Anayasa ve başkanlık sistemi

Türkiye'nin gündemi olan Yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi konunun uzmanları tarafından bir panelle Kahramanmaraş'ta anlatıldı. Panelde yeni anayasaya neden ihtiyaç duyulduğunu ve başkanlık sisteminin yürürlüğü verilen örneklerle açıklandı.

Hukuki Araştırmalar Derneği (HUDER) Kahramanmaraş Şubesi tarafından Mehmet Akif Kültür Merkezinde gerçekleştirilen panele, Prof. Dr Ahmet Nohutçu ile Anayasa Uzmanı Taylan Barun konuşmacı olarak katıldı. Programın moderatörlüğünü ise Ak Parti Kahramanmaraş eski Milletvekili Dr. Yıldırım Mehmet Ramazanoğlu yaptı.

İlk konuşmayı yapan Prof. Dr. Ahmet Nohutçu İlk anayasanın 2. Abdülhamithan döneminde yürürlüğe girdiğini hatırlatarak ilk anayasanın Fransa, Belçika ve Rusya anayasalarının Osmanlıya tercüme ederek girdiğini belirtti. Nohutçu dünyadaki diğer anayasalar ise yüzlerce yıl süren mücadeleler sonucunda alın teri ve gözyaşı üzerine yazılırken, ilk anayasının ise türcüme bir anayasa olarak yürürlüğe girdiğini söyledi.

 

İLK ANAYASAMIZ FRANSA’DAN TERCÜME EDİLDİ

İlk anayasanın Fransa yoluyla alındığı için Parlamenter hükümet sistemi olduğuna vurgu yapan Nohutçu; “yaklaşık 130 yıldan beri parlamenter sistemle birlikte devam ediyoruz, ne kadar demokrasiye alıştık diye sorgulamak gerekir. Tercüme edilmiş bir parlamenter sistemi 1876 kanunu esasıyla geliyor.

Bizim 5 adet anayasamız var bu anayasalar içerisinde benim en önemli ve uygun gördüğüm 1921 Teşkilat-ı Esasiye kanunudur. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara'da dualarla açılıyor ve ilk meclis başkanı TBMM'nin Başkanını Gazi Mustafa Kemal Paşa olarak seçiyor. Mustafa Kemal Paşa hem meclisin başkanı hem de aynı zamanda yürütmenin başkanı olarak tek elde toplanıyor.  O zaman kurulan devlet tek elde oluyor. Her bölgeden mebus üyeleri geliyor ve devletin birlik beraberliği hususunda uygun bir anayasa hazırlanıyor ve bu anayasanın sonucu da muvaffakiyet ve zaferdir. 1921 Anayasası ile muvaffak, mansur ve muzaffer oluyoruz. Tek bize ait tek yerli anayasa bizim içimizden çıkan anayasadır.”

 

ÜÇÜNCÜ ANAYASA ÖZGÜRLÜKLERİ KISITLADI

Cumhuriyet kurulumundan itibarın çıkan anayasalarının geçmişini de süzgeçten geçiren Prof. Dr. Ahmet Nohutçu konuşmasını şöyle sürdürdü, “Sonra cumhuriyet kuruluyor ve cumhuriyet kurulduktan sonra ikinci meclis kuruluyor. Birinci meclis çok daha özgürlükçü ve eşitlikçi bir meclis olurken ikinci meclis ise asker ve bürokratların egemen olduğu bir meclis oluyor. Daha sonra 1924 anayasası kuruluyor. 1950'ye kadar demokratik unsurlarla örtüşmeyen pek çok uygulamalar yapıldı.

 

1961 ANAYASASI HİÇ HAYIR GETİRMEDİ

Daha sonra 1950'de demokrat parti iktidara geliyor ve çoğulcu bir siyasal yapı altında anayasa devam ediyor. 27 Mayıs 1960 yılında ise askeri darbe yapılıyor ve sonuç itibariyle halkın isteğiyle gelen iktidar askeri darbe ile yere iniyor. Daha sonra 1961 anayasası yapılıyor, bu anayasa en demokratik anayasa oluyor. Tüm çağdaşlıkların tamamı 1961 anayasasında görülüyor. 1960 ile 1980 arasında Türkiye'de çok güzel şeyler oldu. 1961 anayasası kağıt üzerinde en demokratik anayasa ama Türkiye'ye hiç hayır getirmedi. Olaylar, terör, kuyruk, yoklular, kıtlıklar vardı sıkıntılı bir süreçti. 1961 anayasası halka tepeden bakan bir anlayışla hazırlanmıştır. Terörün, bıçağın kemiğe dayandığı bir gündür 12 Eylül 1980'dir. 1982 anayasası yine askerlerin atadığı sadece bir danışma meclisi olan bir anayasadır. 1982 anayasasında 30 yıldan beri devam ediyoruz.

1982 anayasası 177 madde temel itibari ile yasama, yürütme, yargıyı ele alan ama günümüzün konusu ise parlamenter hükümet sistemini benimsemiş bir yapıdır. Parlamenter sistem İngiltere'de ortaya çıkmış bir sistemdir ama Kenan Evren kendi sistemine koymuş ve kendine özgü bir cumhurbaşkanlığı koymuştur. Son derece depolu ve dejenere edilmiş bir sistemdir.”

 

ÜNİTER DEVLET SİSTEMİ NEDİR

Üniter Devlet konusunda bir sıkıntının olmadığını ve üniter devlet sisteminin de ayrıntılarını anlatan Prof. Dr. Nohutçu; “Hepimizin içinde yaşadığımız güvenli bir organizasyonsa yaşadığımız bir yerdir. Normalde üniter devletlerde tek yasama, tek yürütme ve tek yargı vardır. Bütün ülkede bir adet devlet başkanlığı veya yürütme organı vardır. Bütün ülkede yasama tektir ve tek bir yargı sistemi vardır. Peki, Federal devlet nedir? En önemli federal devlet sistemi örneği Amerika Birleşik Devletleri'dir. Amerika'da 50 tane küçük küçük devletçikler vardır. Onlara eyalet deniyor ama states kelimesinin manası devletçikdir. Biz Amerika deyince aklımıza sadece Obama geliyor. Aslında Amerika'da 50 tane daha başkan var ve 50 tanede halk tarafından seçilmiş meclis var. Her eyalet kendi yasasını kendisi yapıyor. Amerika'da hala idam cezası olan eyaletler var. Bir eyalette vergi alınıyor diğerinde alınmıyor veya bir eyalette hız sınırı 60 km diğer eyalette hız sınırı 90 km gibi farklı yasalar var. Federal Devletçiğin özelliği budur aslında. Amerika'da her şey bunun üzerine oturmuş durumda. Dolayısıyla Amerika'nın Federal Devlet biçiminde yönetilmesi kendi tarihinin gelişiminin bir sonucudur. Ama bizde hiç öyle bir ayrım yok.  Bizde birlik var beraberlik var ve kimse kendisini Türkiye Cumhuriyeti Devletinden ayırmak istemez ama istisnalar muhakkak var. Bir kere Üniter Devlet ile Federal Devlet arasında ki farkı bilelim.

 

MEŞRUTİ MONARŞİ VE CUMHURİYET

Meşruti Monarşi ve Cumhuriyet. Bizim için önemli olan ayrım bu ayrımdır. Çünkü dünyada şu an pek çok devlette meşruti monarşi var. Bir ülkede Kral var ama eli kolu bağlı durumda. Bu durumun en önemli örneği İngiltere'dir. Resmi adı Birleşik krallıktır. Babadan oğula anadan kıza veraset yöntemiyle intikal ediyor ama asla devlet işlerine karışmıyorlar. Dolayısıyla sadece sembolik kraliyet yetkilerini kullanıyorlar. Şunu da belirtmeliyim ki İngiltere şu anda dünyada yazılı anayasası olmayan hemen hemen tek ülkedir.  İngiltere Başbakanı David Cameron'a sorsanız sizin anayasanız kaç madde diye? Size bilmiyorum diyecek. Aslında neden? Çünkü yüzlerce yıl içerisinde anayasalar kurumlar ve kavramlar kendiliğinden yerleşmiştir. İngiltere'de son 100-150 yıldan beri hiç bir yazılı anayasa yoktur. Bizim 177 maddelik bir anayasamız var ama anayasa sıkıntısı olmayan tek bir günümüz yok. Her gün krizler içerisindeyiz. O zaman demek ki bu anayasa da bir sıkıntı var. Bir de Cumhuriyet var. Cumhuriyette ise devlet başkanı seçimle görev başına geliyor. Meşruti Monarşi ile Cumhuriyeti ayıran şey seçimdir. O yüzden söylüyorum ki başkanlık sisteminde tamamıyla seçim olacak.

 

PARLAMENTER SİSTEMDE NELER VAR

Parlamenter sistemde kuvvetler ayrılığı yoktur. Çünkü biz 4 yılda bir seçim yapıyoruz. Milletvekilleri seçiyoruz. Yasamanın içinden bir milletvekili hükümeti kurmak üzere görev alıyor ve bir liste hazırlıyor. Tekrar yasamanın kapısını çalıyor. Eğer yasamada da kabul buyurursa yürütme görevine başlıyor. Hani kuvvetler ayrıydı. Başbakandan gelen bir programa iktidar partisinin milletvekilinin el kaldırmaması mümkün değil.

Son 40 yıldan beri TBMM'nin kabul ettiği kanunların yüzde 92'si Bakanlar Kurulu tarafından taslak haline gelmiş. Yani milletvekilleri özgür olarak bile kanun teklifi sunamıyorlar. Yani yasama ve yürütme ayrı değil. Et ve tırnak gibi iç içe geçmiş durumda. Milletvekilleri de milletin vekilidir. Milletvekili sizi temsil ediyordur. Ben İstanbul Birinci bölgede oy kullandım. Benim oy kullandığım bölgede 32 tane milletvekili vardı. İlk ikisini medyada çok meşhur oldukları için biliyorum ama diğerlerini tanımıyorum. Yani ben seçtiğim kişinin kim olduğunu bilmiyorum. Sadece siyasi parti başkanları diyor ki bunlar bunlar olacak diyor biz el kaldırıyoruz. Milletvekilliği var mı allah aşkına. Parlamenter sisteminin sorunları bunlar.”

 

1982 ANAYASASI EVREN’E GÖRE YAZILDI

Panel Prof. Dr. Ahmet Nohutçu’nun konuşmasının ardından mikrofona Anayasa Uzmanı Taylan Barun davet edildi. geçmişten günümüze anayasa sisteminin detayları noktasında bilgi veren Barun,“1982 Anayasasının hükümet sistemi, tasarımı Kenan Evren’in kendisini Anayasanın bizzat içerisine yazarak yani darbeyi yapan generalin kendi anayasasında kendisine verdiği yetkiler üzerine inşa edilmiş bir durumda. Çok fazla yetkisi var, çok fazla görevi var, hiçbir sorumluğu yok. Şu halde Başkanlık sisteminin kendisine daha fazla sorumluluk yükleyeceği, kendisine artı olarak hiçbir şey sunmayacağını söylemek gerekir. Bizim geleneğimizde ne Osmanlı’da, ne daha sonrasında hiçbir zaman federal yapı olmadı. Bugün de ne parlamenteri seçtiğimizde ne de Cumhurbaşkanını veya başkanlık sistemini seçtiğimizde federal yapıyla alakamız olamayacağını belirtmek lazım” diye konuştu.

Son olarak Yeni Anayasa İhtiyacı ve Başkanlık Sistemi paneli Modaratörü AK Parti 24. dönem milletvekili Yıldırım Ramazanoğlu, “Bugünkü problem şu: Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade ediyor. Şuandaki fiili durumuyla Anayasanın yazılı olduğu hükümle arasında bir çelişki doğmuş durumda. Ama fiili durum halkımızın iradesiyle gerçekleşmiş. Sabih Kanadoğlu’nun bir 367 hikayesi vardı. Bu Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilme zorunluluğu o yüzden ortaya çıkan bir zorunluluk. Şimdi bir şeye daha değinmek istiyorum. Bizim Anayasa metnimiz çok uzun 82 anayasası. 1921 Teşkilatı Esasiye kanunu yani, o zaman düzenlenen Anayasa 2.5 sayfa arkadaşlar. Şimdiki Anayasamız 37.5 sayfa. Amerikan Anayasası 5.5 sayfa.  Netice itibarıyla bizim Türk milleti tarihi boyutuyla başkanlık sistemiyle yönetilmeye alışmış bir millet. Bizim geleneklerimizde ve kültürümüzde başkanlık sistemi var” dedi. 

KAHRAMANMARAŞ'TA BUGÜN GAZETESİ / ZEKİ DEMİR