Elimi attığım her dizi patlıyor

Türk pop ve rock müziğinin sevilen ismi Aydilge, Kahramanmaraş’ın insanlarını çok sevdiğini ifade ederek, “Benim için şehirler önemli değil, ben insanlarına bakarım” dedi.


Elimi attığım her dizi patlıyor

Aydilge 8 yaşında TRT'nin açtığı radyo sınavını kazanarak girdi müzik camiasına. 12 yaşına kadar çocuk korosunda kaldı. Müzik eğitimine o yaşlarda başlayan Aydilge şimdilerde Kiralık Aşk dizisinin müziğini yapıyor. Sanatçı aynı zamanda yüksek lisansını tamamlamış bir iletişim uzmanı. Kendisi 8 yaşında müzik eğitimine başlamasına rağmen piyasadaki eğitimsiz şarkıcıları da eleştirmiyor. '5 yaşındaki çocuklar sokakta vurulup ölürken piyasaya girenlere kafa yormuyorum' diyor. Kendini ifade etmek için bir çıkış yolu aradığını ve bu yüzden 19 yaşında kitap yazdığını söylüyor. 'Adige' kelimesinin Çerkez demek olduğunu ve isminin de oradan kaynaklandığını ifade eden Aydilge sorularımızı şöyle yanıtlıyor:

Müziğe tutkunuz nasıl başladı?

Ben çok şarkı söylüyordum evde böyle küçükken taklit yapıyordum. Gördüğüm şarkıcıların taklitlerini yapardım. O kadar çok şarkı söylüyordum ki annemle babam çözüm yolu olarak beni TRT'nin sınavına girdirdi. Çünkü o yaşta konservatuvar yoktu. Sınavı kazandım. Orada başladım şarkı söylemeye. 12 yaşına kadar koroda kaldım. İşte o TRT çocuk koroları vardı. artık yapmıyorlar. TRT’de izlediğiniz o çocuklar bizdik.

8 yaşında müziğe eğitimli olarak adım atmaya başladınız. Şuan müzik piyasasına eğitimsiz girenleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdi siz zannediyorsunuzki; ben bu soru karşında sinirlenip kızacağım ama ben öyle düşünmüyorum. Benim bu sektörde olan insanlarla bir işim yok. Ben kendi müziğimi yapıyorum. Herkesin bir dinleyicisi var. Oturup da buna kafamı yormuyorum. İşte eğitimsiz insanlar müzik piyasasına girdi de bilmem ne diye. Dünyada her zaman adaletsizlik vardır. O kadar çok adaletsiz şey oluyor ki tek derdimiz keşke müzik piyasasına giren eğitimsiz insanlar olsa. Benim çok daha üzüldüğüm şeyler var. Dolayısıyla hani gerçekten çocuklar açlıktan ölürken, 5 yaşındaki çocuk vurulurken sokakta, oturup piyasaya girenlere kafa yormuyorum.

Çok genç yaşta sizi kitap yazmaya iten nedir? 19 yaşında kitap yazan yazar neredeyse Türkiye’de yok gibi?
Evet, işte bunlar kendimi ifade edebilmek için bir çıkış yolu bulma arayışları. Ya tüketerek tatmin oluyorsun ya üreterek tatmin oluyorsun. Ben hep üreterek hayattan zevk almaya çalışan bir insan oldum ve üretirken de bazen yazı yazarak üretiyorsun bazen şarkılarla üretiyorsun. İşte oyuncular gibi başka insanların hayatlarını ortaya koyarak tatmin oluyorsun. Ben hep yaratmayı seçiyorum ve 19 yaşında da aynı kafadaydım. Bu dünya ya müzik yapmaya geldiğime çok inanıyorum yazı yazmaya geldiğime çok inanıyorum. Kendi varoluşumu öyle gerçekleştiriyorum. Dolayısıyla benim için hani bir seçenek değil yani hani yazı yazsam mı şarkı söylesem mi beste yapsam mı diye. Böyle bir seçenek yok. Ben bunu yapmak zorundayım yani nasıl nefes alıyorsam sabah kalkıp yazı yazmak ta öyle. “Ben ne yazdım, roman yazmışım ya, vay kaç tane albümüm var” demiyorum. Yani nasıl ki doğal uyuyorum uyanıyorum işte müzik yapıyorum.

İlk kitabı yazdığınızda ne hissettiniz? Çevrenizin buna bakışı ne oldu?
İlk kitabım küçük öykülerden oluşan kitabımdı. O başta zaten başarının ne olduğunu anlayamıyorsun vay çok başarılıyım filan diyemiyorsun. İlk önce öykülerimi dergiye yolluyordum. Dergide keşfedildi. Yayın evi basmaya karar verdi ve o anda çok gurur duydum. Aslında çok hatırlayamıyorum gurur mu duydum?  Annem ve babam daha çok gurur duydu. Bana normal gelmiş olabilir yani o an da hiçbir şey fark edemiyorsun. 18 yaşında çok insan gerçekten çok farklı oluyor yani ilk kitabım üniversiteye gitmeden önce lise son da daha önce yazdığım öykülerim basıldı. Bulimia Sokağı ve Aşk Notası üniversiteden sonra yüksek lisansımı yaparken yazmıştım.

Yazmaya hevesli olduğunuz için mi iletişim bölümünü seçtiniz? Neden konservatuar değil de iletişim bölümü?
Yani o eğitim TRT’de aldığım eğitim çok sıkı ve disiplinliydi. Ama solfejinden tut işte sahne duruşuna okadar çok eğitim ve o kadar sıkıydı ki dolayısıyla bende bir özgürlük arayışı da gelişti. Müziği böyle istediğim gibi yapmak gibi. Şimdi koroda olduğunuz zaman o disiplin sizi belirli standartlara ve kalıplara sokuyor ve çok özgür değilsiniz yani belli bir şekilde şarkı söylemeniz lazım ve sesinizi hep korumanız lazım. Mesela birçok şey yasaktı arabesk dinlememiz yasaktı işte klasik müzik ve Türk musikisi dışında pop müzik dinlememiz yasaktı hepsi kulak kirliliği olarak görülüyordu. Öyle bir disiplin veriyorlar ki gerçekten eve gidip dinleyemez misin dinlersin ama dinlemiyordum. Yani hakikaten o benim beynime işlemişti. Bu kötü bir şeydir bunları dinlemek aslında korodan sonra bana öyle bir özgürlük geldi ki başladım Rock dinlemeye falan böyle kendi bestelerimi yapmaya başladım. Sonrasın da tekrar konservatuar gibi bir yerin içerisine o yüzden girmek istemedim. İlk bölümüm benim edebiyat yani benim lisansım edebiyat bölümünden ikinci yüksek lisansım iletişim bölümünden. Onun nedeni de edebiyat fakültesinde Amerikan edebiyatı çünkü Amerikan hocalarımdan biri Amerikan edebiyatı ve kültürü bölümünde iletişimin çok önemli bir yeri var çünkü bütün kültürlerini medya üzerinden yürütüyorlar hani kendi tarihleri olmadığı için Amerikan kültürü oluşturulan bir kültür ve bunu da medya aracılığı ile yapıyorlar. Dolayısıyla o sırada biz çok medya dersi görüyorduk yani Amerikan kültürünü oluşturan şey olduğu için hocalarım dediler ki edebiyat üzerine yapma lisansını bu konuda çok yeteneklisin onların gazıyla böyle aslında en önemli nedeni benim ne olduğuna da bakmıyordum ilk baktığım şey İstanbul da gelip müzik yapmaktı dolayısıyla yüksek lisans aslında edebiyat bölümünde olsa da olurdu iletişim olsa da olurdu önemli olan müzik yaparken akademik kariyeri devam ettirmek aslında bakarsanız.

Dizilere müzik yapmak sizin müzik kariyerinizi ne yönde etkiledi? Bir etkisi oldu mu?
Etkisi olmadı desem yalan söylemiş olurum. Tabiki çok etkisi oldu önce “Kiraz Mevsimi” ile başladım. Aslında Kiraz Mevsiminden öncede yapıyordum. “Her Halimle Sev Beni”de vardı ama işte özel kanallarla devlet kanalı arasında büyük farklar oluyor. Her Halimle Sev Beni o kadar duyulmadı.

Sonrasında “Winx Club” İtalyan çizgi filminin müziklerini yaptım.  “Güneşi Beklerken” dizisine konuk oldum. Ama Kiraz Mevsiminin Jenerik olduğu için tabiki çok farklı oluyor. Kiraz Mevsimiyle bir anda en çok izlenen diziler arasına giriyor. Daha sonra “Kiralık Aşk” dizisinin müziklerini yapmaya başladım. Her dizinin şarkısı böyle tutmuyor o yüzden çok mutlu hissediyorum kendimi. Bir de uğurlu diyorlar bana elini attığın dizi patlıyor diye. O beni çok mutlu ediyor. Bir mağazaya giderim orası birden dolar falan öyle bir uğurum var. Ne mutlu yani, öyleyse uğur getiriyorsa herkese uğur getireyim en güzel şey.

Daha önce TRT de yayınlanan Her Halimle Sev Beni Fox ta Kiraz Mevsimi dizilerinin şarkılarını yaptınız şuan da Star TV de devam eden Kiralık Aşk dizisinin müziklerini yapmaya devam ediyorsunuz önümüzdeki günlerde farklı projelerde sizi görecek miyiz? Yeni proje ve çalıştığınız kitabınız var mı?

Kitap çalışamıyorum çünkü menajerim çok inanılmaz turne yazıyor. O yüzden kitap yazacak vaktim yok ama bundan hiç şikâyetçi değilim. Yani çok dolaştık Türkiye’yi ve çok mutluyum. Kitap yazmak için konsantrasyon gerekiyor. Benim şöyle bir halim oluyor giriyorum sabahtan akşama kadar onu yazıyorum. Başka hiçbir şey düşünemiyorum. Yani kapı çalmış, o olmuş, bu olmuş, o yüzden benim turnede falan roman yazmam mümkün değil. Roman olduğu için birde yazdıklarım yani mümkün değil. Belki kısa öyküler yazabilirim ama onun dışında kısa kısa sözler yazıyorum. Onları Twitter’dan ve İnstagram’dan  paylaşıyorum. Edebiyatçı yönümü seven insanlar oradan takip ediyorlar ama tabi tatmin etmiyordur romanla bir değil yani.

“Benim kalıplaşmış yaşam biçimleriyle ve sistemlerle ilgili hep derdim oldu” bu cümleyle neyi dert edindiniz?
O kadar çok şey yaptım ki o kalıpları kırmak için en başında TRT ile başladı işte oradan mezun olduktan sonra sudan çıkmış balık gibiydim. Böyle bir sürü şey dinlememem gerekiyordu sonra baktım ki ne kadar güzel şeyler var. O kalıbı kırdım. Kendi bestelerimi yaparken herkes akustik gitar al diyordu. Gittim elektrogitar aldım. Amerika’ya burs kazandım, herkes Amerika’da devam etmemi bekliyordu, ben hayır müzik yapacağım dedim. Deli bir tarafım var, yapmak istediğim bir şey konusunda yapmak için uğraş veririm.

İdolünüz kim?
Mustafa Kemal Atatürk.

Kahramanmaraş hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kahramanmaraş’ı ve insanlarını çok sevdim. İnsanları çok tatlı ve cana yakın. Şehri çok gezemedim ama ben gittiğim şehirlere değil insanlarına bakarım. Çok sıcaktınız farklı bir enerjiniz var.

En kısa zamanda tekrar buluşmak dileğiyle. Teşekkürler Kahramanmaraş. (ZEKİ DEMİR)