İki Önemli Risk


Yerelde Kahramanmaraş genelde ise tüm dünyayı ilgilendiren iki önemli sorundan bahsetmek istiyorum. Her iki sorun da maksimum düzeyde önlem ve tedbirlere ihtiyaç duyan, gerekli tedbirler alındığında ise çok düşük sayıda insanı etkileyecek durumlar.

Bunlardan ilki özellikle Kahramanmaraş’ın birinci dereceden etki alanında bulunduğu deprem riski. Kent yüzyıllardır bu riskle beraber yaşıyor ve daha çok uzun süre de bu riskle beraber yaşamaya devam edecek. Doğruluğu tartışmalı olsa da önceki dönemlerde Kahramanmaraş depremle yüzleşmiş ve çok ağır bedeller ödemek zorunda kalmış. Rivayetler o boyutlarda konuşuluyor ki kentin tamamen yok olduğu söyleniyor. Evet, geçmiş zamanlarda yaşananlar ister rivayet olsun, ister söylenti isterse gerçek şu an içinde bulunduğumuz realiteyi hiçbir şekilde değiştirmez. O da bizim deprem gerçeğiyle yüzyüze olduğumuzdur.

Depremi engellemek imkansızlık sınırları içinde bulunuyor. Ve zannediyorum teknoloji bilim ne kadar gelişirse gelişsin koca yer katmanlarının devasa hareketlerine ve bunun yıkım gücüne engel olamayacaktır. Zira küçük bir toprak parçasının basit bir hareketinden bahsetmiyoruz. Kilometrelerce uzanan fay kırıkları ve bunun harekete geçmesi halinde etkileyeceği bölgeler. Evet buna engel olmak mümkün değil.

Ancak alınacak tedbirler, önlemler bu yıkıcı gerçeklikle doğru bir şekilde yüzleşmemizi ve yaşanacak felakette en az kaybı zararı vermemizi sağlayabilir. Hem toplumsal hem kişisel olarak depremle ilgili almamız gereken önlemleri yerine getirmek zorundayız. Bu noktada en büyük sorumluluk yetkililere düşüyor. Hiçbir vatandaşın keyfine ve canının istemesine bırakmadan bu konuya gerekiyorsa cebren dahil olmalı ve vatandaşların yapması gerekenleri yerine getirmesini sağlamalı ve yardımcı olmalıdır. Zira bu şekilde büyük bir olayla insanlar kendi imkanlarıyla mücadele edemez ve elindekiler buna yeterli gelmez. Korku ve panik, özellikle panik her zaman ifade edildiği gibi kimseye hizmet etmez aksine kaosun ve karşılaşılacak zararın büyümesine neden olur. Bu doğrultuda Kahramanmaraş’ın deprem gerçeğini kabul edip, paniklemeden bu konuda tedbirlerimizi almalıyız.

İkinci konu şu anda bütün dünyayı etkisi altına alan ve gün geçtikçe daha geniş kitleleri kapsayan bir konu: Coronavirüs (covid-19). Evet hepimizin bildiği gibi şimdi bütün dünyanın gündemi ve devlet başkanlarına kadar herkesin birinci derecede ilgilendiği ana gündem maddesi. Dünya sağlık örgütünün kabul ettiği doğrultuda coronavirüs salgın hastalık kategorisine girdi. Yapılan açıklamalar her ne kadar kafaları karıştırsa da kabul edilmesi gereken bir nokta var; o da bir virüs olduğu ve gün geçtikçe daha çok kişiyi etkilediği. Şu anda virüse karşı her hangi çare bulunabilmiş değil ancak virüsün yayılmasına engel olabilecek çareler mevcut. Bu ilk etapta yine devletlerin sorumluluğu ama ardından kişisel olarak bütün insanların yapması gereken belirli görevler mevcut. Artık bu virüse karşı alınması gereken tedbirleri, önlemleri bir görev olarak nitelendirebiliriz zira bu sorumluluk kişisellikten çıkmış tüm insanları ilgilendirir konuma gelmiştir. Kanser, tansiyon, şeker gibi kişisel bir hastalık değil, bir insana bulaştığı zaman diğer insanlara da bulaşma potansiyeline sahip hastalık.

Onun için bilim adamlarının, doktorların yani ilgili ve alanında uzman kişilerin yaptığı açıklamalar ve tavsiyeler son derece önemlidir. Bütün herkes istisnasız ama herkes bu yetkililerin açıklamalarına kulak vermeli, anlattıkları konular titizlikle yerine getirilmelidir. Zira artık biliyoruz ki virüs yayılıyor, virüsü kapmış bir kişi de dikkat etmediği zaman en az yüzlerce en çok binlerce kişiye bu hastalığı bulaştırabiliyor. Bu doğrultuda bu sorun benim şahsi meselemdir, kimse hastalığımla ve onunla nasıl yaşayacağımla ilgilenemez bu dert sadece benim diyemez. O dert şu anda bütün insanların derdi. Ve bütün insanları ilgilendiriyor. Herkes bu konuda üzerine düşeni yapmak ve kişisel sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlüdür.

Bunun adına siz elleri yıkamak deyin, maske takmak deyin, ziyaretleri ertelemek deyin, mümkün olduğu kadar evde oturmak deyin ne derseniz deyin hiç fark etmez ama görevimizi yerine getirelim. Kendi karantinamızı kendimiz oluşturalım ve en başta kendimiz olmak üzere sevdiklerimize ve insanlara zarar vermekten kendimizi alıkoyalım.

Ben inanıyorum, Müslüman’ım bana bir şey olmaz demek cehaletin zirvesidir. Ben inanıyorum Allah bizi korur diyerek hiç tedbir almamak yine cehalettir zira hepimiz biliyoruz ki dertler hastalıklar sınavdır ve insanlar hele hele Müslümanlar bunlara yakalanmamak ve yakalandıysa azami duyarlılığı göstermek zorundadır. Allah bu hastalıkları herkes için var ediyor ve kimse torpilli değildir. Onun için bizden istenilen beklenen şekilde davranmalıyız, kendimize ve başkalarına zarar vermekten kaçınmalıyız. Lütfen Müslümanlar, Türkler kendinizi alıp başka bir kefeye koymadan size emredildiği gibi problemlerle mücadele etmeye çalışın.

Bu iki sorunla herkes üzerine düşeni yaparak mücadele edebiliriz. Bu konularda sorumluluk hepimizin omuzlarındadır.