Dr. Yıldırım: "Biyolojik saat, yaşamı yakalamamıza olanak sağlar"

SANKO Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ömer Aydın Yıldırım, biyolojik saatin, bedenin dünyadaki koşuşturmasına ayak uydurmasını sağlayan düzenleyici bir sistem olduğunu söyledi.

Canlıların yaklaşık iki milyar yıldır güneşi ve ışığın etkilerini, hayatın ve canlılığın sürdürülebilmesi için kullanmayı öğrendiklerine dikkat çeken Uzm. Dr. Yıldırım, günlük ve mevsimsel değişikliklerden daha çok yarar görebilmek için metabolizmamızın da bazı düzenlemeler yapmayı öğrendiğini ve bu uyum sürecinin devam ettiğini kaydetti.

Canlıların dünyada sonsuza kadar yaşama iç güdüsüyle kendine özgü bir biyolojik ritim geliştirdiğini belirten Uzm. Dr. Yıldırım, “Genel olarak herhangi bir organizma, tutarlı mevsimsel veya günlük değişiklik gözlemlediğinde çevresine karşı uyum göstermek için bedensel zamanlama mekanizmalarını çalıştırdığını göstermektedir” dedi.

Uzm. Dr. Yıldırım, bu durumun genetik kodlara kadar işlediğini bu keşif için Nobel ödülü verildiğini anımsatarak, “Bunu biyolojik saat, biyolojik ritim, sirkadiyen ritim (dünyanın kendi ekseni etrafında yaklaşık 24 saat süren dönüşünün canlılar üzerinde oluşturduğu biyokimyasal, fizyolojik ve davranışsal ritimlerin tekrar edilmesi), sirkannual ritim (yaklaşık bir yıllık ritimlerdir) gibi terimler ile tanımlamaktayız” ifadelerini kullandı.

BEYİNDEKİ BİYOLOJİK SAAT MERKEZİ

Beyinde biyolojik saat için bir merkez bulunduğunun altını çizen Uzm. Dr. Yıldırım, “Beyin, gözler aracılığıyla ışık ve ciltten alınan sinyallerle uyarılıp birçok sisteme uyarı gönderir. Bu beyinden salgılanan hormonal faktörler sayesinde olur. Bu sayede beslenme, uyku düzeni, sıcaklık kontrolü, otonom sinir sistemi, kas gücü kontrolü, mide bağırsak sistemi, kaygı düzeyi ayarlanmaya çalışılır” diye konuştu.

“Organlara gönderilen sinyaller ile fizyolojik çalışma saatleri ayarlanır. Kaslara gönderilen uyarı kas gücünü artırır, enerji kontrolü sağlar” diyen Uzm. Dr. Yıldırım, şöyle devam etti:

“Karaciğer uyarılıp şeker üretimi dengelenir. Böbrekler uyarılıp kan basıncı ve idrar miktarı ayarlanır. Bağırsaklar uyarılıp hareketleri ve emilim düzeyi değiştirilir. Pankreas uyarılarak insülin ve glukagon salgısı düzenlenir. Yağ dokusu uyarılarak yağ çözülmesi enerji üretimi ve leptin salgısı düzenlenir.

Hormonal uyarılar ile metabolizma gün içinde fiziksel hareketlere duyarlı gece dinlenmeye ayarlanmıştır. Dolayısıyla bu bütünleşik sistem, gündüz aktif hal almaya, gece dinlenmeye programlanmış bir saat mekanizmasını bilerek çalışmaktadır. Doğal olarak buna mevsimsel programlama dahildir.”

BİYOLOJİK SAATİN ETKİLERİ

Mevsimsel ve günlük biyolojik saatin, dünyada değişen şartlara kolay uyum ve az enerji ile fazla iş çıkarılabilmesi ve yaşamı yakalamasına olanak sağladığı gibi bağışıklık sisteminin daha verimli çalışması için gerekli olduğuna vurgu yapan Uzm. Dr. Yıldırım, biyolojik saate uyum sağlanamazsa yaşanabilecekleri şöyle özetledi:

“Eğer bu saate uyum sağlayamazsak işte o zaman vücudumuz alarm verip, belirtiler göstermeye başlar. İnsanlarda yemek düzeni iki gün değiştiğinde, ritim bozulmaya başlar. Uyku için iki gün beş saatten az uyumak veya bir hafta her gün bir saat eksik uyumak, sekiz saatten az gün ışığı görmek veya 16 saatten fazla gün ışığı görmek biyolojik ritmi bozmaya yeterlidir. Dışkılama düzeni beş gün değiştiğinde ritmi bozulmaya başlar.”

DENGEDE BOZULMANIN SONUÇLARI

Oluşan dengede bozulma olduğu zaman bitkinlik hissi, enerji kaybı, odaklanma güçlüğü, uyku ve iştah artışı, sosyal çekilme, dışkılama düzensizliği, cilt kuruluğu ve saç dökülmesi gibi birçok bedensel belirtinin ortaya çıkabileceğini anlatan Uzm. Dr. Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

“En önemlisi bağışıklık uyumu bozulup başta solunum yolu olmak üzere mide, bağırsak enfeksiyonlarında artış meydana gelir. Beraberinde gastrit peptik ülser (midenin iç yüzeyinde ve ince bağırsağın üst kısmında çeşitli nedenlerden dolayı gelişen açık yaralara verilen isimdir) ve irritabl bağırsak sendromu (hassas bağırsak sendromu ya da spastik kolon isimleriyle de anılır) alevlenmeleri görülür.

Migren, baş ağrısı sendromlarında artış olur, depresyon (nasıl hissettiğinizi, nasıl düşündüğünüzü ve nasıl davrandığınızı olumsuz etkileyen yaygın ve ciddi ancak tedavi edilebilen tıbbi bir hastalık) bipolar (kişinin ruh hali, enerjisi, konsantrasyonu (bütün dikkatin bir noktaya toplanması, bütün öğrenme mekanizmalarının aynı noktaya yönlendirilmesi, bütün alıcıların öğrenmeye hazır hâle getirilerek algının en yüksek performansına ulaşması ve günlük yapılan aktivitelerini yerine getirme becerisini etkileyen psikolojik-psikiyatrik rahatsızlık) hastalık tetiklenir.

Sistemik alerjik sorunlar baş gösterir, var olan alerjilerin alevlenmeleri, vaskülit (kan damarlarında iltihaba neden olan farklı birkaç durumun genel adı) veya iltihaplı romatizmal hastalıklar atak yapmaya başlar. Kardiyak (kalple ilgili) sorunlar ile inme vb. hastalıklar artar, kalp krizleri, hipertansif (hiper tansiyon, yüksek tansiyon) atak sıklaşır.”

BİYOLOJİK SAAT BİR ZORUNLULUKTUR

Biyolojik saatin düzenini takip ve mevsimlere uyumun, sağlımın dengesi için olmazsa olmaz bir gereklilik ve aslında kolaylık sağlayan bir yöntem olduğunu kaydeden Uzm. Dr. Yıldırım, “Güneşin doğuş saati ile batış saatine uygun yeme düzeni, uyku saati, fiziksel egzersiz düzeni sağlanabilirse birçok potansiyel hastalık alevlenmesi veya bedensel huzursuzluğun önüne geçebiliriz” ifadelerine yer verdi.

“Ayrıca mevcut kronik hastalıklarımızın seyrinde bozulma olmaması için mevsim geçişlerinde güneşin döngüsüne, hava değişimlerine, mevsimin uygun yiyeceklerine ayak uydurabildiğimiz sürece daha stabil (dayanıklı ve sağlam, dengeli, düz, oturmuş, kararlı, değişmez) sorunsuz bir hastalık idamesi olacaktır” diyen Uzm. Dr. Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:

“Biyolojik saat, canlılığın devamı ve mükemmelleşmesi için bir zorunluluktur. Özellikle çağımızın kronik hastalıkları obezite (insan vücudunda yağ kütlesi miktarının kemik, kas ve su gibi diğer bileşenleri içeren yağsız kütleye göre aşırı miktarda artmış olması), diyabet (şeker hastalığı) kanser, otoimmün (bağışıklık sisteminin kendi dokularına saldırması) hastalıklar vb., uyku bozuklukları vb. sorunların başlangıç nedenlerinden biri de biyolojik saatin bozulmasıdır.

Bizim yapacağımız biyolojimize uygun yaşam tarzını tercih etmek olmalıdır. Kronik sorunları olan ya da ailesinde kronik hastalık öyküsü olan, yaşam tarzı düzensiz, kendini sağlıksız hisseden bireyler erken teşhis ya da yaşam tarzına yönelik düzenlemeler konusunda mutlaka bir doktorla görüşerek, hastalık ortaya çıkmadan önlem alınmasını sağlamalıdır.

Mevsim geçişlerinde yaşanabilecek hastalık alevlenmeleri ile ilgili belirtiler ve bedensel değişikliler hissedildiği taktirde, yeni bir hastalık, atak gelişimi olup olmadığı, normal fizyolojik bir durum olup olmadığı değerlendirilerek, buna göre önlemler alınması önerilir.”