"Kaşıkçı" Elmasını kim çaldı!
Reklam
Hacı Bilal Şen

Hacı Bilal Şen

"Kaşıkçı" Elmasını kim çaldı!

20 Ekim 2018 - 03:08

2 Ekim 2018 tarihinde Suudi Arabistan konsolosluğuna girdikten sonra kaybolan gazeteci Cemal Kaşıkçı hala bulunamadı. Kaşıkçı ile ilgili çok senaryo yazılıp çizilmesine rağmen hatta konuya başta ABD olmak üzere birçok devlet müdahil olmasına rağmen Kaşıkçı’dan bir ses yok.

Ama her şey Trump’ın seçildikten hemen sonra Arabistan ziyareti ile başladı. Veliaht olarak Muhammed bin Selman’ın ilanı alışılagelmiş bir durum değil. Suudlarda son dönemde radikal değişimler yaşanıyor bu radikal değişimlerde rüzgâr A.B.D tarafından esiyor. Yeni prens belki de yarım asır S.Arabistan’ın başında kalabilir.

Prens Selman kendine muhalif olabilecek unsurları tasfiye etmeye devam ediyor. Bunlardan biri de zamanında Suudi gizli teşkilatına da çalışmış olan Cemal Kaşıkçı. Kaşıkçı adını duyunca aklıma Osmanlı döneminde yaşanan “kaşıkçı elması” hikâyesi geldi. Değersiz zannedilen kaşıkçı elması meğer ne kadar kıymetli imiş. Şöyle ki;

1699’ların İstanbul’unda; her bölgenin, semt ve mahallenin kadı tarafından atanan ayrı bir çöp toplayıcısı varmış. Baldırı çıplak denen bu kişiler topladığı çöpe göre vergi ödermiş. Bu arayıcı esnafı, topladıkları çeşitli süprüntüleri sepet ve küfelerle haliç ve boğaz kenarlarındaki tanzifat İskeleleri’ne götürür, toplanan çöpler deniz kenarlarında çamur teknelerinde deniz suyuyla yıkanarak taksim edilirdi. Çöpte akçe, mangır veya işe yarar başka şeyler bulunursa bunlar çalışanların olurdu.

Bu kişilerin buldukları ise kendilerine kalır, hayatlarını da bunları satarak kazanırlarmış. İşte bu fakirlerden biri, belli olmayan bir tarihte Eğrikapı – Suriçi sahiline inmiş ve çamurdan arındırdığı eşyaların arasında, yuvarlak bir taş bulmuş. Devamında taşı alarak, ‘oymacı’ diye tabir edilen kaşıkçıya gitmiş tabi. Ve hikâye odur ki üç tahta kaşık karşılığında, taş parçasını satmış. Kurnaz kaşıkçı ise taşı hiç vakit kaybetmeden, komşusu olan kuyumcuya götürmüş ve 10 akçeye satmış. Devamında ise durum daha da karışır:

10 akçeye taşı alan kuyumcu, bir başka arkadaşına danışmak için değerli taşı gösterince – ellerinde ne kadar kıymetli bir taşın olduğunu fark ederler zira ikinci kuyumcu adeta büyülenmiştir. Başlarlar kavgaya. Kavgaları o kadar büyür ki, sonunda konuya ‘kuyumcu başı‘ dâhil olur. Uzatmayalım, işin üzerine fazla gitmeyip seslerini kessinler diye, en şişkininden birer kese altın verip gönderir kuyumcuları. Taş artık kuyumcu başının zimmetindedir.

Ancak bu hadise, ‘Saray-ı Hümayun’ çevrelerinde de konuşulmuş olacak ki, Osmanlı’nın en güçlü sadrazamlarından Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa’nın kulağına gitti mesele. 19. Osmanlı Padişahı IV. Mehmet (Avcı Mehmet) döneminin paşası hem çok zeki, hem de kültürlü bir adamdı. Anında duruma el koyup, Hatt-ı Hümayun’la elması Osmanlı Hazinesinin malı haline getirdi. Eğrikapı çöplüğünde bulunan taş işlenince 86 karatlık nadide bir elmas meydana çıkar. Kuyumcubaşı’ya ise Kapıcıbaşılık rütbesiyle bir kese bahşiş hediye edilir.

Kaşıkçı Cemal de muhtemel odur ki elden ele dolaşmıştır. Kaşıkçı Elması’nın aksine değerli olduğu bilinerek, en sonunda da teslim edileceği yer bellidir. Çok senaryo üretmeye lüzum olmadığı kanaatindeyim.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar