15 gündür bu belirtilerin çoğundan şikâyetçi iseniz bu durumda aile hekiminize ya da bir psikiyatri polikliniğine başvurmanızı öneririz. Kişiler çok farklı sebeplerle depresyona girebilirler. Bazen bu sebepler; bir yakınının kaybı, ayrılık, iş kaybı gibi belirgindir. Bazı durumlarda ise belirgin bir sebep yoktur.(HABER-FOTO: KENAN ONARAN)

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Kahramanmaraş'ta Kayıp 4 Yaşındaki Çocuğun Öldürüldüğü Belirlendi: Şüpheli Kuzeni Gözaltına Alındı
Kahramanmaraş'ta Kayıp 4 Yaşındaki Çocuğun Öldürüldüğü...
Başkan Görgel: “Konut ve İş Yerleri Etaplar Halinde Hak Sahiplerine Teslim Edilecek”
Başkan Görgel: “Konut ve İş Yerleri Etaplar Halinde Hak...