Cumhuriyet Dönemi Hükümet Sistemleri -2
Hacı Bilal Şen

Hacı Bilal Şen

Cumhuriyet Dönemi Hükümet Sistemleri -2

23 Temmuz 2018 - 14:31

Türkiye 24 Haziran seçimleri ile birlikte diğer batılı ülkelerdeki devlet başkanlığı sistemine benzeyen ancak yürütme ve meclisin yapısı ile kendine özgü bir işleyişi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçti. Geçen hafta, olağanüstü dönemlerde uygulanan meclis hükümeti sisteminden bahsetmiştik. Bu hafta da parlamenter sisteme, ülkemizde uygulanış şekli ile kabine sistemine ve ortaya çıkan aksaklıklara değinmek istiyorum.

Devletin kuvvetlerinin ayrılma derecesine ve ayrılan kuvvetler arasındaki ilişkilerin niteliğine göre, farklı hükümet sistemleri ortaya çıkar. Kuvvetlerin bir elde toplanması halinde “meclis hükümeti”, kuvvetlerin sert ayrılması halinde “başkanlık sistemi”,kuvvetlerin yumuşak ayrılması halinde ise“parlamenter sistem” özellikleri taşıyan bir hükümet sisteminin varlığından söz edilebilir.


Türkiye’de Parlamenter Sistem

Türkiye’deki parlamenter sistemin tarihçesine bakacak olursak; 1921 Anayasası ile birlikte katı bir kuvvetler birliği benimsenmiş ve yasama ve yürütmenin bütün yetkileri mecliste toplanmıştır. Meclis hükümeti sistemi olarak adlandırılan bu sistem 1924 yılındaki yeni anayasa ile tam anlamıyla uygulanmasa da en azından teorik olarak parlamenter sisteme kaymıştır.  Ancak yasama, yargı ve yürütme tam olarak birbirinden ayrılmamıştır.

1961 anayasası ile “Westminister tipi” bir parlamenter hükümet sistemi benimsenmiştir. Yasama, yürütme ve yargı birbirinden ayrılmıştır, yasama ve yürütme organlarının birbirini dengeleyeceği mekanizmalar kurulmuştur. 1960 anayasası ile getirilen seçim sistemi Türkiye’de tek bir partinin iktidara gelmesine engel olmak için nispi temsil sistemi getirmiştir. Getirilen bu seçim sistemiyle beraber siyasi istikrarsızlıklar baş göstermiştir.

1982 Anayasası ile bu istikrarsızlıklara son vermek için güçlü bir yürütme oluşturulmaya çalışılmıştır. Seçim sistemine %10 barajı getirilmiştir ve böylelikle koalisyon hükümetlerinin kurulması engellenmeye çalışılmıştır.

 Cumhurbaşkanına verilen yetkiler darbe ve başta Kenan Evren olmak üzere askerlerin etkisi çerçevesinde artırılmıştır ki bu yetki genişliği parlamenter sistemle uyuşmamaktadır. Bu yetkilerle birlikte cumhurbaşkanı ile başbakan arasında güç mücadeleleri yaşanmaya başlamış ve bu yetkilerin yapısı zaman zaman istikrarsızlıkların oluşmasına kaynaklık etmiştir. Bunlardan biri 8. Cumhurbaşkanı olan Ahmet Necdet Sezer’in dönemin başbakanı Bülent Ecevit’e anayasa kitapçığını fırlatmasıyla baş göstermiş ve ülke ciddi bir ekonomik krize girmiştir.

 Başbakan ve cumhurbaşkanının politikalarının uyuşmaması ülkeyi istikrarsızlaştırmıştır. Bunun yansımalarını dış politikada da görebiliriz. Cumhurbaşkanı ve başbakanın farklı dış politika perspektifine sahip olmaları devletin dış politikasında istikrarsızlığa sebep olmuştur.

 Buna örnek olarak ise Sovyetlerin dağılması ve Orta Asya’da kurulan Türk Cumhuriyetleri’yle kurulacak ilişkiler meselesini verebiliriz. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal sıkı ilişkiler kurmak istemiş, bu fırsatın iyi değerlendirilmesini savunmuş ancak dönemin başbakanı Süleyman Demirel bu politikaya sıcak bakmamıştır. Sürekli hükümet ve bakanların değişmesiyle birlikte dış politikada istikrar sağlanamamıştır.

Devam edecek…

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar