"Türkiye'ye ve Türk milletine silah doğrultan hiç kimseye acımayacağız"

Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Türkiye'ye ve Türk milletine silah doğrultan, böyle bir niyete sahip olan hiç kimseye acımayacağız. Hep söylüyorum, 'acırsanız acınacak hale gelirsiniz.' Onun için acımayacağız."

Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, genel merkezde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu.

Erdoğan, yarın Rize, pazar günü de Bayburt ve Gümüşhane il kongrelerinin yapılacağını, ilçe kongreleri tamamlanan illerden başlayarak, büyük şehirleri en sona bırakmak suretiyle bu sürecin tamamlanacağını belirtti.

Büyük kongreyi de 2018'in sonbaharında yapmayı planladıklarını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Böylece mahalli seçimlerden önce kongrelerimizi tamamen bitirerek tüm gücümüzü, enerjimizi ve zamanımızı seçim çalışmalarına ayırma imkanı bulacağız. Şimdiden il kongrelerimizin hayırlı olmasını temenni ediyorum." diye konuştu.

Kongrelerde görevlerini devredecek kişilere yaptıkları hizmetler için teşekkür eden Erdoğan, sorumluluk üstleneceklere de şimdiden başarılar diledi.

AK Parti'nin bu süreçte sevginin, saygının, dayanışmanın, fedakarlığın özünü oluşturduğu gelenekle, demokrasiyi harmanlamayı başarabilen, böyle farklı bir parti olduğunu bir kez daha ortaya koyduğuna işaret eden Erdoğan, şunları söyledi: "Mesele, memleket meselesi olduğunda, mesele davanın geleceği olduğunda, mesele partimizin iradesi olduğunda hemen hemen tüm arkadaşlarımız takdire şayan bir sadakatle hareket etmişlerdir. Allah'ın izniyle AK Parti'yi asla hiziplerin, kliklerin, ekiplerin, dava yerine kendi ajandaları için çalışanların partisi haline getirmedik, getirmeyeceğiz. Biz hasbi oldukça, biz samimi oldukça, biz çalıştıkça, ürettikçe, eser üzerine eser koydukça milletimiz de bize sahip çıkmayı, desteklemeyi sürdürecektir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti'yi, diğer partilerden ayıran özelliğin bu ruh ve bu bakış açısı olduğunu vurgulayarak, 3 Kasım 2002'den bugüne kadar tüm başarılarını, bu anlayışla hareket etmelerine borçlu bulunduklarını bildirdi.

 

AK PARTİ'NİN GENEL BAŞKANI OLARAK BEN, SİZLERE GÜVENİYORUM

"Ben özellikle şu anda karşımda bulunan değerli yol arkadaşlarıma, dava arkadaşlarıma şunu hatırlatmak isterim. Sakın ha dedikodulara, sağdaki soldaki fiskoslara kulak asmayın. Biz işimize bakacağız, yolumuza devam edeceğiz, çünkü bizim ülkemizde yapacak çok işimiz var." diyen Erdoğan, daha alacakları çok büyük mesafelerin bulunduğunu kaydetti.

Erdoğan, 2019'da da bu çizgilerine sıkı sıkıya sarılarak, girecekleri tüm seçimlerden başarıyla çıkacaklarını ifade etti.

Türkiye'nin en çok üye sayısına, en yaygın kadın ve gençlik teşkilatına, en güçlü il ve ilçe teşkilatlarına, en üretken Meclis grubuna ve genel merkez yönetimine sahip bir parti olduklarını vurgulayan Erdoğan, değerlendirmelerine şöyle devam etti: "Şimdi tek yapmamız gereken, kendi içimizdeki birliği, beraberliği, kardeşliği ve bununla birlikte milletimizle olan bağımızı güçlendirmektir. Önümüzdeki 1-1,5 yıllık dönemi çok iyi değerlendirdiğimizde hem mahalli seçimlerde hem de milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hedeflerimize ulaşmamamız için hiçbir sebep yoktur. İnşallah bu tarihi mücadeleyi de hep birlikte başarıyla inşallah neticeye ulaştıracağız. AK Parti'nin Genel Başkanı olarak ben, sizlere güveniyorum, inanıyorum." 

 

HANGİ KURUMUMUZDA VARSA, TEMİZLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ

Türkiye'nin içeride ve dışarıda çok ama çok zorlu bir mücadele yürüttüğünü, dün Irak'ın kuzeyinde, bölücü terör örgütüne yönelik operasyonlarda 2 askerin şehit verildiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, salonda bulunanlardan şehitler için Fatiha Suresi okumalarını istedi.

Erdoğan, terör örgütünün sınırın her iki tarafında da rahat bırakılmadığını ve bırakılmayacağını da vurgulayarak, "Dedik ya 'onları inlerine kadar takip ediyoruz, takip edeceğiz. Güvenlik güçlerimizin operasyonları kesintisiz, kar, kış demeden sürüyor. Şu anda o bölgede yoğun kar var, yoğun bir kış var. Ama silahlı kuvvetlerimiz, polisimiz, güvenlik korucularımız bu temasları aynı kararlılıkla devam ettiriyor. Son terörist de imha edilene veya teslim olana kadar bu operasyonlar devam edecektir." ifadesini kullandı.

Terör örgütü FETÖ ile ilgili davaların yavaş yavaş neticelenmeye başladığına değinen Erdoğan, elde edilen bilgiler ve bulgular ışığında yeni operasyonların da kararlılıkla devam ettiğini bildirdi.

 

Erdoğan, bu ihanet çetesini, ülkeden ve milletin bünyesinden kazıyana kadar durmayacaklarına vurgu yaparak, konuşmasına, şöyle devam etti: "Asla ara vermek yok, aynı kararlılıkla devam edeceğiz. Hangi kurumumuzda varsa askerimizde, polisimizde, bakanlıklarımızda, yargıda, nerede varsa bunları temizlemeye devam edeceğiz. Onların inlerine girdik zaten, şu anda da kovalıyoruz, kovalamaya devam edeceğiz. Diğer taraftan güvenlik güçlerimiz, DEAŞ ve DHKP-C gibi terör örgütlerine de hiç nefes aldırmıyor. Türkiye'ye ve Türk milletine silah doğrultan, böyle bir niyete sahip olan hiç kimseye acımayacağız. Hep söylüyorum, 'acırsanız acınacak hale gelirsiniz.' Onun için acımayacağız."

 

KURUN TEKRAR KENDİ SEYRİNE DÖNECEĞİNE İNANIYORUM

Öte yandan, ekonomide de ciddi bir operasyonla karşı karşıya bulunulduğunun aşikar olduğunu belirten Erdoğan, dövizde, faizde, uluslararası yatırımlarda, turizmde yaşanılan sıkıntıların neredeyse hiçbirinin ekonominin kendi doğal dinamikleri içinde ortaya çıkmadığını ifade etti.

Erdoğan, "Belli ki bir yerlerden Türkiye'nin dikkatinin dağıtılması için düğmeye basılmış." diyerek, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: "Buna rağmen öyle üstesinden gelemeyeceğimiz bir yükle de karşı karşıya hamd olsun değiliz. Büyüme oranlarında çok iyi bir noktadayız. Yılın ilk yarısında yüzde 5'i geçtik, üçüncü çeyrekle birlikte yıllık bazda büyümenin yüzde 6-7 arasında bir rakamı bulması, belki de aşması bekleniyor. Hiçbir rasyonel temeli olmayan dövizdeki şişkinliğin, kısa sürede ortadan kalkacağını ve kurun tekrar kendi seyrine döneceğine inanıyorum. Yatırımlar konusunda hem iç hem dış kaynaklı ciddi bir hareketlenme olduğunu biliyorum. Borsa 110 bin seviyesini zorluyor, Merkez Bankası rezervlerimiz düzenli bir şekilde yükseliyor. Bugünler de 120 milyar dolar seviyesine yaklaştı. İhracatta ekim ayı itibarıyla yıllık 154 milyar dolar seviyesini yakaladık ve yükseliş istikrarlı bir şekilde sürüyor. Tabii ki 158'i yakalamış bir ülkeyiz, dolayısıyla da 154 bizim için yeterli değil, onu aşacağız, 158'i de aşacağız. Türkiye bu noktada kararlı bundan hiç şüphe yok, çünkü biz o ivmeyi yakaladık, şimdi onu rahat rahat aşacağız."

 

BENİ ANLAMAYANLAR ER VEYA GEÇ ANLAYACAKLAR

Özellikle enerji alanındaki yatırımların semeresi alınmaya başlandıkça, cari açıkla da daha kolay baş edileceğinin görüldüğünü anlatan Erdoğan, şunları söyledi: "Faiz ve enflasyon ilişkisi konusundaki görüşümü biliyorsunuz. Faizin sebep, enflasyonun netice olduğu kanaatindeyim. Ve bu konuda beni anlamayanlar er veya geç anlayacaklar. Enflasyon şu, bu gibi yani yok hıyarmış, yok salataymış, bunlardan kaynaklanan bir şey değil. Enflasyonu doğuran ana sebep faizdir, faiz, bunu öğreneceksiniz. Bunu bütün gelişmeler teyit ediyor zaten. Bütün gerçekler bu istikamette ama hala bunu anlamayanlar, anlamak istemeyenler, hala bunu Batı'daki kafalarla çözmeye çalışanlar tabii ki bizi anlamazlar. Kaldı ki Batı'daki kafaların da bir kısmı, zaten uygulamalarıyla bizi destekliyor."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika, Japonya ve Avrupa'daki faiz oranlarının ortada olduğuna, bu ülkelerdeki faiz oranlarına bakıldığı zaman enflasyonlarının da görüldüğüne işaret ederek, "Ama gel gör ki bizdekilere bunu hala anlatamadım. Bir şeyi anlamıyorlar, anlamadıkları şu, faiz lobisine çalışıyorsunuz başka bir şey yok. Faiz lobisi bunu düşürür mü? Tabii ki faiz lobisi bunu düşürmeyecek. Şu anda bu ülkede en çok kazanan hangi kurumlar, kimler? Banka sahipleri, finans sektörü, onlar götürüyor parayı. Peki yatırımlarda niye sıkıntımız var? Sen kalkıp da bu kadar yüksek faizle kredi vermeye kalkarsan, tabii ki yatırımlar bu ülkede yürümez, durur. Olay bu. Ama hala bunu anlatamıyoruz. Bu konuda maalesef devletin bankaları dahi ciddi bir tutuculuk, ciddi bir muhafazakarlık içindedir." diye konuştu.

 

MÜDAHALE ETMEDİĞİMİZ İÇİN BU HALE GELİYOR

Bu yüzden Başbakan Binali Yıldırım ile de bu konuyu konuştuklarını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti: "Bu iş böyle yürümez, bunu çözeceğiz. Bunu bir tabu haline getiremeyiz, bunu çözmeliyiz. 15 senedir bunda inat edilmiştir. Faizi düşürdük, enflasyon tek haneliye geldi. Bakın faiz tekrar çıkmaya başladı, enflasyon da çift haneliye yine gidiyor. Merkez Bankası diyor ki 'Yıl sonu itibarıyla şu olacak.' E ne oldu? Kaç kere revize ettiniz, söylediklerinizin hiçbiri tutmuyor, tutmaz, yanlış yoldasınız. 'Merkez Bankalarının bağımsızlığı var, müdahale etmeyin.' Tamam, müdahale etmediğimiz için bu hale geliyor. Tablo ortada."

Erdoğan, "2018 yılı için hiç şüphesiz mali disiplini elden bırakmayacak, ancak ekonomiyi de çok fazla sıkmadan, daraltmadan, milletimize ve özellikle yatırımcılarımıza nefes aldıracak bir orta yolu bulmak zorundayız. Ülkemizi ekonomik olarak sıkıştırmak isteyenlere vereceğimiz en güzel cevap, üretimi, yatırımı, ihracatı gerçek anlamda destekleyecek bir politika uygulamak olacaktır. Bu konuda ilgili bakanlıklarımızın, kurumlarımızın şimdiden sıkı bir çalışma yapması gerekmektedir." ifadesini kullandı.

Türkiye'ye diz çöktürmek için sabırsızlıkla bekleyenlere, bunun için her yola başvuranlara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan "Başaramayacaksınız, milletimizi bölemeyeceksiniz, bayrağımızı indiremeyeceksiniz, ezanımızı susturamayacaksınız, vatanımızı parçalayamayacaksınız, devletimizi yıkmayacaksınız, 2023 hedeflerimize ulaşmamızı engelleyemeyeceksiniz." diye konuştu.

 

İDLİP OPERASYONU PLANLANDIĞI ŞEKİLDE SÜRÜYOR

Suriye ve Irak'ta yaşanan hassas süreci doğrudan Türkiye'nin bekasıyla geleceğiyle ilgili gördükleri için her aşamasıyla yakından takip etiklerini kaydeden Erdoğan şöyle devam etti: "İdlip operasyonu planlandığı şekilde sürüyor. Türkiye, Rusya ve İran olarak bölgedeki gelişmeler karşısında ortak bir tutum oluşturma yönünde oldukça ciddi mesafeler katettik. Elbette bu ülkelerle farklı düşündüğümüz, anlaşamadığımız pek çok husus hala var. Bu da bir gerçek... Ama bu durum hem kendi ülkelerimiz hem de bölge halklarının ortak çıkarları için işbirliğine gitmemize mani değil. Bildiğiniz gibi Pazartesi günü Rusya'daydım, ardından Kuveyt'e geçtim, ardından Katar'daydık. Şimdi nasip olursa ayın 22'sinde Soçi'de tekrar Sayın Putin ve İran Devlet Başkanı Ruhani hep birlikte üçlü olarak bir araya geleceğiz. Bizden bir gün önce de dışişleri bakanlarımız, genelkurmay başkanlarımız bir araya gelecekler. Onlar ön hazırlıkları yapacak. Ardından bizler de final görüşmesini yapacağız. Bütün bunların ana sebebi özellikle İdlip meselesidir."

Bu çalışmalarla, 'çatışmasızlık bölgesi' diye ifade edilen bu bölgedeki süreci, ateşkes sürecini daha kalıcı kılabilmeyi istediklerini vurgulayan Erdoğan, "Bunun yanında Afrin bizim için çok daha önemli. Zira Afrin bizim sınırdaşımız konumunda. Burada da ciddi manada yüzde 50'nin üzerinde Arap kardeşlerimiz var. Kamplarda yaşayan Arap kardeşlerimiz artık topraklarına dönüyorlar. Bir diğer tarafta kısmi olarak Kürt, bir diğer tarafta Türkmen kardeşlerimiz var. Buradaki yapıyı bizim şu anda terör örgütü olan PYD ve YPG'den Afrin'i temizlememiz gerekiyor." dedi.

 

AMERİKA SÖZÜNÜ TUTMAMIŞTIR

Bunun için de oradaki gözleme noktalarında hakim unsur olarak bulunacaklarını anlatan Erdoğan, "Buna mecburuz. Biz, burada hakim unsur olarak bulunmazsak, o zaman burayı farklı terör grupları gelip işgal etme yoluna girerler." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Amerika'nın Suriye krizi başladığından beri verdiği sözlerin çok büyük bir bölümünü tutmaması bizim için çok büyük bir hayal kırıklığı olmuştur. İşte şimdi Afrin'de aynı oyuna gelmek istemiyoruz. Müttefiklik ilişkileri çerçevesinde çok kolayca çözebileceğimiz nice sorun maalesef Amerika tarafından ısrarla çıkmaza sürüklenmiştir. Rakka olayı böyledir, Münbiç böyledir, Deyrizor böyledir. Rakka'da, Münbiç'te 'Gelin bu işi beraber halledelim' dediğimiz zaman Amerika'nın önceki yönetimi 'hiç endişe etmeyin, burada ne PYD ne YPG kalmayacak' demelerine rağmen, Sayın Obama bana bu sözü kaç kere vermiş olmasına rağmen bu sözü tutmamıştır. Ardından gelen yönetim ise ne yazık ki isim de değiştirmek suretiyle bu terör örgütü YPG'nin 'Artık biz YPG'yle değil, SDG'yle iş birliği yapıyoruz.' Yapmayın siz ortada yokken biz vardık. Burada biz kimin kim olduğunu çok iyi biliyoruz. Bunlarla benim ülkemin insanının akrabalık bağları var. Kim kimdir bunları gayet iyi biliyoruz. Buralardaki aşiretlerin kim olduğunu gayet iyi biliyoruz."

 

12 BİN KİLOMETRE UZAKLIKTAN SURİYE'YE NİÇİN GELİYORSUNUZ?

Erdoğan, Irak tarafından 3 bin 500 tırın gelip, Kuzey Suriye'ye girdiğini anımsatarak, "Bu tırlar, ağır zırhlı araçları, silahları, mühimmatı kime getiriyor, PYD'ye, YPG'ye ve Amerika'nın oradaki üslerine." dedi.

Amerika'nın Kuzey Suriye'de 5 hava üssü bulunduğunu belirten Erdoğan şunları söyledi: "8 tane de normal üssü var. Şimdi bir de Rakka'da kuruyor, ne yaptı, 14. Bütün bunlar ortada, bilinen gerçekler bunlar. Siz 12 bin kilometre uzaklıktan Suriye'ye niçin geliyorsunuz? Bu soru sorulmaz mı, neden, bu soru sorulmaz mı? Bana vatandaşım soruyor. Ben de vatandaşıma bunun cevabını vermek durumundayım. O zaman ben de size soruyorum. Maalesef bu gerçekler ortada. Ama benim ülkemde, öyle ürkek öyle korkak tipler var ki, bunlar aleyhimizde kampanyalar da sürdürüyorlar. Fakat biz bütün bunlara rağmen, inandığımızı, inandığımız gibi yapmaya devam edeceğiz."

 

DEAŞ'A BOL BOL DOLAR ÖDEDİNİZ

"DEAŞ ile mücadele dediniz de ne yaptınız?" diye soran Erdoğan şöyle devam etti: "DEAŞ'a bol bol dolar ödediniz. Ama DEAŞ'la, benim askerim, Özgür Suriye Ordusu kahramanca mücadelesini verdi. Hala bu mücadeleyi vermeye devam ediyor. 2 bin kilometrekarelik alan DEAŞ'tan böyle temizlendi. Öbürleri ise bakıyorsunuz, zafer işaretleriyle onları dolar ödemek suretiyle uğurluyorlar."

Daha önce bütün bunlarla ilgili uyarılar yaptıklarını aktaran Erdoğan, "Türkiye'nin hem DEAŞ'a hem de PYD'ye karşı operasyonlarını baltalayan Amerika'nın bu örgütler üzerinden hayata geçirmeye çalıştığı senaryonun biz gayet iyi farkındayız." ifadelerini kullandı.

İttifak ve müttefikliğin başka bir şey, müttefikliğe sığmayacak hareketleri yapmanın başka bir şey olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi: "Biz NATO'da beraberiz diye yanlışları söylemeyecek miyiz? Kusura bakmayın söyleyeceğiz. Dün Norveç'te bir durum oldu. Norveç'te düşman tablosu diye bir tablo koymuşlar. Bu tabloda Atatürk'ün resmi ve bir tarafta da şahsımın ismi var. Hedefte bunlar. Bu haber gelince Genelkurmay Başkanımız ve AB'den sorumlu Bakanımız, onlar da Kanada yolundaydı, bizi aradılar. 'Böyle böyle bir durum var. Bu tatbikat da NATO tatbikatı. 40 tane askerimiz var, biz şimdi bu askerimizi çekme kararı verdik, çekiyoruz.' dediler. Dedik ki 'Tabii, hiç durmayın hemen. Velev ki o hedefler kaldırılsa dahi 40 askerimizi süratle oradan çekin.' Böyle bir ittifak, böyle bir müttefiklik olamaz. Oyun başka, zaman zaman değişik yerlerde de bunlar yapıldı yapılıyor."

 

EN BÜYÜK GÜÇ HAKTIR, HAKİKATTİR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Koskoca Amerika'ya karşı neden böyle konuşuyorsunuz?" şeklindeki yorumlara şöyle cevap verdi: "Ne demek koskoca? Haktan daha güçlü ne olabilir? Eğer biz, silahı güç olarak kabul ediyorsak, o zaman bırakalım siyaseti, başka bir işe bırakalım. Haktan daha güçlü hiçbir şey olamaz. En büyük güç haktır, hakikattir. Öyleyse biz mücadelemizi böyle yürüteceğiz. Galip gelecek olan da haktır."

DEAŞ'ın bizzat bu örgüte karşı mücadele ettiğini söyleyen güçler tarafından icat edilmiş, silahlandırılmış, yönlendirilmiş bir katiller ordusu olduğunun her gün yeni belgelerle ortaya çıktığını kaydeden Erdoğan, "Arkasında kimlerin olduğu da ortaya çıkıyor. Her biri farklı gayelerle bölgeye gelen veya getirilen kadrolar, buradaki özel bir ekip tarafından, daha önceden belirlenmiş senaryoya uygun şekilde yönetilmiştir." diye konuştu.

DEAŞ'ın çekirdek ekibinin, bölgedeki hakim güçler tarafından oradan oraya taşınarak kan ve ateşin her tarafa yayıldığına işaret eden Erdoğan, bu örgüte karşı savaşmak üzere silahlandırılan, eğitilen, sahada önleri açılan bir başka terör örgütünün de benzer vahşetleri sergileyerek hakimiyet alanını genişletirken kimsenin sesinin çıkmadığını belirtti.

DEAŞ'ın kafa kesme ve katliam görüntülerinden, tecavüz hikayelerine kadar tüm verilerin batı ülkelerinin kontrolündeki medya mecralarından servis edildiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların hepsinin bölgeyi dizayn etmek için yapılan ince bir planın unsurları olduğunun anlaşıldığını kaydetti.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, DEAŞ terörü ve bundan kaynaklanan diğer çatışmalar nedeniyle hayatlarını kaybeden yüz binlerce insanın alçak bir planın kurbanları olduğunu belirtti.

Erdoğan, "DEAŞ'ı icat eden kimse PYD'yi kuran da odur. PYD'yi parlatan kimse Kuzey Irak yönetimini bağımsızlık ilanına sürükleyerek Irak'ın istikrarsızlığını derinleştirmek isteyen de odur. Tabii aynı güçlerin, Feto'yu kendi koruma kalkanlarının içinde besleyip büyütmeye devam ettiklerini de unutmamak lazım." dedi.

Türkiye'de de birilerinin, DEAŞ'ın katliamları, tecavüzleri, saldırıları üzerinden PYD'ye ve PKK'ya meşruiyet sağlamaya çalıştıklarını vurgulayan Erdoğan, aynı çevrelerin DEAŞ ve PYD'nin Rakka'da el ele, kol kola girmesi karşısında derin bir suskunluk içerisinde olduğunu dile getirdi.

"Kimse bize SDG'yi demokratik bir kuruluş olarak yutturmasın. Adı demokratik ama kendisi bir terör örgütüdür." diyen Erdoğan, Batı medyasında bu ilişkiye dair en küçük bir eleştirinin, itirazın, analizin çıkmadığını, senaryonun karışık olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Kim ne derse desin, güya 'DEAŞ'a karşı mücadele ediyor' denilerek beslenen bu PYD'nin aslında aynı madalyonun diğer yüzü olduğu inkar edilemez bir şekilde ortaya dökülmüştür. Bunun için DEAŞ'la PYD'nin iş birliğini saygıyla karşıladıklarını söyleyenlerin aleni itiraflarından daha somut bir belge aramaya gerek de yoktur. Önümüzdeki tüm bu açık gerçeklere rağmen ısrarla bu örgütler için özgürlük, kahramanlık söylemeleri üretmeye devam edenler var. Biz biliyoruz ki bunların derdi DEAŞ'la hatta terörizmle mücadele değildir. Bunlar için DEAŞ, İslam düşmanlıklarını rahatça ifade etmenin bir aracıydı. PYD'yi parlatmalarının sebebi de bölgenin dizaynıyla ilgili projeleri için uygun bir araç olmasıdır. Bir süre sonra fonksiyonu bitince bu örgütün de paçavra gibi kaldırılıp bir köşeye atılması kuvvetle muhtemeldir."

"Oyunu kuranlar için, buluşturdukları iki örgütün bugün bir araya gelmesinin hiçbir mahsuru olmadığına" dikkati çeken Erdoğan, "bölgeyi kana ve ateşe boğarak kendi senaryolarını hayata geçirenlere gönüllü figüranlık yapanların" asırlar boyunca unutulmayacağını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, mağdur ve mazlum herkese sınırlarını açan, ekmeğini bölüşen Türkiye'ye karşı oynanan oyunların içinde yer alanların ihanetini de kimsenin unutmayacağını ifade etti.

 

TAKDİRİ MİLLETİMİZE BIRAKACAĞIZ

Türkiye'deki ana muhalefet partisinin millilikten ve yerlilikten uzak bir siyaset izlemekte ısrar etmesinin dikkat çekici olduğunu dile getiren Erdoğan, "Anlaşılan o ki, bölgemizde tedavüle sokulan senaryoda kendilerine verilen rol budur. Buna rağmen biz kendileriyle siyaset zemininde mücadele edecek ve takdiri milletimize bırakacağız çünkü biz onların aksine demokrasiye gönülden bağlı, milli iradenin üstünlüğüne saygı duyan bir partiyiz." dedi.

Erdoğan, 15 Temmuz'a "kontrollü darbe" diyerek şehitlere ve gazilere en büyük saygısızlığı yapan partinin başındaki kişinin kendi geçmişini unutturmak için AK Parti'nin başarılarına saldırmayı adet haline getirdiğini söyledi.

"Şimdi de tutmuş sosyal güvenlik kurumumuza saldırıyor." ifadesini kullanan Erdoğan, muhalefet partisi liderinin başında bulunduğu dönemde "SSK'yı nasıl batırdığını, milleti nasıl perişan ettiğini anlattıklarını" hatırlattı.

 

BUNCA KABAHATİN ÜZERİNE BÖYLE BİR ÇIKIŞ YAPMASI DA AYRI BİR GARABET

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun SGK'ya yönelik sözlerine ilişkin Erdoğan, şunları kaydetti: "Bunca kabahatin üzerine böyle bir çıkış yapması da ayrı bir garabet. Tabii seni biliyoruz, senin cemaziyelevvelini biliyoruz. Senin döneminde Sosyal Sigortalar Kurumu'nun ne hallere düştüğünü biliyoruz. Ben şimdi buradan tüm milletime, ekranları başında bizi izleyenlere rakamlarla bu zatın Sosyal Sigortalar Kurumu'nun başında olduğu dönemi açıklıyorum. Bu zat birkaç gündür 'Ben SSK'yı 2 milyar zarara uğratmıştım' diyor. 'Siz SGK'yı 20 milyar zarara uğrattınız' diye bize şöyle bir laf geveleyip duruyor. Kendisinin her ağzını açtığında 'hesap uzmanıyım' demesine bakmayın. Bu, hesap kitap falan bilmez. Hesap uzmanı sıfatı almak, bir kişinin hesap uzmanı olmasını getirmiyor, uygulama getiriyor. Batırdın mı, çıkardın mı, asıl olan budur. Hem de öyle bir bilmez ki, kendi dönemindeki 2,5 milyarlık zararın TÜFE hesabıyla bugün 42 milyara denk geldiğinden dahi bu zatın haberi yoktur. Şimdi otursun bir de bunun hesabını yapsın. Bunu da şimdi farklı yere doğru çekebilir. Hiçbir şey bilmiyorsun ey Kılıçdaroğlu. Aç interneti, orada bu hesabı otomatik olarak yapan programlar var, onu kullan."

Erdoğan, "1999 SSK'sı, 62 milyonluk Türkiye'nin yalnızca yarısına yani 32 milyona hizmet veriyordu. Bugünkü SGK ise 80 milyonluk Türkiye'nin hemen hemen tamamına yüzde 99'una hizmet veren dev bir sosyal güvenlik sistemidir. Sen nasıl hesap yapıyorsun? Kalan yüzde 1 de başka bir maniden dolayı değil sadece kendileri istemediği için bu sistemin dışındadır. Mevcut sistemimizde primini ödeyecek imkanı olan kendisi öder, imkanı olmayanın primini de devlet öder." bilgisini verdi.

Erdoğan, 1999 SSK'sının 529 hastane ve 261 eczane ile 32 milyona hizmet vermeye çalıştığını, bugünün SGK'sının ise 2 bin 396 hastane ve Türkiye'deki 25 bine yakın eczanenin tamamıyla milletin emrinde olduğuna dikkati çekti.

Erdoğan, özel hastanelerden üniversite hastanelerine kadar Türkiye'deki neredeyse tüm sağlık kurumlarının cüzi ödemelerle SGK'lılara hizmet sunduğunu belirtti.

Önceki dönemde Sosyal Sigortalar Kurumu para ödese dahi sağlık kurumlarında insan onuruna yakışır hizmet alınmasının mümkün olmadığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz bu çileleri çok çektik. SSK döneminde hiçbir ödemesi yapılmayan, kanserden Hepatit-C'ye, beyin pillerinden yapay kalbe kadar yüzlerce çok pahalı tedavi, ilaç ve cihazın bedeli de bugün SGK tarafından ödeniyor. Ey Kılıçdaroğlu... İnanın bundan bile haberi yoktur. Bunları artık devletin, SGK'nın ödediğinden bile haberi yoktur. Niye? Bunun hayatına böyle şeyler girmemiş ki... Gelelim emekli maaşları konusuna, o dönemin SSK'sı toplam nüfusun yüzde 5'ine bile denk gelmeyen 3 milyon emekliye maaş ödüyordu. Bugünkü SGK ise nüfusun yüzde 15'ini oluşturan 11 milyon 800 bin kişiye emekli maaşı ödüyor. Farkı görüyor musun?

 

CHP'nin başındaki bu zat, bütçesi fazla veren SSK'nın prim gelirlerinin giderlerine oranını yüzde 55'e kadar düşürmüştü. SGK'da ise gelirlerin giderleri karşılama oranı emekli sayısındaki büyük artışa ve sağlık hizmetlerinin kalitesindeki yükselişe rağmen yüzde 67'dir. Biz iktidara geldiğimizde SSK emeklisi ne alıyordu? 257 lira maaş alıyordu. Bugün en düşük SSK emeklisi bin 430 lira maaş alıyor. Bu rakam, prim oranına göre de artıyor. Bu rakam Bağ-Kur emeklilerinde çok daha vahim düzeydeydi."

 

DEMOKRASİ OLARAK MUHALEFETE İHTİYACIMIZ VAR

Daha önceki dönemlerde 66 lira emekli maaşı alan tarım Bağ-Kur'lusu olduğunu, bugün hiçbir kategoride böyle komik emekli maaşı ödemesine rastlanamayacağını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: "Lafa gelince kendi dönemindeki açıkların sebebini erken yaşta emekliliğe bağlar ama bu zatın bizzat kendisi ortaokul öğrencisi oğlundan, daha 1 yaşına değmemiş torununa kadar tüm yakınlarını 'erken emekli olsunlar' diye sigortalı göstermekten geri dönmemiştir. Bunları biliyorsunuz, belgelerle hep açıklandı. Basiretsizliği ve kötü yönetimiyle SSK'yı batırmış olan bu zatın şimdi de başında bulunduğu partisini aynı akıbete uğratmasından doğrusu endişe ediyorum. Çünkü demokrasi olarak muhalefete ihtiyacımız var. Bu ülkenin SSK, SGK gibi kurumlara ne kadar ihtiyacı varsa derli toplu bir ana muhalefete o kadar ihtiyacı var. Birini biz kurtardık, ötekini kurtarmak da CHP'lilere düşer."

Erdoğan, Türkiye'nin, böyle kara günlerden bugünlere geldiğini dile getirerek, yapılanların önemli ancak yeterli olmadığını belirtti.

 

GENÇLERİMİZLE ÖZELLİKLE İLGİLENMENİZİ RİCA EDİYORUM

Millete daha iyisini ve güzelini vermek için çalıştıklarını, çalışmaya devam edeceklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu: "Bununla birlikte 2002 öncesiyle bugünün Türkiyesi'nin mukayesesinin ne anlama geldiğini, gençlerimize ve orta yaşlı vatandaşlarımıza izah etmek öyle kolay olmuyor. Onun için şu anda salonumuzda bulunan tüm teşkilat mensuplarımıza, ana kademe, kadın ve gençlik kollarımız, belediye başkanları, il genel meclisi vesaire bütün kardeşlerime şunu hatırlatıyorum; gençlerimizle özellikle ilgilenmenizi sizlerden rica ediyorum. Özellikle SSK dönemindeki rezaletleri yaşamamış birine bugünkü sağlık hizmetlerinin, emeklilik hizmetlerinin farkını nasıl gösterebiliriz? Bunu düşünmemiz lazım.

Çünkü genç, 18 yaşında oy kullanacak 2019'da düşünün. Bu, şimdi 99'un Kılıçdaroğlu'nu bilir mi? Bilmez. Anlatacağız. O zamanın Türkiye'si ile bugünün Türkiye'sini bilir mi? Bilmez. O zamanın hastaneleriyle bu zamanın, bugünün hastanelerini bilir mi? O farkı onlara göstermemiz lazım. Hafıza-ı beşer nisyan ile malüldür. Bunu böyle bilelim. Hele hele yalanın ve iftiranın unutmayın en büyük panzehiri hakikatlerdir. Bu hakikatleri anlatacağız ve biz bunların karşısına hakikatlerle çıkacağız. Gece gündüz demeden, bıkmadan usanmadan milletimize yaptığımız hizmetleri, hayata geçirdiğimiz ve geçireceğimiz projeleri anlatacağız. Unutmayın, Allah doğrularla beraberdir."

Başbakan Binali Yıldırım'ın, beraberindeki heyetle bazı açılışlar için Şırnak ve Hakkari'de bulunduğuna değinen Erdoğan, "Dolayısıyla oradaki arkadaşlarımız burada olamadılar ve bunun yanında da Sayın Başbakan ve beraberindeki heyet de bizimle beraber değiller. Onu da bilmenizi istiyorum. İnşallah bizler de kısa bir zaman içerisinde bölgedeki kongreler ve bu kongrelerin yanında Ağrı, Iğdır, Kars oralardaki kongreleri yapmak üzere önümüzdeki haftalarda da inşallah oralarda olacağız." dedi.