'80 yılda yapılmayanı 12 yılda yaptık'
AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Adayı Avukat Veysi Kaynak: Türkiye 80 yılda 900 milyar dolarlık bir üretim hacmine ulaşmışken biz son 12 yılda 1 katrilyon 200 milyarlık bir üretim hacmi gerçekleştirdik.
AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Adayı Avukat Veysi Kaynak, TES-İŞ İl Başkanı Ömer Lütfi Ergin’i ziyaret etti.
AK Parti Teşkilatları, 7 Haziran Genel Seçimleri öncesinde çalışmalarını sürdürüyor.
AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Adayı Avukat Veysi Kaynak, Türkiye Enerji, Su ve Gaz İşçileri Sendikası (TES-İŞ) Şube Başkanı Ömer Lütfi Ergin’i ziyaret ederek üyelerle bir araya geldi.
Sendika üyeleriyle bir süre sohbet eden Kaynak, ziyaretine ve gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Kaynak: “Uzun yıllardan beri siyaset kanalında hizmet etmeye çalışıyoruz. AK Partinin İl Başkan, 23. dönem milletvekili ve 2 ay öncesine kadar Adalet Bakan Yardımcısıydım. Şimdi partimiz yeniden milletvekili adaylığı görevi verdi” dedi.
“ŞUBAT 2001’DE HEPİMİZ BİR GECEDE FAKİRLEŞMİŞTİK”
7 Haziran seçimlerini millet için önemsediklerini, onun için de ‘İkinci Yarı Başlıyor’ sloganıyla yola çıktıklarının altını çizen Kaynak, sözlerine şöyle devam etti: “Yani birinci yarıda ne oldu ki ikinci yarıda hangi yetkileri, hangi hakları istiyorsunuz diyebilirsiniz haklı olarak. Çok iyi biliyorsunuz, Türkiye 2001’de, 1999’da ve 18 Nisan’da yapılan seçimlerden sonra kurulan üçlü koalisyon tarafından yönetilmişti ve 2001 yılında da ekonomik olarak ve sosyal olarak gidip duvara toslamıştık. Bizim milletimiz sabırlıdır, tahammüllüdür, kanaatkârdır ama esnaflarımız Başbakanlığın önünde yazar kasa fırlatıyordu. Çiftçilerimiz çok iyi hatırlıyorum Trabzon Caddesinde traktörleri ile eylem yapıyorlardı. Sosyal olarak da çökmüştük. Şubat 2001’de hepimiz bir gecede fakirleşmiştik.
Niye öyle olmuştu? Türkiye’nin 23 bankasını hortumladılar. 45-50 Milyar dolara varan bir borç yükü oluşturdular. Sonra da o bankadan hortumladığı parayı asıl para sahiplerine ödemek için İMF’den borç aldılar ama İMF dedi ki ‘Kardeşim benim size para vermem için başına da bir komiser gönderirim.’ Hatırlayın Kemal Derviş diye Amerika’dan bir ithal ekonomi bakanı getirildi. Kemal Derviş adeta hükümetin dördüncü ortağı gibi hükümetin üstünde biri gibi, o kısa sürede işçinin haklarını, çiftçinin haklarını ve sosyal hakları budadı. Sloganı şuydu hatırlıyorsanız ‘19 günde 19 yasa istiyorum.’ Bununla da yetinmedi. İMF her hafta Türkiye’ye bir İMF’nin görevlisi geliyordu. İMF temsilcisi geliyordu. Hepimiz isimlerini de ezbere biliyorduk hatta tuttukları takımı bile biliyorduk. Carlo Cottarelli geldi. Acaba bugün yüzü gülüyor mu? diye her gün bunları düşünürdük. Allah’a hamdolsun bugün bunları konuşmuyoruz. Bugün bunları Ak Parti unutturdu. Sizlerde bütün milletimiz 2001 yılında o şartlarda kurulan bir partiyi hemen 2002 yılında iktidara getirdiniz. Belki o hükümetin yani Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin ülkemize en büyük iyiliği o olmuştur. Üç buçuk senede erken seçim dedi ve millet biran önce o hükümetten kurtardı. Sizlerin desteğiyle teveccühü ile adeta bir kurtarıcı gibi bir kadro hareketi ile iş başına geldi.
“230 MİLYAR DOLARLIK EKONOMİYİ 12 YILDA 800 MİLYAR DOLARLIK EKONOMİYE ULAŞTIRDIK”
Aslında bizden 3 yıl bir şey beklemeyin diye gelmişti o hükümet ama gördük ki çok kısa sürede tamiratlar yaptıklarını söyleyen Kaynak konuşmasına şöyle devam etti: “Tedaviler yaptı insanlarımızın aşını, işini çocuklarının istikbalini düşünen politikalar gerçekleştirdi. Şimdi geldiğimiz nokta itibariyle bunlar tekrar saymanın bir anlamı yok. Geldiğimiz nokta itibariyle Türkiye o tarihte 230 milyar dolar hasılat üretebilirken şimdi 800 milyar dolarlık bir ekonomiye kavuştu. Türkiye 80 yılda 900 milyarlık dolarlık bir üretim hacmine ulaşmışken son 12 yılda 1 katrilyon 200 milyarlık bir üretim hacmine ulaştı.”
“12 YILDA DOĞALGAZI KAHRAMANMARAŞ DAHİL 70’DEN FAZLA İLİMİZE YAYGINLAŞTIRDIK”
“Ülkemizin her bir tarafında vaadimiz 15 bin kilometre yoldu. 15 bini çok aştık. Türkiye’nin her tarafında fakirimizin yakacağını koyduk ama onunla da yetinmedik. 12 yılda olan doğal gazı Kahramanmaraş dâhil 70’den fazla İllerimize yaygınlaştırdık.” Şimdi ilçelere başladıklarını söyleyen Kaynak konuşmasına şöyle devam etti: “Çocuklarımızın önüne okullar açılınca kitaplarını defterlerini koyduk. Bunları tek tek saymak istemiyorum ama hepiniz hatırlıyorsunuz birçok darbe girişimiyle uğraşıldı. Başta Ahmet Necdet Sezer sayın Cumhurbaşkanımız vardı. O hükümet 363 milletvekiline rağmen her kanunu iki defa çıkartmak zorunda kaldı. Düşünün Türkiye’de bizden önce 10 tane Cumhurbaşkanı seçilmişti. 11. Cumhurbaşkanını Ak Parti seçmek istemişti. Tam bundan 8 sene önce 27 Nisan’da asker e-muhtıra verdi. Yani eskiden radyoda yaparlarmış 12 Mart’ta olduğu gibi ya da 28 Şubat’ta olduğu gibi. Milli güvenlik kurulunda yaparlarmış ya da açıkça darbe yaparlarmış. 27 Nisan’da hükümetin memuru olan asker e-muhtıra verdi. Türk Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı olarak Cumhurbaşkanına bağlıdır. Başkomutanın eşi başörtülü olamaz, asker ona selam duramaz dediler. Ve 363 milletvekili olan Ak Partiye daha önce 10 Cumhurbaşkanı nasıl seçilmişse öyle bir seçim şansı vermediler. Anayasa mahkemesi seçimi ilk turu iptal etti.”
HÜRRİYET GAZETESİNİN MANŞETİNİ HİÇ UNUTMAM ‘411 EL KAOSA KALKTI’ DEMİŞLERDİ
“Biz biliyoruz ki, bu milletten yetki alıyorsak dönüp onlara hesap vereceğiz ya da yüzlerine bakacak halimiz kalmamışsa hiç yüzlerine bakmayacağız ama ülkede hesap verme sorunu olmayan ama sizden aldığını iddia ettiği yetkiyi kullanan kurumlar var. Hatırlayın biz diyoruz ki insanlar özgürce istediği kılık kıyafetle ister başörtülü, ister başı açık, ister sakallı, isterse traşlı okullarına gitsinler eğitimlerini alsınlar. Çünkü biz kafasının içine zaten hükmedemiyoruz. Bakın ben imam hatip mezunuyum. Benimki bir bahar dönemi oldu. Ben lise bitirmeden fark falan derslerine girmeden üniversiteye gittim. 2007’de aday oldum. Ekinözü’nde birisi dedi ki, “Benim senden nerem eksik Bende senin gibi ilkokul okudum, senin gibi bu topraklarda doğdum, senin gibi İmam Hatip’e gittim ama sen önünde bir engel olmadan hukuk fakültesine gittin. Ondan sonra sana bu kapılar açıldı. Ben Türkiye’de birinci sırada olsam da hukuk fakültesine gidemiyorum” dediği günleri hatırlıyorum. Katsayı engeli koydular. Dedik ki bu başörtüsü engelini kaldıralım. MHP ile birlikte onlara teşekkür ediyoruz ben milletvekiliydim o zaman 411 milletvekili evet oyu kullandı. Hatta Hürriyet gazetesinin ertesi gün manşeti hiç unutmam. ‘411 el kaosa kalktı’ diye başlık atmışlardı. Bir haftada Anayasa mahkemesi iptal etti. Siz Anayasa mahkemesine böyle bir yetki verdiniz mi?”
“NURLU SÜLEYMAN BAŞI ÖRTÜLÜ KIZLAR OKUMAK İSTİYORSA SUUDİ ARABİSTAN’A GİTSİN DEDİĞİ GÜNLERİ UNUTMADIK!”
“Ama seçtiklerinize yetki veriyorsunuz bizim adımıza gidin milli iradeyi temsil eden sizsiniz bizim hayatımızı kolaylaştıracak kanunlar çıkartın ve bizim hayatımızı vefa içerisine sürdürecek hükümet kurun. 1995 seçimleri yapıldı. Millet Refah Partisini rahmetli Erbakan hocayı birinci parti yaptı. Sayın Çiller’i ikinci parti yaptılar. Bunlar koalisyon kurdular ve 1 sene sonra dediler ki o milli güvenlik kurulu bildirisinden sonra yine rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun yanlış hatırlamıyorsam 7 tane milletvekili vardı. Bunlarda destek verdiler. 280 küsur imzayla Süleyman Demirel’e demokrasi kahramanına gittiler. Biz aramızda hükümet protokolü var ben Başbakanlığı Çiller hanımefendiye devir etmek istiyorum diyor. İşte bizi destekleyen 280 küsur milletvekiline imzası diyorum. Bakın sizden yetki alan kişi birinci parti Erbakan’dır, ikinci partide Çiller’dir. Doğru Yol Partisi o zamanlar ama Demirel o demokrasi kahramanı Demirel üçüncü partiye göre tevriye etti. Hatta öyle şeyler yaşandı ki bu ülkede tek başına seçilen bağımsız milletvekiline Yalım Erez’e hükümet kurma görevi verildi. Çünkü daha önce de bunlar yapılmıştı. Madem ki Cumhurbaşkanı demokrasiyle milleti iradesiyle sınırlı değil böyle işte Sadi Irmak’a, Nihat Erim’e, Ferit Melen’e, Suat Hayri Ürgüblü’ye bunlara böyle yetkiler verilmiştir. O yüzden Ak Parti 2007’de dedi ki kardeşim Anayasa’yı değiştirelim halk kimi istiyorsa onu Cumhurbaşkanı seçsin. Çünkü biliyor ki halkın seçtiği Cumhurbaşkanı halkın kendisi gibi olur, halkın değerleri neyse ona saygı gösterir, ona uygun çalışır. Yani biz başörtüsü yasağını kaldırmakla uğraşırken nurlu Süleyman başı örtülü kızlar okumak istiyorsa Suudi Arabistan’a gitsinler diyebiliyorlar. Niye? Başörtülü kızın anası babası vergi vermiyor mu? Bu ülkenin mektepleri yapılırken onlardan vergi alınmıyor mu? Onların kaynakları tüketilmiyor mu? O yüzden ben diyorum ki biz ilk yarıda çok önemli işler yaptık.”
“2013 MAYIS’I TÜRKİYE’NİN İTİBARININ DÜNYADA ZİRVE YAPTIĞI AYDIR”
Süreç içerisinde anayasadaki vesayet odaklarını düzeltmeden söylediklerini kalıcı hale getirmenin mümkün olmadığını söyleyen Kaynak, “2013 Mayıs’ı Türkiye’nin itibarının dünyada zirve yaptığı aydır. İstanbul borsası en yüksek seviyeye çıktı kredi notlarımız arttı. Döviz en yüksek seviyedeydi. 3. Havalimanın temeli atıldı. 3 köprünün temeli atıldı. Biz en itibarlı dönemimizdeyiz ve beş altı tane yeri taşınacak ağaç bahane gösterildi ve Türkiye’nin 70 vilayetinde eylemler oldu. Ben hayrete düştüm. Kahramanmaraş’ta değildim ama gazete ve internet haberlerinden takip ediyordum. Özel idare binasının önünde Türkiye Gençlik Birliği diye bir grup eylem yapmış. Şimdi İstanbul’u, Ankara’yı bilenler bilir. Ankara’da başbakanlık basılmak istendi. Kızılay ve Akay’ın trafiği günlerce kesildi. İstanbul’da İstiklal caddesinde dükkanları talan edilmeyen kimse kalmadı. Ama en vahimi de bu halk adına iş yaptığını söyleyenler halkın ulaşım vasıtası halk otobüslerine molotof attılar. Orada kızlarımızı yaktılar. 2013’ün Mayıs ayını geçtik biliyorsunuz. Cumhurbaşkanımız o tarihte başbakandı. Kuzey Afrika gezisine çıkmıştı. Gene çözümü millet buldu. İstanbul havalimanında bir teşvik organizasyonu olmadan 100 binlerce kişi Erdoğan’ı karşıladı ve biz seni yedirmeyiz dedi.”
“SELAHATTİN DEMİRTAŞ’IN ÇAĞRISI ÜZERİNE BİR BÖLGESİ YAKILDI”
“Arkası sıra 17-25 Aralık kumpaslarını gördük. Arkası sıra ağustos ayında millet Cumhurbaşkanını seçmiş Ağustos sonunda kazasız belasız hükümet değişikliği olmuş. Ama 6,7,8 Ekim’de Müslümanlar için en mutlu en mukaddes günlerdi. Niye en mutlu diyorum kurada şanslı olup parası olanlar Hacca gidebildiler. İyi kötü gücü olan kurbanını kesti. Etrafına fakir fukaraya kurban etlerini dağıtmaya çıktılar. Ama Türkiye’nin Selahattin Demirtaş’ın çağrısı üzerine bir bölgesi yakıldı. Kurban eti dağıtmak için çıkan 16 yaşındaki bir evladımız 6. kattan atılıp linç edildi. 52 kişi can gitti. Bunun içinde Kürdü de, Türkü de, polisi de vardı. Ama bunların hepsi bizim milletimiz. Yani görünüyor ki, Türkiye 12 yıllık bu istikrar dönemine rağmen 12 yıldan beri sizler ve hükümet çok çalışmasına rağmen çok büyük mesafeler almasına rağmen kendi sistemini sağlam bir zemine oturtamadığı için böyle işler başımıza geliyor. O yüzden 7 Haziran’ın sloganı ‘İkinci yarı başlıyor’.”
İKİNCİ YARIDA NELER YAPACAĞIZ?
7 Haziran Genel seçimlerinden sonra yetki verilirse Ak Parti olarak ikinci yarıda dört ana hedefleri olduğunu ifade eden Kaynak, ilk olarak ihtilal anayasasını değiştireceklerini söyledi. Kaynak konuşmasını şöyle sürdürdü: “Halka karşı yetki kullananlar halka karşı hesap verebilir olsun. Ben avukatım. Allah gerek etmesin de mahkeme kararlarını bir çoğunuz görmüşünüzdür. Kararın başında Türkiye milleti adına yargılama yapmaya yetkili bilmem ne mahkemesi yazar. Siz hangi mahkemeye yetki verdiniz? Hiç düşündünüz mü? Sizin verdiğiniz bir yetki var mı? Belediyeye yetki veriyorsunuz, muhtara yetki veriyorsunuz, sendika başkanına ve yönetime yetki veriyorsunuz. Mahkemeye hakikaten yetki verdiniz mi? Vermediniz. Kim verdi bu yetkiyi? İhtilal anayasası verdi. Tamam yetki veren, yetki, alan, yetki kullanan hesap versin. Deyin ki ey yargı, ey YÖK, ey Milli Güvenlik Kurulu sen madem millet adına yetki kullanıyorsun bu yaptığın işin hesabını ver.
“TÜRKİYE’DE ŞUAN 300 BİNİ AŞKIN İŞSİZ İKTİSADİ İDARİ BİLİMLER MEZUNUMUZ VAR”
“12 Eylül anayasasıyla kurulan bir çok kurum vardır. Bunlardan biriside Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK)’tür.
Üniversite açmaya kapatmaya, bölüm açmaya, hoca tayin etmeye hepsine bu kurum yetkili. İyi osun mahsuru yok. Türkiye’de şuan 300 bini aşkın işsiz iktisadi idari bilimler mezunumuz var. O kadar bölüm açmışlar. Ama Türkiye’de biz hastanelerin bütün sağlık tesislerini 10 sene öncesiyle kıyaslanamaz bir duruma getirdik. Allah şükür Kahramanmaraş’ta 10 yıl öne Gaziantep’eEmar için sıraya giren hastalarımız bugün Kahramanmaraş’ın bütün hastanelerinde Emar hizmeti alıyorlar. Tomografi hizmeti alıyorlar. Yanık ünitesi, yoğun bakım ünitesi var. Allah hastalık vermesin buradan Adana’ya üç otobüs giderdi şimdi onlar yok. Ama bizim doktorumuz yok. Sağlık bakanımız bir ara düşündü. Yunanistan’da Türk soydaşlarımızdan doktor olmaya getirelim dedi. Buna da kanun izin vermedi. Türkiye’de doktorluk yapabilmek için T.C. vatandaşı olmak gerekiyor. Dönüyorsun Tıp Fakültesi aç diyorsun. Ama Türkiye’nin nüfusu 45-50 milyonken açtığın kadar Türkiye’de tıp fakültesi var. Türkiye’nin nüfusu 75 milyon oldu onunla da kalmadık. Dış ülkelerden hasta gelmeye başladı. Bizim insanımız poliklinikte 80 kişi sıraya girip muayene olmasın. Bir doktorun sağlıklı bir şekilde bakabileceği hasta sayın 10-15’tir. Ama YÖK tıp fakültesi açılmasına izin vermez. “
“80 YILDA ÖĞRETMEN 350 BİN VARKEN BUGÜN AK PARTİ 510 BİN ÖĞRETMEN ATADI”
Bakın 80 yılda Türkiye’de öğretmen olan kişi sayısı 350 bin’dir. Biz 12 senede 510 bin öğretmen atadık. Ama her gün görürsünüz atanamayan öğretmenler krizi var. Benim kimya öğretmenine ihtiyacım yoksa sen niye kimya bölümü açıyorsun. Bunlar yetkilerini o kötü anayasadan alıyorlar. Bizim anayasayı değiştirmemiz lazım. Ve bizim başkanlık sistemine hızlıca geçmemiz lazım. Tabi kafalarda bir soru işareti ya Cumhurbaşkanı sizden meclis başkanı sizden başbakan sizden milletvekillerinin çoğunluğu sizden bu niye? Başkanlık sisteminin daha hızlı kalkınması için lazım. Çünkü bu sistem benim milletvekili olarak ta bulunduğum bir haftada yapacağın işi üç haftada yaptırtmıyor. 6,7,8 Ekim’de insanlar sokağa döküldü. Masum insanların canı yandı. Malı tahrip edildi. İç güvenlik paketi hazırlandı. 4 ay o meclisten geçmedi. Ne kavgalar oldu. O meclis bu milletin namusudur. Kurtuluş harbini yapmıştır. Polatlı’da top atılırken bile kapanmamıştır. Ama meclis kürsüsünün önü işgal edildi. Nihayetinde hükümet paketin yarısını çıkarttı, diğer yarısını geri çekmek zorunda kalmıştır. Böyle bir sistemimiz var.”
“HIZLI OLMAK İÇİN BAŞKANLIK SİSTEMİNE İHTİYACIMIZ VAR”
“Cumhurbaşkanı Türkiye’de vatana ihanet dışında yargılanamaz ve çok da yetkisi var. Yüksek yargının, yüksek mahkeme üyelerinin çoğunu o tayin eder. Anayasa mahkemesi üyesi tayin eder. Rektör tayin eder. Ama bunlar da 12 Eylül de ya da 27 Mayıs’ta konulan vesait odağı olduğu için o yetkiler verilmiş. Biz diyoruz ki ‘Madem ki halkımızın seçtiği bir cumhurbaşkanı var. 5 sene sonra halkımızın karşısına çıkacak. Ne yaptın? denilecek.” Biz orada sarayda otursun, köşkte otursun diye seçmedik. Millete hizmet etsin diye seçtik. O yüzden bizim dengesi iyi kurulmuş sigortaları iyi ayarlanmış bir başkanlık sistemine ihtiyacımız var. Neden ihtiyacımız var? Hızlı olmak için var. Artık dünya iletişim çağı, ulaşım çağı, hız çağı.”
“ANAYASAYI MİLLETE HESAP VERMEYEN KURUMLARDAN TEMİZLEMELİYİZ”
“Bu ülkenin etrafında bu kadar savaşlar varken bu ülkenin böyle hantal bir yapıyla gitmesi mümkün değil. O yüzden anayasayı o millete hesap vermeyen kurumlardan temizlemek ve başkanlık sistemine geçip hızlı bir yönetim tarzını ortaya koymamız lazım. Ama bu diktatörlük değil. Tekrar söylüyorum. Şu andaki Amerika Başkanı dünyanın patronu bizim cumhurbaşkanımız kadar yetkili değil. Bizim daha önce yaptıklarımızı Amerika taklit etmiştir. Bir kısım alt gelir grubuna sosyal destek olarak sağlık sistemi getirmiştir. 3 yıl uğraşmıştır. Amerikan Devlet Başkanı Ankara’ya ya da Londra’ya büyükelçi atayamaz. Kongrenin onayına tabidir. Yani aslında başkanlık sisteminin sigortaları millet için daha iyi konulmuştur daha iyi de konulmalıdır. Çünkü bu insan bugün Recep Tayyip Erdoğan olur ama yarın başkası olabilir. Milletimizin iradesi neyi gösterirse o olur. O yüzden milletin hukukunu garantiye alan denge sistemini kurmamız lazım.”
“MARAŞ’TA ŞİMDİYE KADAR YAPILAN DERSLİK SAYISI KADAR YENİ DERSLİK YAPTIK”
“Bizim ikinci hedefimiz refah seviyesini yükseltmek ve kalkınmış bir toplum olmak. Sağlık sistemini, eğitim sistemini, ulaşım sistemini, tarımını, ekonomisini hakikaten üç misli büyüttük. Ben il başkanlığı yaptım, biliyorum. Biz ortalama 70 kişilik sınıflarda çocuğumuzu okutuyorduk. Şimdi Allah’a şükür hedefimiz 30’du. Birçok yerde buna ulaştık. Maraş’ta şimdiye kadar yapılan derslik sayısı kadar yeni derslik yaptık. Maraş’ta sadece yukarı devlet hastanesinde sıkışan sağlık meselesini hem aşağıda 500 yataklı Necip Fazıl, tıp fakültesi ve özel hastanelerimizde yeniden inşa ettik.”
“BİZ 200 TRİLYON HARCADIK ONLAR 1 KATRİLYON 200 TRİLYON”
“Ulaşım meselesine el attık. Buradan Maraş’tan çıktığınızda Antep’e kadar beton asfalt, bölünmüş yolla gidiyorsunuz. Kömürler tarafına giderseniz Edirne’ye kadar bölünmüş yolla gidersiniz. Narlı’dan, Pazarcık’tan Gölbaşı’na kadar bölünmüş yolla gidiyorsunuz. İnşallah bir de müjde verelim. 26 Mayıs’ta, yanı bir ay sonra Göksun tünellerini açacağız. Göksun tünelleri 3 tünel giderken var, 3 de gelirken var. 9 kilometre. Biz bu tünelleri 1,5 senede viyadükleriyle 2 senede inşa ettik. 200 trilyon milletin parasını harcadık. Bir de hatırlayın Türkiye’nin adeta nefes borusu Bolu tünellerinin kaç sene sürdüğünü. Orası da yaklaşık 6 kilometre. Rahmetli Turgut Özal başbakan iken temeli atılmıştı. O tüneli bitirmek Recep Tayyip Erdoğan hükümetine nasip olmuştur. 20 sene sürmüştür. Bizim bu tünellerden daha kısa bir tünel sistemi. Biz buraya 200 trilyon harcadık. Onlar o tünel için İtalyanlara 1 katirilyon 200 trilyon verdiler. Bizim yaptığımız tünel onun bir buçuk misli ama 6 da birine mal etmişiz.”
“500 BİN KONUT YAPTIK 5 MİLYONA ÇIKMASI LAZIM”
“Ülkemizin de şehrimizin de enerji altyapısının ne hale geldiğini bizzat yaşıyorsunuz. Ama geldiğimiz nokta 3 bin dolarlarla aldığımız fert başına düşen milli geliri işte 11 bin dolarlara getirdik. Ve cumhurbaşkanımız da açıkça söylüyor. Cumhurbaşkanımız yalan söylemez hiç. Başbakanımız yalan söylemez. Diyor ki, “Biz burda takıldık kaldık. Patinaj yapıyoruz. Bizim daha çok ilerlememiz lazım. Daha çok refaha kavuşmamız lazım. 500 bin konut yaptık ama TOKİ vasıtasıyla 5 milyona çıkması lazım. İnsanlarımızın güzel, sağlıklı evlerde yaşaması lazım. Çocuklarımızın dünyanın en iyi üniversitelerinde okuması lazım.”
“ADALET BAKAN YARDIMCILIĞI YAPTIM MAHKEMEMİZE GÜVENMİYORUM”
“Bizim 500 milyar dolarlık bir ihracata çıkmamız lazım. 500 milyar dolar ihracat yapmak demek şimdikinin 3 buçuk misli daha üretim yapmak demek. Üretimi kim yapar? Siz yaparsınız. İşçi yapar. Bu da istihdam demek. Hepsi zincirleme birbirine bağlı. Ve biz bunları yapabilirsek fert başına düşen gelirimiz Avrupa Birliği ortalaması 25-30 bin dolarlara çıkacak. Ve o zaman Allah’ın izniyle Türkiye’nin ekonomisini ne kadar düzeltirsek, Türkiye de o kadar iyiye gidecek. İkinci hedefimiz de bu. Bu kalkınma süreci 10 sene çok iyi gitti. Etrafımızdaki şartlar Rusya ile Ukrayna’nın şavaşı, Suriye’deki iç çatışma, Irak’taki meseleler, dünyadaki doların olağanüstü hareketlenmesi, petrol fiyatlarının düşmesi gibi birçok sebep ve Türkiye’nin doğru düzgün bir yargı sistemine kavuşmaması gibi birçok sebeple de ekonomimiz burada kaldı. Yabancı sermaye getirmiyorsun. Mahkememize güvenmiyor. Ben güvenmiyorum ki. Ben Adalet Bakan Yardımcılığı yaptım, avukatım, ben güvenmiyorum.”
“MAHKEMENİN NE KADAR SÜRECEĞİNİ VATANDAŞ BİLECEK”
“Yani bugün hiçbir insan hangi konu olursa olsun mahkemenin hangi kararı vereceğini bilmiyor. İnşallah onu da yapacağız. Yargı Reformu Strateji eylem planını hazırladık. Hazırlayan grubun içinde bu kardeşinizin de önemli bir katkısı oldu. Mahkemelerde bundan sonra bir davaya ne kadar bakacaklarını, ne kadar süreçte sonuçlandıracaklarını sizlere söyleyecekler. Baştan bileceksiniz. Yani biz anayasayı değiştirip başkanlık sistemine geçmek istiyoruz. Refah toplumu olmamız lazım.”
“TERÖR 70’Lİ YILLARDA BAŞLADI”
“Üçüncü meselemiz bu çözüm sürecini başarıya ulaştırmaktır. Çözüm süreci nedir? Rabbim bizi eşrefi mahlukat olarak yaratmış. İnsanı. Yani yaratılmışların en şereflisi ve Kuran’da buyurmuş ki, “Ben sizi kavimler halinde yarattım. Aranızda iyi anlaşabilesiniz diye.” Kimini Arap yaratmış, kimini Türk, kimini İngiliz yaratmış, kimini Acem yaratmış. Kimini Laz, Çerkez, Kürt yaratmış. Ama bu ülkede bin sene kardeşçe yaşayanlar Sarıkamış’ta karın üstünde donarak şehit olan kardeşler, Çanakkale’de kucak kucağa yatan kardeşler kırk yıldan beri birbirinin kanını döküyor. 1970’li yıllarda kurulmuştur PKK. 1984’de de Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla terör başlamıştır. 1984-2015. 31 seneden beri de çatışma var. Bu süre zarfında bizim Kürdüyle Türküyle, askeriyle polisiyle, köylüsüyle şehirlisiyle hatta dershaneye giden öğrencisiyle kırk bini aşkın canımız gitmiştir. Bu 500 milyar dolar parayla ölçülmez ama bu işler 500 milyar dolar da bu garip milletin ekmeğinden aldığımız vergiyle, ilacından aldığımız vergiyle 500 milyar dolar da oraya bomba parası, silah parası harcamışız.”
“MÜSLÜMAN ANA-BABANIN EVLADIYIM HAMD OLSUN”
“Ülkemizin bir bölümünde “Kürdüm, Türküm doğruyum çalışkanım” dedirmişiz. İnsanların mahallesinin köyünün şehrinin adını değiştirmişiz. İnsanların istediği ismi çocuğuna vermesine engel olmuşuz. Üç numaralı kızım olduğu için adını Zehra vurmuşum. O da Rojin vurmuş. Beni ne ilgilendirir. Ben Kahramanmaraş’ta Şekerli Mahallesinde Manifaturacı Hacı Kenan Kaynak’ın oğlu olarak doğmaktan dolayı Allah’a binlerce şükrediyorum. Bir Türkmen şehrinde doğdum. Bir Müslüman ananın babanın evladı olarak doğdum. Allah’a hamd ediyorum. Bu nimet elimize geçmez. Ama bizim birimizin Fransa’da birimizin Kanada’da doğmamasının elimizde bir garantisi var mıydı? Böyle bir şey yok. Bu ülke bir sığınma merci. 93 harbi olmuş yıl 1876. Kafkas Müslümanlarını kafir Rusya zulme uğratmış. Şeyh Şamil’i hepiniz bilirsiniz. O Çerkez Çeçen kardeşlerimiz Anadolu'ya sığınmışlar. Balkan harbini kaybetmişiz, 1912’de Arnavut’u, Madedon’u ve Boşnağı. Anadolu’ya sığınmış. İşte yine Sovyet Rusya Afganistan’ı işgal ediyor. Afganlı kardeşlerimiz Türkiye’ye sığınmışlar. Ve en son 2 milyon Suriyeli ülkemize sığındılar. Bu ülke böyle bir ülkedir. Bu Anadolu aynen ana kucağıdır. Kendi ekmeğini yavrusuna verdiği gibi kendisine sığınan hiç kimseyi de geri çevirmez. Ama ülkede Atatürk 1920’de meclisi kurarken ilk konuşması şudur. Misak-ı Milli sınırları içerisindeki bu devlet sadece Türklerin değil, sadece Kürtlerin değil, sadece Lazların değil, sadece Çerkezlerin değil bütün ismi unsurların devletidir. Dolayısıyla bu devlette böyle kurulmuş zaten. Ama aramıza giren nifak bizi bu hale getiriyor.”
“HİÇBİR PAÇAVRAYI BAYRAK KABUL ETMEYİZ”
“Fakat bizim bu çözüm süreciyle ilgili 4 hanede olmazsa olmaz çizgimiz var. Bunu ne zaman söylemişiz. 2001’de partimizi kurarken. Parti programına yazmışız. Bizim 4 tane temel vazgeçilmez sınırımız var. Bir tek vatan dedik. Bu vatanı da böldürtmeyiz. Niye böyle bir yetkimiz yok. 1071’de Alparslan Cuma hutbesini okumuş, kılıcını kuşanmış ve kefenini giymiş. O zamandan beri bu Anadolu toprakları milyonlarca şehit vermiş. O şehit kanıyla sahip olunan vatanı bir çakıl taşını vermeye, bölmeye alın Kürtler sizin olsun, alın Çerkezler sizin demeye yetkimiz var mı? Bizim buna yetkimiz yok, zaten sizde buna izin vermezsiniz. Dolayısıyla vatanımız tek vatan olacaktır. İkincisi ise bayrağımız tek olacak. Bizim bayrağımız alelade maviye kırmızıya falan boyanmış bir bayrak değil. Bakın hep övünürüz rengini şehidimizin kanından alan bir Albayrak. Onun üzerindeki hilal inancımızı, yıldızda bağımsızlığımızı yansıtır. Allah bu millete ömür verdikçe kıyamete kadar bu şafaklarda o albayrak dalgalanacaktır. Onun altında biz hiçbir paçavrayı bayrak olarak kabul etmeyiz. Yani vatanımız tek böldürmeyiz. Bayramız tek başka bir bayrak onun yanına astırmayız.”
“TEK DEVLETİZ”
“Üçüncüsü biz tek devletiz. Bu devlet kurtuluş harbini yapmış, Misak-ı milli sınırları içerisinde bir devlet kurmuş ama Misak-ı Milliden de maalesef şu anda elimizde olmayan yerler var. Musul, Kerkük gibi. Ve bu devlet tek. Biz bu devlette kimsenin eyalet, federasyon ver başka bir şey kurmasına müsaade etmeyiz. Burası bizim baba toprağımız değil, burası şehitlerin ecdadın toprağı. Bizim böyle bir yetkimiz yok. Ve son olarak biz tek milletiz. Zaten en iyi bildiğimiz şeyde bu. Türküyle, Kürdüyle, Çerkeziyle, Lazıyla, Boşnağıyla, Arabıyla biz tek milletiz. Türk milleti denilince eskiden İslam ümmetini anlatmış. Herkesin inancına saygımız var bizim. Herkes inanmalı ve inandığı gibi de yaşamalı buna saygımız var. Ama biz tek milletiz. Bu milleti ayrı ayrı ırklara göre böldürmeyiz.”
“TÜRKİYE HERKESİN SIĞINMA YERİ”
“Çözüm süreci ile bizim amacımız ülkemizin hem canını hem kanını hem de parasını yok eden kardeş kavgasını durdurmaktır. Bizim en çok zorumuza giden şey biz halkın içine çıkmayı severiz. Ama bir şeyde ayağımızın biri geri geri gider. O da şehit cenazesidir. Vatan için evladını göndermiş sen onu bayrağa sarılı toprağa vermek üzere getiriyorsun. Bunu düşmana karşı yapsa vatan için şehit oldu diyeceksin. Ona itirazım yok. Dolayısıyla bizim barışı sağlamamız lazım. Çünkü etrafımız ateş çemberi Türkiye herkesin sığınma yeri.”
“REFAH SEVİYESİNİ 3 MİSLİNE ÇIKARMAK İSTİYORUZ”
“7 Haziran’dan sonra Anayasa’yı değiştireceğimizi, ekonomik kalkınmayı tamamlayacağımızı refah seviyesini bunun üç misline çıkartmak istediğimizi söylüyorum. Dördüncü hedefimiz de bu paralel yapıyla mücadele etmektir. Tabi söyleniyor kaç yıldan beri beraber yola gidiyordunuz. Evet gidiyorduk. Biz diyorduk ki onlar bizim gelecek nesillerimizi ahlaklı, imanlı yetiştirmeye çalışıyorlar. Eğitim yuvaları açıyorlar. Ve onun içinde elimizden gelen bütün gayreti gösteriyorduk. Ama gördük ki bunlar 2012’de MİT müsteşarını ifadeye çağırıp tutuklamaya sevk edeceklerdi.”
“HANİ ANAYASADA EŞİTTİK”
“Sonra dershane krizi çıktı. Şimdi bana Allah varlık verdiyse çocuğuma 15-20 bin lira dershane parası verebilip senin çocuğunun karşısında haksız rekabet oluşturabiliyorsam senin çocuğunun ne suçu var? Neresinde bunun adaleti, hakkaniyeti ve fırsat eşitliği. Hani biz anayasa çerçevesinde hepimiz eşit vatandaşlardık. O zaman eşit değilmişiz. Parası olan daha hak sahibiymiş. Dershane meselesinde de dedik ki, “Arkadaşlar dershanelerinizi okula çeviriniz, kaç kişilik okulunuz?” Bin kişi. “Kaç kişi kayıt yaptırdı?” 200 kişi. 800 öğrenci de biz verip parasını da vereceğiz. Ama sonra bir baktık ki bambaşka şeyler ortaya çıkmaya başladı. Anladık ki, üç tane polis, üç tane savcı, beş tane hakim ülkenin yönetimini sizin iradenizle oluşan meclisin dışında sizin iradenizle oluşan hükümet dışında idare etmeye başlamışlar.”
“DEVLET İÇİNDE DEVLET OLUŞUMUNA MÜSAADE ETMEYİZ”
“Bakın çok çarpıcı bir örnek vereceğim. Paralel yapı ne demek? Devlet içinde ayrı bir örgüt. Emri talimatı başkasından alan ben tekrar tekrar söylüyorum bizim iki tane amirimiz var. Biri inancımız Allah, öbürü millet. Biz emri, talimatı bunlardan alırız. Nasıl alıyoruz diyorum ya sandık geliyor önümüze. İster CHP’yi iktidara getirin, ister MHP’yi iktidara getirin, ister bizi getirin ama diyoruz ki tek devlet olsun. Bu sizin iradenize dayansın sizin iradeniz nasıl tecelli ediyorsa dönün hesap da sorun. Dolayısıyla devlet içerisinde bir devlet oluşumuna biz müsaade edemeyiz.” (ZEKİ DEMİR)