'Barolar birliği dışlanarak Yargıda reform yapılmaz'
Başbakan Ahmet Davutoğlu geçtiğimiz günlerde Yeni Yargı Reformu Stratejisini açıkladı. Buna göre yargıda bağımsızlık ve tarafsızlık güçlendirilecek, hesap verilebilirlik artırılacak, yargının daha hızlı çalışması sağlacak, insan odaklı ve özgürlükleri koruyan bir yapı oluşturulacak.
Başbakan Ahmet Davutoğlu geçtiğimiz günlerde Yeni Yargı Reformu Stratejisini açıkladı. Buna göre yargıda bağımsızlık ve tarafsızlık güçlendirilecek, hesap verilebilirlik artırılacak, yargının daha hızlı çalışması sağlacak, insan odaklı ve özgürlükleri koruyan bir yapı oluşturulacak. Ayrıca yargıda çok başlılığın da giderileceği söyleniyor. Yeni Yargı Reformu’na ilişkin konuştuğumuz Avukat Osman Solak, “Reform için özellikle Barolar Birliği’yle birlikte çalışılması gerekir” dedi.
Solak ile Reform’un birçok yönünü konuştuk:
Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının güçlendirileceği söyleniyor. Şimdi bağımlı anlamına mı geliyor bu? Bundan ne çıkarmalıyız?
Yargıyla uğraşan herkes yargının tam bağımsız ve tarafsız olmasını ister. Hakimlerin, yargılama yapacakların yetkin olmasını ister. Ama esas sorun hükümetin bu kadar sık yargı reformu yapma ihtiyacı hissetmesi. Gerçekten insanı çok düşündüren ve korkutan bir durum. İlk defa 2010 yılından sonraki süreçteki ilk yargı reformu paketinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu oluşturulurken bizler hep itiraz ettik. Yapılanların kadrolaşmaya yol açabileceği, hakimlerin siyasallaşabileceği uyarısında bulunduk. Bizi kimse dinlemedi. Gerçekten bu mesleğe yıllarını vermiş insanlar hiç hesaba katılmadı.
Şu an ‘Geldiğimiz noktaya geldiler’ mi demek istiyorsunuz?
Geldiler. Daha da gelecekler. Ama esas mesele şu. İcra organlarının sık sık yargıdan şikayet ediyor olmaları ve yargıya sık sık müdahale etmelerinde. İnsanın şüpheyle yaklaşmasını gerektiren durumlar var. Neden ikide bir yargıyla uğraşılıyor. Eğer kendi istekleri doğrultusunda davranan ve düşünen bir yargı istiyorlarsa o zaman yargının bağımsızlığından da, yargının ayrı bir erk olmasından da bahsedilme imkanı yok.
Neden yargıyla bu kadar uğraşılıyor sizce?
Bence ya farklı bir hedefleri var. Kendilerince oluşmuş yeni bir yargı sistemine, kendilerine bağlı bir yargı sistemini istiyorlar ya da bu işi bilmiyorlar, yetkin değiller. Hukuktan anlamıyorlar. Yoksa bu kadar çok sık yargıya müdahale edip, çok sık değişiklilere gitmenin bir anlamı yok. İki yol var. Ya bu işi bilmiyorlar. Ya da niyetleri iyi değil.
Yargı reformuna sizce ihtiyaç var mı?
Yargının reforma ihtiyacı var. Yok değil. Ama yargı reforme edilirken Türkiye’de yargının esas unsurları olan bir Türkiye Barolar Birliği var. Türkiye Barolar Birliği’nin ve Türkiye’deki avukatların bu işe dahil edilmesi gerekir. Çünkü biz yargının unsurlarıyız. Biz vatandaşın gözü kulağıyız. Bizi dinlemeleri lazım. Tabi üniversitelerin de görüşlerini almaları lazım. Danışmadan ziyade bizim işin içinde olmamız lazım. Hukuka, hukukçular düzenleme yapar.
Yargıya neden danışmayıp, işin içine dahil etmiyorlar sizce?
Belki güvenmiyorlar. Bazı işleri yanlış yapan insanlar herkesi kendisi için tehdit olarak algılar. Eğer ülkeyi yöneten insanlar herkesi kendileri için tehdit olarak algılıyor ise bu korkuyla hareket edip kendilerini koruma güdüsüne gidiyorlarsa ortaya adaletli bir durum çıkmaz. Yargı reformu hele bu seçim döneminde sürekli önümüze çıkarılıyorsa ya bu işi bilmiyorsunuz -ki muhakkak ki bilmiyorlar- ya da başka korkularınız ve kaygılarınız var. Ya da başka şey hedefliyorsunuz. Bir dizayn yapmaya çalışıyorsunuz demektir. Bunun ikisi de adil, hukuka uygun bir sonuç yaratmaz. Türkiye’de yargı reformu gerekiyorsa kesinlikle yüksek mahkemelerin, üniversitelerin ve özellikle de Barolar Birliği’nin bu işin içinde olması lazım.
Maddelerden birinde “Hesap verilebilirliğin artırılması” diyor. Hesap verilebilirlikten kasıt ne?
Ben şunu anlıyorum. Yargıçlar verdikleri kararlardan dolayı hesap verebilmeliler. Ama siz bunu demokrasinin kılıcı gibi yargıçların kafasında sürekli tutarsanız o zaman yargıçların güvencesi kalmaz. Yargı bağımsızlığının yanında bir de yargıcın güvencesi vardır. Güveni kaldırır bu. Yargıda bağımsızlık ve güven iç içedir.
Yani şimdi hesap veremiyorlar mı?
Geçmişte yargıçların verdiği yanlış kararlardan dolayı tazminat davası açılabiliyordu. Şimdi bu tazminat davasını hakimlere açmaktan kaldırdılar. Ak Parti kaldırdı bunu. İptal ettiler. Şimdi yeniden getirmeye çalışıyorlar. Hakimin yanlış kararından dolayı mağdur olan vatandaş hakime tazminat davası açabiliyordu. Bu gerekliyse neden kaldırdınız? Ergenekon soruşturmasındaki haksız tutuklamalarla ilgili verilen tazminatlardan sonra kaldırdılar. O zaman neden kaldırdınız? Burada iyi niyet arayamayız. Adalet mekanizması kimsenin sırf kendisini korumak ya da sırf kendisinin karşısındaki istemediği insanları cezalandırması için kullanılamaz. Tepkiye göre kanun hazırlanmaz. Telaşla, öfkeyle, kızgınlıkla kanun hazırlanmaz. Onun için hazırlarken kesinlikle ne kadar çok farklı insanların düşüncelerini bu işle uğraşan insanların da kurumların da düşüncelerini almak zorundasınız. Bir kere Barolar Birliği’ni dışlayamazsın. Türkiye Barolar Birliği Türkiye’deki 80 bin avukatın hatta belki şu anda 90-100 bin avukatın temsil kurumu.
Yani hükümet Barolar Birliği’ni dışlayarak yargıda reform yapamaz?
Yapılmaması gerekir. Yapamaz. Yaparsa hukuki olmaz. Onlar bu işe emeğini vermiş insanlar, bu işin içinde olan insanlar, dışardan daha objektif görebilen insanlar. Yani konuşup empati kuracaksınız konuşacaksınız, dinleyeceksiniz. Yargı içerisinde istediğim an istediğim yasayı değiştiririm. Adalette öyle olmaz. Cengizhan’ın bile bundan yaklaşık 8 yüzyıl önce söylediği bir söz var. Diyor ki Cengizhan; ‘Koyduğunuz kurallara önce siz uyacaksınız. Eğer siz koyduğunuz kurallara uymazsanız, başkalarının uymasını bekleyemezsiniz’ diyor. Meşruluk budur zaten. Kuralları koyarken size de uygulanacak şeklinde yapacaksınız. Yasal düzenleme yapılırken bu olur.
“Yargının daha hızlı çalışmasının temin edilmesi”nden bahsediliyor yargı reformu için. Şu an yavaş mı çalışıyor? Bu maddeden kasıt ne?
Yargının hızlı çalışması için daha yeni bir Hukuk Muhakemeleri kanunu çıktı. Eskiden hukuk usulü muhakemeleri kanununa göre ki yargılama sistemi değişti yeni hukuk muhakemeleri kanuna göre deliller baştan toplanıyor, belli bir süreçler oluşuyor, hızlanması için yol oluyordu. Daha bunun meyveleri toplanmaya başlamadı. Yazboz tahtası olmaz. Bunu bir uygulamaya başlayın. Daha sonra hızlandırırız diye alt yapısını güçlendirerek nasıl yaparız diye bakacaksınız. Yani bunun tabi ki yargının hızlı olması iyi ama hep hızlı olması iyi bir sonuç da vermez. Bazen hızlı yargı iyi ama bazen hata yaptırır. Evet yargılama çok geç kalmamalı ama çokta aceleye getirilmemeli. Buna dikkat etmek lazım.
İnsan odaklı ve özgürlükleri koruyan bir yapı oluşturmak isteniyormuş. Neden? İnsan odaklı değil mi?
Herkes insanın en doğal haklarına yani insanın haklarını koruyan, canını malını koruyan bunlarla ilgili teminatı olan yargıyı ister ve bu özgürlüklerin de korunması tabi ki devletin kanun görevi yargının da görevi. Bunlar güzel sözler. Hep bunu yaparak işte insanların özgürlüklerini koruyacağız diyerekten böyle kurtarıcı gibi gelipte başımıza diktatör kesilenlerden biz korkuyoruz. Adamın biri berbere gitmiş. Başında üç tel saç varmış. Berber ‘Sağa mı tarayayım?’ demiş, ‘Sola mı? ‘Sağa tara’ demiş adam. Tararken birisi düşmüş. Sonra ‘Sola tara’ demiş. Öbürü de düşmüş. Adam demiş ki, ‘Bırak dağınık kalsın.” Yani bunlar bu kadar müdahale ediyorlar (yargıya). Bırakın dağınık kalsın. Yani sizin her müdahalenizde yargı daha da kötüye gidiyor.
“Yargıda çok başlılığı gidereceğiz. Kamuoyuyla istişareyi sağlayacağız” ifadesiyle ne yapılmak isteniyor?
Çok başlılıktan ne kastediliyor. Hakimin başı yoktur, amiri yoktur. Vicdanıyla karar veriyor. Hakim idari birim değil. Yargı bir siyasi parti örgütü değil. Yargının kendince fonksiyonel bir yapısı var. Bırakın onlar kendi hiyerarşik yapısı içinde tarafsızlıklarıyla kalabilsinler. Eğer siz onların hepsini birşeyde düşünürseniz, o zaman hukukun gelişimine engel olursunuz. Bu çok tehlikeli bir yaklaşım.
Kamuoyuyla ne tür bir istişare sağlanacak?
Ben dünyanın hiçbir yerinde duymadım ki mahkemeler ‘Biz şöyle bir karar veriyoruz, verelim’ demez. Eğer öyle bir şey varsa Türkiye’de jüri sistemini getirirler. Halkın içinden seçkin insanlar gelir, katılır. Karar verilir. İstişare sağlanır. Ama hakimin halk ile istişaresi nasıl olacak? Karar verirken halka mı soracak? Bu öyle içi boş bir şey ki. Ben şunu anlıyorum; “Bizi ve bizim kamuoyumuzu tatmin edecek yargı kararları oluşsun.” Türkiye’yi yönetenlerin kendilerini ve kendi yandaşlarını tatmin edecek bir yargı erkinin oluşmasın ve yargının buna göre duyarlılık göstermesini istiyorlar. O da yargı olmaktan çıkar zaten.
“Mahkeme ve savcılıklar yıllık faaliyet raporu hazırlanacak ve yayınlayacak” deniyor ama yıllık faaliyet raporu hazırlanmıyor mu?
Her mahkeme benim bildiğim kadarıyla yıllık çizelgesini hazırlar. Gelen, giden dosya bellidir. Bu müfettişlerin denetimine tabidir. Yargıtayın denetimine tabidir.
Olan bir şey neden yeniden yapılıyor o halde?
Ya bu işi bilmiyorlar. Ya da başka bir şey bu. Bize rapor yazıp vereceksiniz diyorlar. Bu mahkemelerin bağımsızlığına indirilecek en büyük darbedir. Mahkemelerin bir Adalet Bakanlığına faaliyet raporu sunması makemenin bağımsızlığına darbe indirir. Ortadan kaldırır.