Muhalefet erken seçimi istemiyor!
7 Haziran seçimlerinin ardından yapılan koalisyon hükümeti çalışmaları başarısız oldu. Türkiye erken seçime gidiyor. Fakat muhalefet partileri bu seçime gönülsüz giriyor.
Koalisyon görüşmelerinde de erken seçim kararı alındıktan sonra da gündemde hep Milliyetçi Hareket Partisi vardı. Siyasetin kilit partisi olan MHP ile koalisyon görüşmeleri nerede tıkandı? 2 aylık gibi kısa bir seçim sürecinde takvim nasıl belirlendi? MHP’de adaylar değişecek mi? Bir adaya adaylığı süreci olacak mı? Davutoğlu’nun bakanlık teklifini kabul eden Tuğrul Türkeş, partisinde nasıl karşılandı. Devlet Bahçeli’nin; “Bizden biri var AKP ile görüşüyor” dediği isim Tuğrul Türkeş miydi? Milliyetçi Hareket Partisi Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan, aradığımız tüm soruların cevabını verdi. İşte MHP’li Vekil Sefer Aycan’la röportajımız!
Şimdi önümüzde bir erken seçim var. Bu seçim döneminde süreç nasıl işleyecek? Bir aday adaylığı süreci olacak mı? Adaylar değişecek mi yoksa aynı liste ile mi yola devam edilecek?
Yüksek Seçim Kurulu da seçim takvimini açıkladı. Bu seçim takvimine göre 31 Ağustosta memurların ya da istifa etmesi gereken kişilerin görevlerinden istifade etmesi çekilmesi veya emekli olması için son tarih. Süreç işliyor. Partilerin, listelerini vermesi için tanınan süre 18 Eylül. Bu süre içerisinde de partiler kendilerine işte müracaatlarını alacaklar ve listelerini oluşturma süreci yaşanacak. Bunun için daha Milliyetçi Hareket Partisi bunla ilgili daha yöntem belirlemedi. Bir açıklama yapmadı. Sanırım en kısa sürede Merkez Yürütme Kurulumuz veya Başkanlık Divanımız, bununla ilgili partimizin izleyeceği prosedürü, yönetimi açıklayacaktır. Nasıl aday belirleyeceğini ya da nasıl liste yapacağını?
18 Eylül’e kadar çok az bir süre var. Bazı partiler ön seçim yapmıyor. Bu süre içinde ön seçim yapmak mümkün mü?
HDP ile CHP’nin aynı listelerle geleceğine dair bir açıklama var. CHP, ön seçim yapmayacağını, yapmak istemediğini Yüksek Seçim Kurulu’na bildirdi. Yüksek Seçim Kurulu da buna izin verdi. Bu arada da HDP de aynı listeyle girmek istedi. Ama her halde bunla ilgili en kısa zaman da açıklama olacak. Ondan sonra süreç işleyecek eğer seçim yapmada samimilerse, tabi biz kendimize bakıyoruz. Bu safhada hazırlıklarımızı yapacağız. İstemediğimiz seçim. Çünkü Türkiye seçime hazır değil. Türkiye’nin gündemi seçim yapmak değil, Türkiye’nin çok ciddi sorunları var. Ekonomik sorunları var. Politik sorunları var. Güvenlik sorunları var. Her alanın birikmiş sorunları var. Herkesin beklentisi var. işte eğitimde sıkıntı var. Sağlıkta sıkıntılar var. Ticarette sıkıntılar var. Sanayide sıkıntı var. Bunların çözülmesi lazım ve bunların çözülmesinin yanında da yeniden seçim yapacaksan da seçim güvenliğinin de yapılması lazım. Şimdi sandıkların güvende olmadığını söyleyen Başbakan ülkeyi tekrar seçime götürüyor. Bu sefer nasıl sağlayacaksınız güvenliği bunla ilgili yasal düzenlemeler yapmadınız, taşımalı oy kullanmadan bahsettiniz. Ama bununla ilgili bir kanun çıkarması lazım. Meclisi çalıştırmadınız. Bu sürede, komisyonları kurmadınız, meclis çalışmıyor. Şu an çalışmadan meclis seçime gidiyor. Tabi geçen işte bu olaylar ilk başladığında HDP ve CHP, Meclisi olağan üstü toplantıya çağırdı. O zaman niye meclisin bunu yapmasına gerek yok dedi. Çünkü komisyonlar yok meclis çalışmıyorken bunu komisyona havale etmek olayı savsaklamaktı. Şu anda da “meclis karar versin” demek savsaklamaktır. Yani hepsi danışıklı bir döğüştür. Meclis çalışmıyor, komisyon yok, şu an. Komisyonlar kurulmadan yasa teklifi falan veremezsiniz. Başkanlık Divanı bile çok geç oluşturuldu. Komisyonların kaçar kişiden oluştuğu bile belli değil. Ondan sonra da burada ne kanun teklifi olur ne görüşme olur. Ne ondan sonra önerge olur. Hiçbir şey yok önerge okunuyor.
Türkiye, 7 Haziran’da yapılan 25. Dönem Milletvekilliği seçimlerinin ardından erken seçim durumuna nasıl geldi?
Bir kere bu erken seçim değil, seçimlerin tekrarlanması Tayip Erdoğan’ın kişisel kaprisiyle yapılmış seçim, tekrarlanıyor. Bu erken seçim değil. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa olan yapılmış bir seçimin tekrarını yapıyoruz. Tabi Tayip Erdoğan baştan beri bunu kurguladı, oynadı, oynattı. Bu 45 günü tamamlayarak, Türkiye’yi sırf kendi istediği için seçime götürüyor. Kimse şu an seçimi istemiyor. Şu an ülkemizde seçim şartları yok. Bir takım ilçelerimizde birileri özerklik ilan ediyor. Devleti Polisi, Askeri karakoldan, kışladan çıkamaz hale getirilmiş. Şu an insanlarımız tamamen geriye çekilmiş. Oldubittiye getirilen bir oyun oynanıyor. Bu oyunda, bir ay için de 60 tane şehidimiz var. Şehidimizin kanı üzerinden oyun oynanıyor. Niye yapılıyor? Bu, Recep Tayyip Erdoğan’ın sırf iktidarı paylaşmamak için kendi deyimleri ile bir söyledikleri şeyler var. “Biz deneyeceğiz” dediler ve şuan deniyorlar. Çünkü AKP, birinci parti çıkmadı. Tek başına iktidar olamadı. 276’ya tamamlayamadı diye; 276’ya tamamlamak için bir oyun oynandı. Ve bunu bir an önce oya dönüştürme derdinde Tayyip Erdoğan ve hemen erken seçim kararı aldı. Ve bu seçim kararı arkasındaki isteği; tekrar AKP’nin 276’yı bulup tek başına iktidar olmasını sağlamak!
İktidar partisi ile muhalefet partileri arasında koalisyon hükümeti kurulamadı. HDP, Koalisyon görüşmelerinin neresindeydi? Burada erken seçim dışında bir seçenek var mıydı?
AK Parti, tek başına iktidar olmazsa kimle olursa olsun, Cumhurbaşkanı yönetemeyecekti ülkeyi. Çünkü istediğini yaptıramayacaktı. Tek başına ben yöneteyim istiyor. Bir taraftan da verdiği sözler var. Verdiği sözler, HDP ile çözüm süreci kapsamında verdiği sözlerdir. Bu süreçte onu yerine getirmesi için de destek bulması lazım. Baştan beri aslında; “siz HDP ile birliktesiniz” diyoruz biz. Ama bunlar başkalarına çamur atıyorlardı. HDP ile koalisyon yapmak istiyorlardı. Fakat koalisyon yaptığı zaman tepki çekecekti. Böylece zorunluluktan oluşmuş bir durum oluşturdular. Böylece istediği oldu. Aslında HDP ile koalisyon oldu. Ama HDP ile koalisyon kurmak zorunda değildi. Diğer seçenekler diye sunduğu şeyleri denemedi. Mesela azınlık hükümetinden bahsediyor, seçim hükümetinden bahsediyor. Zaten bunları yapmak için başka bir partinin desteğine de ihtiyacı yok. Azınlık hükümeti zaten başka partinin destek vermediği hükümettir. Getirirsiniz, Bakanlar Kurulunun listesini verirsiniz, Cumhurbaşkanına. Cumhurbaşkanı da Bakanlar Kurulunu atar. Alın size azınlık hükümeti. Başka bir partinin desteğine ihtiyacınız yok ki. Onu da demedi aslında ama bunların hepsi bir oyundu. Böylece iki şey yapıyor: Hem milleti kandırıyor, başka çare yoktu diye gösteriyor, seçim kararı veriyor; hem de HDP ile koalisyon kurdu. Şimdi bu koalisyon ne zamana kadar devam edebilir? Bilmiyorum, belki de işte seçimlerin yapılmamasından söz ediliyor şimdi. Yani seçim kararı ertelene de bilir. Hükümet kurulduktan sonra AKP ile HDP ile bir koalisyon oluştu. Bunun işbirlikçileri satılık kişiler ile birlikte. Vatan hainleri ile ihanet şebekesi ortakları ile birlikte bir koalisyon oluşturdular. Şu an bu koalisyon belki de seçimi de erteleyebilir. Daha uzun da sürebilir. Ya da seçimden sonra devam da edebilir; yeni bir hükümet kurulana kadar.
Koalisyon hükümeti kurmak için hem AK Parti tarafından hem de Milliyetçi Hareket Partisi tarafından şartların yeterince zorlandığına inanıyor musunuz?
Ne MHP’ye ne CHP’ye koalisyon teklifi edilmedi. Koalisyon teklifi ile de gelmediler. 32 gün CHP’yi oyaladılar. CHP ile 32 gün görüşme yaptılar. 6 defa bir araya geldiler. 40 saat görüştüler 40 saat sonrasında CHP diyor ki; “artık ne diyorsanız deyin!” Davutoğlu’nun söylediği; “Biz sizle koalisyon kuramayız.” Nasıl anladınız bunu? Oturup ta koalisyon müzakeresi de olmadı. Diyorlar ki sürekli CHP’ye; şu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sanki bilmiyormuş gibi çocuk gibi kandırdılar CHP’yi. CHP de saflığından veya işine öyle gelmiş, bilmiyorum kendini anlatma derdine düşmüş. Yani bunlar bilinen şeyler. Parti tüzüklerinde, programlarında ne varsa bu bellidir. Zaten partilerde bunu bilirler. CHP’nin eğitimle ilgili programı bellidir, dış politikayla programı düşüncesi bellidir. Bunu, CHP anlatmaya çalıştı. Kendi kendine sonradan “biz sizinle koalisyon kuramayız” dediler. Kestiler attılar.
AK Parti ile MHP arasındaki koalisyon görüşmeleri nasıl gelişti? Sonuçta koalisyon görüşmeleri için AK Parti tabanının da isteğiyle en çok MHP’nin kapılarının çalınacağı belliydi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bu konuda ne tür hazırlıklar yaptı?
MHP’ye geldiklerinde tekrar görüşmek istediklerinde, randevu istediklerinde herkeste şöyle bir kanı oluştu: Koalisyon teklifi ile gelecekleri sanıldı ama koalisyon teklifi yapmadılar. Dikkat ederseniz Devlet Bahçeli bu başvuruyu ciddiye alarak çantasında koalisyon protokolü hazırladığını, koalisyonun bakanlıklarının bile dağılımının planlandığını ve hazır geldiğini söyledik. Şunu da söyledik: Koalisyon kurmak, 32 günde öyle olmaz. Bir haftada olmaz. İki günde yaparız koalisyonu. Önemli olan niyet! Siz benimle birlikte misiniz? Oturur şartları da konuşuruz, anlaşırız da niyet önemli değil mi? Bizim dinimiz ne diyor? “Amaller niyetlere göredir.” Senin niyetin halis ise ben seninle koalisyon kurmak istiyorum dersen oturursun konuşursun yani. Yani bunlar anlaşırsın anlaşamadığın konuları da Genel Başkanımız Bahçeli, ne dedi CHP için? Anlaşamadığınız konuları da erteleyin dedi. Anlaşamadığınız konuları da ertelersiniz. Her şey her konuda anlaşmanız mümkün değil. Zaten sonuçta iki farklı partisiniz. Ama bunlar hiç konuşulmadı. Ne CHP ile nede MHP ile koalisyon kurmak için uğraşılmadı.
1 Kasım’da erken seçim yapılacak. Partiler, sürekli olarak hep olası bir erken seçime hazırız dedi, durdu. Peki, Türkiye erken seçime hazır mı?
Biz diyoruz ki şu an ülkenin seçime götürülmesi yanlış. CHP de aynısını dedi. Şuan ülkede ekonomi berbat durumda. Bir ay içerisin de yüzde 20 paramız değer kaybetmiş. Ondan sonra hepimiz, ülke olarak yüzde 20 fakirleşmişiz. Güvenlik sorunlarımız var. Dış politikada sorunlarımız var. Birileri özerklik ilan ediyor. PKK sokaklara, ilçelere hâkim olmuş. Başbakan da bunu söylüyor. Diyor ki; “seçim güvenliği yok.” Şimdi böyleyken niye seçim kararı alıyoruz. Kim istedi seçimi? Tek bir kişi istedi. Tayyip Erdoğan istedi. Niye Tayyip Erdoğan seçimi istiyor? Çünkü kurulacak bir koalisyonda o zaman başka partiden kişiler bakan olursa onları istediği gibi yönetemez. Ve sorgulanır kendi içine, evinin içine, hesaplarının içine girmiş olacağız. Onu istemiyor. Yoksa Cumhurbaşkanına da Cumhurbaşkanlığına da karşı değiliz. Seçilmiş bir cumhurbaşkanısınız. Öyle ya da böyle seçildiniz. Buna hiçbir lafımız yok. Ama sizin davranışlarınızdaki yanlışlıklarınızı, artık durdurmak gerekiyor. Bunu söylemek istiyoruz. Biz Cumhurbaşkanı olarak tanımıyoruz ya da Cumhurbaşkanlığından indireceğiz demiyoruz. Bu ülkede, Cumhurbaşkanı isen Cumhurbaşkanı gibi dur. Başka bir şeye karışma diyoruz. Burayı babanızın çiftliği gibi yönetemezsiniz diyoruz. Ve buna da karşı koyacağımız için ne MHP ile ne CHP ile koalisyon kurmak istemedi. Tek anlaştığı parti var HDP şimdi HDP ile koalisyon kurdu işte. Ve bunu işbirlikçileri ile birlikte, birlikte koalisyon kurdu. Ve seçime götürüyor ülkeyi.
Erken seçim kararı geriye kalan tek çözüm müydü?
Normalde Cumhurbaşkanı seçim kararını verir. O seçim kararını vermeye de zorunlu değildir. Orada da doğru söylemiyor, Cumhurbaşkanı. Yasa diyor ki; “45 gün dolarsa Cumhurbaşkanı Meclis Başkanına danışarak; hükümet kurma ihtimali kalmadığına karar verirse seçimin yenilenmesine karar verir” diyor. Bakın seçim kararını verir demiyor, verebilir diyor. Mecburda değildi. O 45 gün içerisinde hükümet kurulamadı diye. Zaten kurdurmadı. Kılıçdaroğlu’na hükümet kurma görevi vermedi. Özellikle vermedi. Ne olur ne olmaz azınlık hükümeti kurar falan diye. Fırsat bile vermedi. O zaman ver. Orada çok basitçe çok çocuksu laflar söyledi: “Sen köşkün yolunu bilmiyorsun; ben de sana böyle yaparım” Mızıkçı çocuklar gibi davranış bu. Sen bana böyle yaptın ben de sana böyle yaparım. Böyle bir şey var mı ya devlette? Devlet yönetiminde böyle bir tavır var mıdır? Ve 45 günde seçime götürmeye mecbur değildi. Süre illa 45 günde uygulanması gerekmiyordu ama 45 günün dakikasını hesapladı. Cumhurbaşkanı seçim kararını verdikten ve resmi gazetede yayınlandıktan sonra Yüksek Seçim Kurulu takvimini, seçim tarihini ondan sonra belirler. Ama Cumhurbaşkanı daha seçim kararı vermeden bakın her şey nasıl danışıklı dövüş. Nasıl oyun? Yüksek Seçim Kurulu seçim tarihi belirledi. Başbakan Davutoğlu da sanki kendine görev verilmiş gibi kabine kurmaya kalkıştı. Bunları da dikkatinize sunmak istiyorum yani bunların hepsi oyunun planlı olduğunu, baştan beri planlandığını gösteriyor. Yüksek Seçim Kurulu tarih belirledi. Başbakan hükümeti kurma görevi almış gibi Davutoğlu görüş belirtti. Bakanlar Kurulu listesi oluşturdu. Şimdi onun sonrasında tüm tezgâhlar bu yönde işliyor. Ve 1 Kasım’da seçim var.
Koalisyon arayışında CHP’lilerle yapılan görüşmeler ağır bastığı halde gündemde MHP vardı. Şimdi erken seçim kararı alındı, yine gündemde MHP var. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
AKP’nin oyunu bu. AKP, bunu açıktan MHP’nin tabanına oynuyor. Ve buradan 1-2 puan alarak milletvekilleri sayısını arttırarak tek başına iktidar olmak istiyor. Ama bu oyun. Bir senaryo. Bu bir algı yönetimi. Neden, MHP koalisyon kurulamamasının sebebi olsun? ben koalisyon kurmakla görevlendirilen kişi değilim. Hükümet kurma görevi bana verilmedi. Hükümet kurma görevi bana verilmemişken nasıl hükümet kurulmamasının sorumlusu ben olabilirim? Hükümet kurma görevi verilmiş Davutoğlu, MHP’ye gelip te “biz seninle koalisyon kuralım” dememiş. Bizim şartlarımız belli idi. Onu bile müzakere etmiyorsunuz. Gelin koalisyon şartlarınızı bile görüşelim demiyorsunuz. Hatta bizim şartlarımızla bile dalga geçiyorsunuz. Biz ne diyoruz; “Çözüm süreci, bitsin diyoruz. Ya da en azından PKK ile görüşmeler bitsin” diyoruz. Davutoğlu, diyor ki; “Çözüm sürecinin demokratik kazanımları vardır, bundan vaz geçemeyiz.” Öbürü diyor ki; “Çözüm süreci Buzdolabına kaldırılmış. Uygun şartlarda tekrar çıkartacağız.” Başka birisi diyor ki; Bülent Arınç, “MHP bu konuda haklıdır. Çözüm süreci ile ilgili söyledikleri doğru” diyorsunuz. Öbür taraftan Beşir Atalay çıkıyor; “Çözüm sürecimiz vaz geçilmezimizdir” diyor. Hangi AKP’ye inanacağız biz? Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz? Yani alay ediyorsunuz. Ondan sonra 17-25 Aralık yolsuzlukla ilgili soruları söylüyor. Biliyoruz iddiamız var. Ona ne diyor Davutoğlu; “17-25 Aralık paralel yapının bir darbe girişimidir” diyor. Şimdi sen benim iddialarımı oturup müzakere bile etmiyorsun. Koalisyon teklifi getirmemişin. Bunlarda benim şahsi isteklerim değil; ilkem, duruşum, devlet yönetim anlayışım, politikam, programım ama bunları da konuşmaya gelmiyorsun. O zaman nasıl koalisyon ve hükümetin kurulamamasından ben sorumlu oluyorum. Hükümet kurulamamasını tek sebebi var Tayyip Erdoğan. Tayyip Erdoğan, bu ülkede bir koalisyon kurulmasını istemedi.
Yani MHP’nin üzerine oyun mu oynanıyor diyorsunuz?
Kampanyanın ikinci ayağını uyguluyorlar. Şu an MHP’yi karıştırmak için MHP’nin ileri gelen isimlerine önceden hazırladıkları, bağlantı kurdukları kişilerle teklif götürüyorlar. Şu an ne yaptılar bilmiyorum. Nasıl ikna ettiler, ne verdiler, nasıl pazarlık oldu? Bilmiyoruz. Çıkar onlarda çıkar. Oyunun ikinci perdesi oynanıyor. Yani bu da şunu gösteriyor ki; tüm oyunlar MHP’yi yıpratmak için oynanıyor. Burada basında tabi ki buna destek veriyor. Sizi tenzih ediyorum. Basın da buna destek veriyor. Nasıl destek veriyor? Ne yapsa MHP sorgulanıyor. Her şeyde MHP sorgulanıyor. Ne olursa olsun, MHP hep suçlu. Niye? Bu bir algı yönetimi. Buradan da şuradan düğmeye basılmış, emir verilmiş; “MHP’yi yıpratacağız.” Bu seçimde AKP nerden oy almaya çalışıyor? MHP’nin alt tabanından daha önce suni Kürtlerden bunu da böyle söylemek istemiyorum. Ama maalesef artık yerleşmiş bir tabir oldu. Bu onlara oynuyordu. Ama onların artık HDP’ye oy verdiğini ve geri dönmeyeceğini bildiği için tek bir şey var. MHP’deki tabana hitap etmeye çalışıyor. Evet, AKP’nin tabanının bazılarıyla MHP’nin tabanı benzer olabilir. Yani milliyetçi muhafazakâr kesim olarak tanınan, bunu da doğru bulmuyorum, buradan oy çekmeye çalışılıyor. Taban da benzerlik var. Ama yönetimlerde hiç benzerlik yok. AKP ile bizim hiç alakamız yoktur. AKP’yi yöneten zihniyetle, kişilerle; MHP’yi yöneten kişilerin ortak hiçbir yanı yoktur. Benzer tarafımız da yoktur. Bu yüzden açık bir şekilde MHP’nin tabanıyla oynuyorlar. Ama şunu inşallah Allah’tan bulurlar. Bu oyunlar tersine döner. Başlarına yıkılır. Aklı selim insanların bunu görmesi lazım. Bu tamamen Tayyip Erdoğan’ın ve onun etrafının veya onunla işbirliği yapan kişilerin MHP’yi çökertmek için yapılan bir oyun. Biz de bunu anlatacağız. Bizde diyeceğiz ki “bu, Tayyip Erdoğan’ın bir oyunudur.” Ülkenin geldiği nokta budur. Şu anda çözüm süreci diye kandırıldınız. Bugün çözüm sürecinin geldiği nokta, özerklik ilanıdır. PKK her yerde ilçeleri ele geçirmiştir. Evlerin altı silah yığını haline getirilmiş, camiler silah cephanesi haline getirilmiştir. 1 ayda PKK istediği an o ülkeyi ne hale getiriyor 60 tane şehidimizin kanı üzerinden siyaset yapılıyor. Ülkenin geldiği noktayı anlatacağız inşallah millette görecek ve AKP ye dersini seçimde verecek diye umuyorum.
Davutoğlu’nun bakanlık teklifini kabul eden Tuğrul Türkeş için ne diyeceksiniz?
Bu ihanettir en basitiyle ihanettir. Zaten Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin “bizden biri var AKP ile görüşüyor” dediği isim de oydu. Bahçeli babasının hatırına bir şey demedi ipin kendisinden kopmasını bekledi. Sonunda ip, kendisinden koptu. AKP, Türkeş’i bu kadar çok mu seviyor? Türkeş ailesini bu kadar çok mu seviyor? Bunlardan bu zamana kadar Türkeş’le ilgili bir olumlu cümle duydunuz mu? Şimdi hepsi Türkeş hayranı oldu. Hepsi “Türkeşçi” oldu. Bu da ne kadar tutarsız olduğunu gösteriyor. Dün Türkeş en kötü adamdı, bugün Türkeş en iyi adam oldu. Buna mecbur değildi ki! Zaten hükümet kuruluyor ha olmuş ha olmamış. 45 gün içinde zaten seçim olacak. Yani buna destek verip vermemeye gerek yok. Kimsenin de zaten bir şey dediği yok. Herhangi bir kişiyle de kurabilirsiniz hükümeti. Yani 45 günde bakan olsanız ne? Olmasanız ne? Sanki ülkeyi mi yöneteceksiniz? Tayyip Erdoğan yönetiyor. Türkeş burada sorumluluk falan alma değil. Bunun mutlaka altında şahsi menfaat yatıyor. Kaç liraya ya da ne kadara satıldığını ya da neden böyle karar verdiğini ona sormak lazım. Milliyetçilik Hareket Partisi’nin her hangi bir milletvekilinin, üyesinin değil; normal bir vatandaşın bile herhangi partisiz olan vatandaşın bile bunu kabul etmesi mümkün değil. Babası parti kurmuş. Babasının partisi diye sahiplendiğiniz; partinin programına, politikalarına ihanet edeceksiniz! Bu ülkede bu parti sayesinde milletvekili olacaksınız! Genel Başkan Yardımcısı olacaksınız, yıllardır siyasette yeriniz olacak. Sonra partinin programına kararlarına saygısızlık yapacaksınız. Türkeş’in yerine başkası yapsaydı hain olurdu. Türkeş yapınca şimdi hain değil mi diyeceğiz. Bu ihanettir en basitiyle ihanettir. (KENAN ONARAN)