Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN: “Efendiler yarın cumhuriyeti
ilan ediyoruz” demesinin üzerinden 95 yıl geçti. Ama ülkemizde cumhuriyete
direnen, cumhuriyete karşı çıkan, cumhuriyeti kullanan, cumhuriyetçi geçinen ve
bir de cumhuriyeti benimseyen gruplar var.
İslam dünyası cumhuriyete hiç yabancı değil aslında. Hak,
adalet, eşitlik, özgürlük, bağımsızlık gibi kavramlar dinimizin
hassasiyetlerinden. Tarihteki Türk Devletlerinin devlet misyon ve vizyonunun
temeline bakarsanız bu kavramların hepsinde aynı olduğunu görürsünüz. Osmanlı
Devleti’nin bütün kurumları ile yıprandığı ve yoğun bir işgale uğradığı bir
dönemde “milli bağımsızlık” ve “milli egemenliğe” şiddetle ihtiyacı olduğu bir
döneme girilmişti.
Türk tarihinde, devletleri kuranlar hep askerler
olmuştur. Askerlerin temelini oluşturmadığı gelmiş geçmiş bir Türk devleti
yoktur. Asker bir millet olarak doğan, yaşayan ve ölen bu milletin, kurucuları
da dâhil “Türkiye Cumhuriyetine” alışması kolay olmamıştır.
Osmanlıyı ve hükümdarları öcü olarak göstermek bu
milletin sine-i vicdanına nasıl ihanet ise Atatürk ve cumhuriyeti mabed-i azam
gibi görmek ise bir o kadar gaflettir. Kraldan çok kralcı olmanın bir manası
yok. Atatürk yaşasaydı kendisini kullanmak isteyenleri hiçbir makamda
bırakmazdı diye düşünüyorum.
Cumhuriyeti ilan etmek ve kazanımlarını benimsemek
elbette kolay olmamış. Devrimler döneminde kırılmalar, yanlışlar mutlaka
olmuştur. Yenidünya düzeninde monarşi ile devam etmek sakıncalı bir hal almış
ki; Bizzat hükümdarlar öncülüğünde Tanzimat ve meşrutiyet dönemi başlatıldı.
Cumhuriyetin ilanı da birden bire olan bir şey değildir.
Cumhuriyetin temelleri Osmanlı devletinde atılmaya başladı. Kurtuluş savaşı
yıllarında söz ve icraatlarda kendini gösterdi. Osmanlı yönetiminin işgallere
direnememesi, otoritenin kaybedilmesi Anadolu’nun dört bir köşesinde çoban
ateşi gibi yanan güçleri birleştirdi. Bu güçleri birleştiren komutan şüphesiz
Mustafa Kemal’den başkası değildi.
19 Mayıs 1919’ da Samsun’da başlattığı milli mücadele
Lozan ‘da son buldu. Amasya genelgesinde “milletin bağımsızlığını yine milletin
azim ve kararı kurtaracaktır” derken üstü kapalı cumhuriyetten bahsediyordu.
Erzurum kongresinde” irade-i milliyeyi hâkim kılmak esastır” maddesi ile açıkça
yeni bir rejim dillendiriliyordu. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti’nin kurulması ve çalışmaları 1920 de Büyük Millet Meclisi’nin açılması
nihayetinde saltanatın kaldırılması ile çocuk dünyaya gelmişti. Geriye sadece
adının konması kalıyordu.
Bizlere düşen en büyük sorumluluk cumhuriyete ve
kazanımlarına sahip çıkmaktır. Biz buralara kolay gelmedik ipten döndük.
Bağımsızlığa inanan bu millet ve Mustafa Kemal gibi liderler olmasaydı çoktan
idam edilmiş ve mirasımız taksim ediliyor olurdu.
26 Ekim gecesi bu uğurda soğuktan ciğerlerimiz yanmadı
mı? Bu toprakların kutsiyeti için dış güçler ile içerdeki kirli
ellere bu vatanı taksim ettirmemek için iki kahraman askerimiz sesiz sedasız
karlara düşmedi mi?
Bu topraklarda şucu- bucu kavgası çıkartıp aramıza nifak
tohumları ekmek isteyenlere pirim vermeyelim. Devletlerin adları değişebilir
ama Türk milleti ebedi kalacaktır.
Bugün yataklarımızda rahat uyuyorsak bunu kahramanlara
borçluyuz. Genç nesilleri milli ve manevi duygulardan mahrum yetiştiriyoruz.
İstiklal marşımız okunurken playback yapan bir nesil yetişsin istemiyoruz.
Tarihini, kültürünü, dinini bilen bir nesil… Tıpkı Asım’ın nesli gibi.
Başta Tunceli ‘de iklim şartlarından dolayı kaybettiğimiz
şehitlerimiz olmak üzere bu vatanı bizlere emanet eden Gazi Mustafa Kemal’i,
silah arkadaşlarını cefakâr Anadolu kahramanlarını rahmetle anıyorum.