26 Şubat 1992 tarihinde Hocalı’da yaşanan olaylar kimi
tanımlamalara göre katliam, kimi tanımlamalara göre vahşet. Biz ise olayları
uluslararası hukuk terminolojisindeki tanımı ile “soykırım” olarak
nitelendirmekteyiz. Elbette soykırım tanımlaması vahşet ve katliam dahil olayla
ilgili tüm duygusal tanımlamaları içinde barındırmaktadır. Hocalı’da 83’ü
çocuk, 106’sı kadın 613 kişi hunharca katledilmişti. 487 kişi ağır yaralanarak
sakat bırakıldı, 1275 kişi esir edildi ve 150 kişi de kayıplara karıştı. Bunun
adını varın siz koyun.
Karabağ toprakları daha Selçuklu döneminden başlayarak
kadim bir Türk yerleşme sahası olmuştur. Karabağ Hanlığı kurulmadan evvel,
çevresiyle birlikte XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin etkisi altına girmeye
başlamış ve III. Ahmet zamanında çevre kale ve şehirlerle Karabağ, Osmanlı
Devleti’ne bağlanmıştır. İdari bakımdan Azerbaycan’daki diğer hanlıklar gibi,
Çıldır ve Erzurum Beylerbeyliği’ne bağlı olarak Osmanlı Devleti'yle
bağlantısını sürdüren Karabağ, Osmanlı Devleti’nin bölgede etkinliğinin
zayıflaması üzerine, İran ve Rusya arasında mücadele alanı olmaya başlamıştır.
Bundan sonra bütün Kafkasya gibi Karabağ’da İki devletin Kafkasya ve Azerbaycan
üzerinde şekillenen politikalardan etkilenmiştir.
Kuzey Azerbaycan, Rusya’nın etki alanı içine girmiş,
Güney Azerbaycan da İran’a bırakılmıştır. Bunun soncunda Karabağ Hanlığı ve
diğer hanlıklar ortadan kaldırılarak bir kısmının Ruslara, bir kısmının da
İran’a bağlanması neticesinde Azerbaycan coğrafyasında uzun yıllar ve hatta
günümüze kadar sürecek Rus ve İran etkinliğinin oluşmasına zemin hazırlanmıştır.
Bu şekilde hanlıkların ortadan kalkması ve Azerbaycan topraklarının Rusya ile
İran arasında bölüşülmesinden sonra, 1828 Türkmençay Anlaşması sonucu
Kafkasya’da, gerek İran ve gerekse Rusya arazisinde yaşayan halklar için
istedikleri yere göç etme hakkı tanınmıştır. Rusya, İran tarafında yaşayan
Ermenileri göçe teşvik etmek amacıyla bunlardan 30 yıl süreyle vergi almama
kararı almış ve kendilerini vergiden muaf tutmuştur. Rus idaresi, İran’dan göç
eden Ermeniler ki bunlar 70.000 civarındaydı- büyük bir kısmını başta Karabağ
olmak üzere Erivan ve Nahcivan’a yerleştirmiştir. Böylece anılan yerlerde
Ermeni nüfusu yoğunluk kazanmıştır.
Bu sırada Karabağ nüfusunun bir kısmının Ermenilerden
ibaret olması nedeniyle Azeri Türkleri ile Ermeniler arasında sert tartışmalar
yaşanmış ve anlaşmazlıklar baş göstermiştir. Neticede, bir taraftan Revan,
diğer taraftan Karabağ havalisine Rusya ve İran’daki Ermenilerin göç
ettirilmesi, bunlara vergi muafiyetleri tanınarak buralara yerleştirilmeleri
ile bu coğrafyada günümüze kadar devam edecek özellikle Karabağ üzerindeki
Azeri - Ermeni anlaşmazlığının tohumları atılmış ve bir çatışma zemini
hazırlanmıştır. Ermenileri çeşitli siyasî yollarla Revan ve havalisine
yerleştiren Ruslar, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durumdan da
faydalanarak, rahat hareket etme imkânı bulmuştur. Nitekim Rus Çarı Nikola,
Ermenilerin yerleştirildiği bu sahada Erivan ve Nahcivan Hanlıkları
topraklarını da içine alan bir Ermeni bölgesi oluşturmuştur. Rusya, böylece
merkezi Erivan olan Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin temellerini
atmıştır. Karabağ ve Azerbaycan toprakları üzerinde zorla yaratılan bu Ermeni
iskân bölgesiyle hem Azerbaycan ikiye bölünmüş hem de Rusya Osmanlı Devleti’ne
karşı bir Ermeni tampon bölgesi oluşturmuştur.
Bugün Ermenistan’ın hak iddia ettiği Karabağ’daki
topraklara Ermenilerin XIX. yüzyılda yerleştirildikleri açıkça görülmektedir.
Bu durum Türkistan ve Kafkaslarda uygulanan geleneksel Rus iskân siyasetinin
bir sonucudur. Böylelikle, Anadolu’nun “Vilâyet-i Sitte” diye adlandırılan
bölgelerini de içine alacak Büyük Ermenistan idealinin temelleri atılmıştır.