HAYATINI TERK ET
DEDİLER!
Hastaneye gittiklerinde doktorların ilgisizliği ile
karşılaştıklarını ifade eden Emine Karabulut, doktorların ayağa kalkarak dahi
muayene etmediğini dile getirerek kendisine; “Evine git hayatını terk et”,
dediklerini ileri sürdü. Karabulut, şöyle konuştu: “Hastaneye gittiğimde o
yataklarda rahat ediyorum. Ancak hastanedekiler orada kalmamızı istemiyorlar.
Kalbimin sağlam olduğunu ancak böbreğimin çürüdüğünü söylüyorlar. Hadi git,
hayatını terk et, diyorlar bana. Ben de bunu duyunca ben çok üzülüyorum.
İntihar etmek istiyorum. Hayatını terk et deyince ne diyeyim? Evde eşim iki
senedir neler çekiyor bunu bir ben bir de komşular biliyor. Ben artık eşimi düşünüyorum.
O da benim yüzümden çok hırpalandı. Ben de yetkililerimden, bir ortopedik yatak
talep ediyorum. O olunca en azından eşim daha rahat edecek. Otomatik bir
karyola verseler halkım, çok memnun olurum.”
2 YILDA 300 KİLOYA
ULAŞTI!
Aşırı kiloları nedeniyle iki yıldır bir apartmanın giriş
katında yaşam mücadelesi veren Emine Karabulut, şeker hastalığı nedeniyle kilo
almaya başladı. İki yıl önce böbrekleri iflas eden Karabulut’un önce sol ayağı
kesildi. Ondan sonra sürekli kilo almaya başladı. Şimdi 300 kilo ağırlığında!
Ailenin iddialarına göre hem Necip Fazıl Şehir Hastanesi’ndeki doktorlar hem de
KSÜ Tıp Fakültesindeki doktorlar ilgilenmedi. Bunun yanında aileye ne bir
tedavi yöntemi önerdiler ne de bir başka şehre ya da ülkeye naklini tavsiye
ettiler. Aileyi en çok üzen ise doktorların yapılabilecek hiçbir şeyin
olmadığını belirtip, bir apartman girişindeki güneş almayan bir odada ölüme
terk etmeleri oldu. Ailenin tek isteği ise hastayı taşımada kullanılan bir
ortopedik yatak.
Aşırı kiloları nedeniyle bir apartmanın giriş katında yaşam
mücadelesi veren Emine Karabulut (44) yetkililerden hem kendi hayatını hem de
eşinin hayatını kolaylaştıracak ayarlanabilir ortopedik bir yatak istiyor.
Hastaneye gittiğinde oradaki ortopedik yataklarda rahat
ettiğini belirten Emine Karabulut, doktorların hastanede kalmasına müsaade
etmediklerini ifade etti. Karabulut, “Hastaneye gittiğimde o yataklarda rahat
ediyorum. Ancak hastanedekiler orada kalmamızı istemiyorlar. Kalbimin sağlam
olduğunu ancak böbreğimin çürüdüğünü söylüyorlar. Hadi git, hayatını terk et,
diyorlar bana. Ben de bunu duyunca ben çok üzülüyorum. İntihar etmek istiyorum.
Hayatını terk et deyince ne diyeyim? Evde eşim iki senedir neler çekiyor bunu
bir ben bir de komşular biliyor. İki yıl önce 130 kiloydum. Şimdi 300 kilo
oldum” dedi. 15 yıldır şeker hastası olduğunu kaydeden Karabulut, 2 yıl önce
sol bacağını kaybettiğini dile getirerek şöyle konuştu: “Şeker rahatsızlığı 15
senedir var ama iki senedir azmış, değerler 800’e çıkmış. Ben ihmal etmişim
gitmemişim doktora. 600 şekerle yaşamışım. Maddi imkânımız yok diye 5 yıl
Bitlis’e gittik. Eşimin memleketiydi. Biraz orada yaşayalım, ev kiraları ucuz
dedik. Orada da baktık kar kış çok sert, yakıtımız çok fazla diye geri döndük.
5 sene sonra geri döndük. Baktım ki sol ayağımı kaybetmişim, kalp damardan
şekerden. Burada hastaneye zor yetiştik. Burada üniversite hastanesinde cerrah;
sen niye bu kadar geç kaldın, diyor. Ondan sonra üniversite takip etti ama çok
üzerine düşmedi. Biz keser biçeriz; ondan sonrası size kalmış, dedi. Ben de
4’üncü aya Nisan ayına kadar çok iyiydim. Ondan sonra sinir sistemlerim
bozuldu. Ailevi meselelerden dolayı, bu sefer ilacı da unutmuşum. Yemeklerini
düzenini de unutmuşum. Böyle daha çok yemediğim halde bu hale geldim. Doktora
gidiyorum; tamam açsın yemek yemiyorsun ama ben ne yapabilir git işine, diyor.
Hem üniversite kovalıyor hem burası Necip Fazıl kovalıyor. Hem de bu aile
hekimliği gelmiyor, çağırdığımız zaman. Sen şaka mı yapıyorsun ne kadar çok
hastasın, diyorlar. Geceleri beni eşimle Allah biliyor. Bu komşular biliyor.
Bar bar bağırıyorum. Ağrımayan yerim yok ki! Yemek hiç yemiyorum. Artık vücut
istemiyor. Diyetisyene gidiyorum. O da elma ile ceviz ye diyor. Onu da yiyorum
hiçbir şey olmuyor. Ne bir dirhem eksiliyorum, ne bir ağrım diniyor.”
Doktorların tedavi için hiçbir şey söylemediğini aktaran Karabulut,
şu ifadelere yer verdi: “Git başını taştan taşa vur; istersen
Cumhurbaşkanlığına git diyorlar. Biz ne yapabiliriz ki diyorlar. Necip Fazıl’ın
doktorları böle diyor. Üniversite de teyzeciğim Allah’ına şükret ne
yapabiliriz, diyorlar. Belki 100 tane cerrah baktı bana o üniversitede. Hepsi
bana öyle diyor. Ben de artık intihar etmek istiyorum. Eşim bana intihar etme
günah olur, diyor. Ben artık eşimi düşünüyorum. O da benim yüzümden çok
hırpalandı. Geceleri benim iniltilerimden uyuyamıyor da! Hiç imkân ve çare yok.
Ben de yetkililerimden, bir ortopedik yata talep ediyorum. O olunca en azından
eşim daha rahat edecek. Otomatik bir karyola verseler halkım, çok memnun
olurum. Bana bir tane sandalye verdiler ama sığmıyorum. Hastanedeki araçları da
öyle. Bir yataklarında rahat yatıyorum onu da bırakmıyorlar.”
EMEKLİ MAAŞI BAKICIYA
GİDİYOR!
Eşinin aşırı kiloları nedeniyle artık tek başına bakamaz hale
geldiğini ifade eden Naif Karabulut ise aldığı emekli maaşının da bakıcıya
gittiğini söyledi. Emeklilik maaşının da yetmediğini kaydeden Karabulut, şu
açıklamalarda bulundu: “Ben emekliyim. Şimdi emeklilik de yetmiyor. Bazen
bakıcı tutuyorum, o parayı da ona veriyorum. Kaldığımız ev kira. Bir taraftan
elektrik ve su faturaları bir taraftan kira bir taraftan da bakıcı parası
derken emekli maaşından geriye bir şey kalmıyor. Bizim maddi durumumuz yok. Şu
an bize acilen bir tane ortopedik yatak lazım. Bu hastanenin yataklarından.
Çünkü onda yatağın yüksekliği, eğilip kaldırması ayarlanabiliyor. Burada
sürekli bu çekyatın üzerinde yattığı için olmuyor. İki defa çekyattan düştü.
Yeniden yatağına yatırmak çok zor oluyor. Gidiyorum sağdan soldan adam
topluyorum. Tabi her zaman adam bulamıyoruz. Bir kez gelir, iki sefer gelir ama
üçüncü defa gelmez.”
ORTOPEDİK YATAK
HAYATLARINI KOLAYLAŞTIRACAK
Evde sağlık hizmetlerinin kendileri için yetersiz kaldığını
aktaran Karabulut, hem kendinin hem de eşinin hayatını kolaylaştıracak tek
şeyin bor ortopedik yatak olduğunu bildirdi. Karabulut, şöyle devam etti: “Evde
sağlık hizmeti uygulamasından faydalanıyoruz. Ekip eve kadar geliyor, muayene
ediyor ama sürekli böyle olmuyor. Çok acı çekiyor. Geceleri çok ağlıyor. Bizim
kaldığımız bu ev birinci katta ve bu oda hiç güneş almıyor. En azından bu
hastanelerde bulunan ayarlanabilir ortopedik yatak olursa, güneş alan odalara
götürme imkânımız olur. Yemek yiyeceği zaman yataktan kaldırma problemi olmaz.
Kısacası bu yatak bizim hayatımızı büyük oranda kolaylaştıracak. Ben de
valiliğe gidip onlardan böyle bir yatak talep etmek istedim. Gittim Vali beyin
yazıcısı vardı herhalde. Oradan bir yerlere yönlendirdiler. Derdimizi anlattık
ama ellerinde 3 tane yatak varış, onlar da doluymuş. Belki bir zengin bir tane
alır getirirse ancak öyle olur, dediler. Ondan sonra ne gelen oldu, ne giden
oldu. Biz de burada perişanlık çekiyoruz. Biz, gerçekten burada çok büyük zorluklar
çekiyoruz.”
DOKTORLAR TEDAVİ
ÖNERMİYOR!
Hastaneye gittiklerinde doktorların hiçbir tedai önermediğini iki ilaç yazıp yeniden eve gönderdiklerini öne süren Naif Karabulut, şunları söyledi: “Biz doktora gidiyoruz. Hiçbir tedavi önermiyorlar. Bazı doktorlar ayağa kalkıp muayene dahi etmiyor. Biz anlamıyoruz, diyorlar. Bizim yapabileceğimiz bir şey yok diyorlar. Şehir dışında başka bir hastaneye ya da yurt dışına da yönlendirmiyorlar. Yani tedavisi için hiçbir şey önermiyorlar. İki tane ilaç yazıp gönderiyorlar bizi. Şimdi ben hanımı hastaneye götürdüğümde o yataklarda 1-2 saat yatıyor. Biraz dinleniyor, yatıyor, hoşuna gidiyor. Diyor ki beni götürme! Ama nasıl götürmeyeyim! Hastanedekiler bizi oradan kovalıyorlar. Yani orada bakan, ilgilenen yok. Ne işiniz var burada, diyorlar. Eşim 300 kilo. Şimdi ben bunu nasıl döndüreyim. Yani çok zorluklar çekiyoruz biz. Şimdi biz bu evde oturuyoruz, bu oda güneş de görmüyor. Biz diyoruz ki en azından bir arabası olsun. Güzel bir yatağı olsun. Bazen güneşe çıkaralım belki güneşte kendini daha iyi hisseder. Biraz hava alınca tedavisine yardımcı olur diye düşünüyoruz.” (KENAN ONARAN)
YORUMLAR