Hayatta bazı şeyler istediğimiz gibi
gitmeyebiliyor. Tavlayı bilmem ama bilenleri seyrederim, dübeş atıyorsun yek
geliyor. Beklediklerin, umdukların tek gelmiyor ama. Bazıları ya katlanarak, ya
toplu geliyor üzerine üzerine. Birinden sıyrılayım derken, ötekine
yakalanıyorsun. Sorunlardan, sıkıntılardan kaçış, kurtuluş yok.
Zira bu şehirde birinin yaptığını
öteki beğenmiyor, berikinin yaptığına öteki dudak büküyor, başkasının
yaptıklarına inat, beğendiğin yeri yaz boz tahtasına çeviriyor, haliyle taşlar
yerinden oynayınca, yama dikiş tutar mı, iyi yaptığın da güme gidiyor bazen.
Bir basın emekçisi olarak yazmıyorum
bunu, günümüzde tüm insanlık, artık seçimi bıraktı bir tarafa, unuttu, şimdi
herkes koronavirüsi le uğraşırken, bu belayı başımızdan nasıl def ederiz
diye düşünürken, geçim kaygısı virüsün
de önüne geçti.
Sizi temin ederim virüsü çok da
ciddiye alan yok. Yok, çünkü geçim kaygısı, eve ekmek götürme telaşı, virüsten
ağır basmaya başladı.
Size samimi bir şey söyleyeyim mi,
biz bu virüs işini biraz abarttık galiba. Deprem olduğunda etkili ve yetkili
kimseler sokağa çıkmayın derken, koronavirüs yüzünden şimdi evden dışarı
çıkmamamız salık veriliyor.
Ne günlere kaldık Ya Rab’bim!
*
Şimdi hayat durdu şehirde. Tüm sosyal
mekânlar kapalı. İhtiyaçları, yapılacakları erteleme vakti. Sosyal mekânların
kapatılması, çalışmalarına ara verilmesi, işsizliği de beraberinde getirdi. Bu
da virüsten daha korkunç oysa!
Oraya gitme, buraya girme! Ee, ne
yapacaksın! Evde otur bulaşık yıka, ütü yap, hanıma yardım et! Elinden
gelmiyorsa, bu yaştan sonra kılıbık diploması verilir korkusu da taşıyorsan,
virüs falan kesmiyor seni, atıyorsun kendini dışarı. Ama her yer kapalı. Git
diyorlar gidemiyorsun, kal diyorlar kalamıyorsun, otur diyorlar oturamıyorsun!
İki arada bir derede ne yapacağını şaşırmışken, ne düşüneceğini de bilemez hale
geliyorsun. Şaşkınlıktan, ümitsizlikten!
*
Yapacak işin yok, birini eleştirsen,
herkes zaten öküz altında buzağı aramaya bayılıyor, çok da hevesliler. Övsen,
helal olsun desen, aferin, iyi işler yapıyor diye yazsan, yazdıklarına kendin
de inanmadığın gibi, bir de milleti inandırmak gibi boş bir işe girişiyorsun!
Eleştirsen, zaten yapılana bir icraata da yok, koronavirüs çıktı, başkanların
da canına minnet, gönderilen haberler de dandik mi dandik, laf olsun torba
dolsun misali, sırf günü kurtarmak için yapılan uçuk kaçık, eften püften
haberleri vatandaş okumaktan sıkıldı, bunaldı, ne yapacaksın!
SANKO’dan bile elle tutulur, gözle
görülür birinci sınıf haberler gelirken, e.maillerimize gelenlere bakınca
için-ruhun kararıyor, ekşi ayran içmiş gibi miden bulanıyor! Av uç kadar
haberin içinde, 5-6 kez ‘Kahramanmaraş Büyükşehir
Belediyesi’ yazıyor. Ee, adam haklı, nasıl dolduracak içini, işin içinde
fırça yemek var. Yemek her gün üç öğün, bir de üstüne üstlük fırça yiyorsun
yemek üstüne tatlı gibi geldiğini zannediyorsun ama sen de haklısın birader. Horozu
çok olan yerin sabahı erken oluyor!
*
Aslında bu yazıyı sevgili Zeki Demir için yazmıştım. Senelerdir BUGÜN Gazetesinde çalıştı, kendini yetiştirdi, geliştirdi. Ama kader ağlarını örüyor ister istemez ve biz ona karşı koyamıyoruz! Çünkü kaderin önüne geçilemiyor. İnsan kendi kaderini kendi belirler mi, kimilerine göre evet, kimilerine göre hayır olsa da netice, bazen o örülen ağın içine sıkışıp kalıyor insanoğlu.
Şimdi uzun aradan sonra GÜNAYDIN Gazetesini yeniden çıkarttı. Önceki
sayılarından biliyorum, bu işi başaracak yetenekte. Ona güveniyorum. Rabbim
rızkını bol versin!
YORUMLAR