Ak Parti eski İl Başkanlarından eski MKYK üyesi ve şuan Ak Parti Merkez Disiplin Kurulu Üyeliğini yapan Av. Metin Doğan 15 Temmuz’dan sonraki süreci Kahramanmaraş’ta Bugün Gazetesine değerlendirdi. Doğan değerlendirmesinde Türk tarihinin en şanlı destanlarından birinin yazıldığı vakitte o gece 16 Temmuz sabahına kadar hem Ankara’da hem İstanbul’da bu milletin yeniden bir kurtuluş mücadelesi verdiğini, Çanakkale ve Sakarya’da yazdığı destanı tekrarladığını söyledi.
Kahramanmaraş’ın bir önceki ve darbe girişimi anındaki garnizon komutanlarının ikisinin de darbeci çıktığını hatırlatan Doğan; “iki garnizon komutanının olduğu tugayda tanklar yürüyebilirdi. Fakat Büyükşehir Belediyesi ekipleri çok kısa zaman içerisinde tankların çıkış yapması muhtemel kapılara ve güzergahlara dev iş makinelerini yerleştirerek bunun önüne geçti. Burada bir hareketlilik olsaydı Allah korusun çok büyük facialar yaşanabilirdi.” Dedi.
İl Başkanlığı yaptığı dönemde mücadele verdikleri bazı işadamları ve sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili eleştiri aldıklarını da anımsatan Doğan; “o gün KMTSO ve bazı dernek yöneticileriyle yaptığımız mücadelede bugün haklılığımızı görüyorlar. 17-25 Aralık operasyonun ardından bu yapıyla büyük mücadeleye girdik. Bu mücadele sonucunda Kahramanmaraş’ta bir tane il müdürü açığa alınmadı. En yoğun oldukları Milli Eğitimde bir tane okul müdürü, bir tane okul müdür yardımcısı açığa alınmadı.” Dedi.
Darbe girişiminin başarılı olması durumunda ise Doğan Türkiye’nin işgal edilmeye hazır olduğunu da dile getiren Doğan, “Allah korusun şuan terör üst seviyelere çıkmış, PYD Suriye’deki operasyonlarını bırakmış, Doğu ve Güneydoğu’ya saldırıya başlamış, DAEŞ’i ülkemize saldırtmış, koalisyon güçleri de DAEŞ’i bombalıyor diye ülkemizin şehirlerini bombalayacaklardı. Ülkede can, mal, namus güvenliği kalmayacaktı.” dedi
O GÜN ELEŞTİRENLER BUGÜN HAK VERİYORLAR
Ak Parti eski İl Başkanlarından Ak Parti Merkez Disiplin Kurulu Üyesi Av. Metin Doğan 15 Temmuz Darbe girişimini, girişiminin ardından Türkiye’de yaşanan olağanüstü hareketliliği, il başkanlığı döneminde yaptıkları mücadeleyi Kahramanmaraş’ta Bugün Gazetesine anlattı. Doğan; “o gün bazı işadamlarımızla ve sivil toplum kuruluşlarımıza koyduğumuz tavrı eleştirenler bugün; ‘az bile yapmışsınız’ diyorlar” diye konuştu.
Ak Parti Merkez Disiplin Kurulu Üyesi Av. Metin Doğan 15 Temmuz darbe girişiminde Kahramanmaraş’ta bir hareketliliğin olmaması için Büyükşehir Belediyesinin dev iş makinelerini en kısa zaman içerisinde kışla çıkışlarına ve stratejik güzergahlara yerleştirdiğini söyledi. Doğan Büyükşehir’in kısa zamandaki bu çalışmasının muhtemel hareketliliğin önüne geçtiğini belirtti.
Doğan, il başkanlığı döneminde Fetullahçı terör örgütü mensuplarına yönelik ve bu örgütle bağı olanlarla yaptıkları mücadelenin bugün daha net belli olduğunu belirterek;” o dönemde KMTSO Başkanı, bazı yönetim kurulu üyeleri ve bazı STK temsilcilerine tavır aldık. Hatta bazı basın kuruluşlarında bile eleştiri yazıları çıktı. Bugün baktığınız zaman haklılığımızı her kes görüyor ve bunu bize gelip söylüyorlar.
O dönemde il müdürleri ve özellikle en yoğun oldukları milli eğitimde yapılanmalarıyla ilgili çalışmalar yaptık. Dönemin Valisi ve Milli Eğitim Müdürü ile oturup tüm okul müdürleri arasında bir çalışma yaptık. Bugün il müdürleri ve okul müdürleri açığa alınmıyorsa o dönem yapılmış bir çalışmanın eseridir bu” dedi.
Ak Partili Doğan ayrıca Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Durmuş Deveci’ye de atıfta bulunarak bazı yerlerde yöneticilerin sevmediği kişileri de bu kapsamda arada kaynatmak amacıyla bazı üzüntü verici olayları duyduklarını dile getirdi. Doğan istifa ettirilen iki dekana görev verilmemesinin de toplum tarafından yanlış anlaşılmaya gittiğini belirtti.
Ak Parti eski İl Başkanlarından eski Ak Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu Üyesi ve şimdilerde Ak Parti Merkez Disiplin Kurulu Üyeliği görevini yürüten Av. Metin Doğan gelişen süreci Bugün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mesut Tuğrul’a anlattı.
15 Temmuzdan bu yana neler gördünüz?
15 Temmuz gecesi, Türk tarihinin en şanlı destanlarından birinin yazıldığı ve sabaha kadar hem Ankara’da hem İstanbul’da bu millet yeniden birkurtuluş mücadelesi verdi, yeniden Çanakkale de Sakarya da yazdığı destanıbir kez daha tekrar etti. Anadolu’nun diğer şehirlerinde de insanların hepsi ayaktaydı ama işgalciler, darbeciler Ankara’daİstanbul’da ciddi manada ilerleyemeyip mevzileri kazanamayınca başka şehirlerde askerçıkaramadılar. Saat 23.00’dan itibaren Kahramanmaraş halkı Liderimizin Cumhur Başkanımızın çağrısını dahi beklemeden, Sütçü İmam,Rıdvan hoca ruhuyla sokaklara çıkmışlardı. 12.30’dan sonra Sayın Cumhur Başkanımızın sokaklara çıkın çağrısından sonra da adeta bütün Kahramanmaraş meydanlaraindi. Valilik önünde, Belediye önünde, Askeri Birliklerin önünde Emniyet Müdürlüklerinin önünde ve Ak Partinin önünde olmak üzere yüz binlerce insan her an gelebilecek saldırıları ve tehlikeyi beklemek, savuşturmak için müteyakkız bir durumda idi. Bizde o gün 11’e doğru böyle alçakça bir girişimin olduğunu öğrendik. Ve hemen hem sosyal medyadan çağrılarımızı içeren mesajlarımızı yayınladık hem de şehrin idarecilerinden siyasetçilerinden aranması gerekenler aranıp bir koordinasyon çerçevesinde birlikte hareket etme anlamında aramalar yaptık ve sanırım 11:15 yada 11:20 saatlerinde parti binasının önüne geldik geldiğimizde halkın bir kısmının orada toplandığınıve heyecan içerisinde olduğunu gördük. Yani desek ki:‘’Hadi buyurun arabalara binelim Ankara’ya gidelim.’’ yüzbinlerce insan belki arkamızdan Ankara’ya geleceklerdi İstanbul’a geleceklerdi ve bu kahramanlık mücadelesini orada Kahramanmaraşlılarda destek verecekti.
Sosyal bu medyada bu darbeye işgale dair ilk haberler çıktığı andan itibarenBüyükşehir Belediyesine ait büyük kamyonlar ve iş makinaları Kahramanmaraş’ta bulunan askeri birliklerin çıkış ve geçiş güzergâhlarına park etmek suretiyle tamamen bir kalkışma durumundaki manevra kabiliyetini ortadan kaldırmış oldu. Garnizonda arka arkaya görev yapan iki garnizon komutanının olduğu Kahramanmaraş’ta bir hareketlilik olabilirdi, fakat Büyükşehir idarecilerinin ani iş makineleri yerleştirme refleksi ile bu işin önüne geçilmiş oldu.
15 Temmuz Bundan sonra kalkışma olur mu?
Ben, Fetö’nün artık bir operasyonel kabiliyetinin kalmadığını düşünüyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde bu saatten sonra yeniden bir darbe teşebbüsünde bulunma ihtimalleri yok ama bu kalkışmayı sadece Fetö’ye bağlantılarsanız olayı yeterince açıklığa kavuşturamamış olursunuz. Fetö, Uluslararası ekonomik düzenin kullandığı maşalardan birisidir. Küresel aklın o üst aklın kullandığı maşalardan birisidir. Geçmişte bunu gezi olaylarıyla da denediler, başka grupları o küresel akım harekete geçirdi ve oradaArap Baharının adeta işte ‘Türk Baharı’ der gibi bir propagandasını bir girişimini denemesini yaptılar ama o zaman da yine Recep Tayyip Erdoğan’ın o karizmatik liderliği o dik duruşuyla o tehlike savuşturulmuş oldu.
Aslında 17-25 Aralıkta da kanlı değildi ama oda ciddi bir darbeydi. Yargı ve Polis kullanılmak suretiyle zaman zaman da jandarma kullanmak suretiyle suç ürettiler, o ürettikleri suçları bir torba da toplayarak toplu bir operasyona kalktılar. O zaman Cumhurbaşkanımız Başbakan idi. Sayın Başbakanını aile çevresindeki insanlar hakkında iddianameler hazırlamaya kalktılar. Yine Türkiye’nin en büyük projelerini yürüten müteahhit firmalar hakkında tedbir kararları verip tutuklama, yakalama kararları çıkarttılar. Yine başta Bilal Erdoğan olmak üzere kamuoyunda büyük infial oluşturacak insanların hakkında yakalama gözaltı kararları çıkartamaya çalıştılar. Aslında oda bir yargı darbesi idi ve bunda da başarılı olunamadı.
Darbe girişimi başarılı olsaydı, Türkiye nasıl olurdu sizce?
Bir kere sizinle bu mülakatı yapamıyor olurduk. Çünkü en az 10 bin insanı hiç gözaltına almayacaklardı ve direk infaz edeceklerdi. Türkiye’de şuanda terör çok çok üst seviyelere çıkmış olurdu. PYDSuriye’deki operasyonları bırakır Doğu, Güney Doğu’da Operasyonel saldırılara başlardı. Muhtemelen DAEŞ’iküresel güçler Türkiye ye saldırtırlar idiDAEŞ’i bombalama bahanesiyle NATO uçakları Amerikan, Fransız, İngiliz uçakları Türkiye’de şehirleri bombalamaya başlamıştı. Yine bunların bu işgal girişimini tarihinde esaretliği kabul etmeyen Milletimiz silahlanarak bunlarla mücadele etmeye başlamıştı. Dolayısıyla Türkiye’de Can güvenliği, mal güvenliği, Namus güvenliği ve ülke bütünlüğü kalmamış olacaktı. Ve bugün ekonomide 1 ay gibi kısa bir sürede belki sıfırlanmış olacaktı. İnsanlar bir yerden bir yere ulaşmak için 1 litre yakıta mazota muhtaç olacaklardı. Ve karınlarını doyurmak için belki bir lokma kuru ekmeği dahi bulamayacaklardı. Aslında 15 Temmuz gecesi bu millet kendi geleceğini tarihini bir kez daha yazdı. Mücadele adeta kader çizgisini değiştirmiş oldu.
Kahramanmaraş’taki Coşkuyu nasıl gördünüz?
Demokrasi meydanında her gün coşkulu ve ayrı bir kalabalık vardı ama beni en çok etkileyen ogün 16 Temmuz sabahı sabah Namazında Ulucami’deki görüntüydü. Belki o kurtuluş mücadelesinin sonraki günlerinde 12 Şubat 1920’lerde yaşanmıştı ama ondan sonra yaşadığı kanaatinde değilim. Ulucami’nin içi, o üst kısımlardaki yerler tamamen doluydu, avluda abdest alma yerine kadar sıkışık bir şekilde insanlar sabah namazı için saft tutmuşlardı. O atmosfer beni çok etkiledi. Dedim ki: Bu millette bu inanç ve bu şuur olduğu sürece ne bu ülkede Ezan Selası dindirilebilir nede bağımsızlığın sembolü olan bayrak indirilebilir.
Yine Sayın Başbakan Yardımcımızın katıldığı ve aynı anda Türkiye’de olan mitingde yüz bini aşkı insan vardı. Yine bazı günlerde de çok ciddi coşku heyecan vardı. Sabahları ilk günlerde özellikle Ulucami içinin sabah namazlarında tamamen dolu olduğunu görüyorduk,buda bizi ziyadesiyle memnun ediyordu. Ben burada olduğum sürece mümkün olduğu kadar belki 1 yâda 2 istisna vardır. Hep sabah namazlarını Ulucami’de kıldım, sabaha kadar nöbet tuttuk ve halkımızda bu aşkı, bu heyecanı gördük. Ben İstanbul’a gittiğimde de iki gaziyi ziyaret ettim bir tanesi 15 Temmuz Şehitler Köprüsünde sırtından yaralanan ve 500 şarapnel parçası olan sırtında hala bir kısmını taşımak zorunda kalan gazimizi ziyaret ettiğim de şöyle dedi: ‘Abi yarın bir şey olsun, bu yaralı halimle çıkar tekrar giderim.’ Ben oldukça duygulandım. Yine bir başka kardeşimizi Volkanı ziyaret ettik .Volkan’ın abisi Gökhan Çengel Köypolis karakolunun oradaki olaylarda şehit olmuş bir kardeşimizdir. İstanbul’da yaşayan hemşerilerimiz Gökhan ve Volkan Esen kardeşler ile kız kardeşlerinin eşi Metin Ulaşıro gece dışarı çıkmışlar. Gökhan ağır yaralandığında kardeşi Volkan Gökhan’ı eniştesi Metin Ulaşır’la hastaneye göndermiş ve kendisi kalmış. Hastanede ziyaret ettiğim Volkan ‘şehadetbana nasip olmadı Gökhan’a nasip oldu.’ dedi oda beni çok duygulandırmıştı. Ve Volkan’ında dediği şu: ‘ben yarın bir durum olsa hiç tereddüt etmeden koşar giderim.’. Bunlar Anadolu’nun garip gureba insanları, bunlar parti teşkilatlarıyla yâda bir Sivil Toplum kuruluşuyla aslında ilgisi, alakası, bağlantısı olmayan insanlar ama yüreklerindeki iman ve Vatan sevgisi vatan aşkı onları evde tutmamış ve tehlikenin olduğu bölgelere koşarak gitmelerini sağlamış, o heyecanı oluşturmuş bunlar. Tabi bu olaylar bizi bir yandan böyle hüzünlendirirken bir yandan da ziyadesiyle memnun ediyor.
Çünkü hep gençlik üzerinde eleştiriler vardı. Gençlik için her zaman dünyevileşiyor diye eleştiri yaparlardı aslında öyle olmadığını gençliğimiz kanıtladı. Milli ve manevi değerlerine bağlı ciddi bir gençliğinde yetiştiğibu kötü ve acı tecrübeyle ortaya çıkmış oldu. Çünküşehitlerin %90’nı 30 yaşın altındaki genç kardeşlerimiz oluşturdu. Bundan yola çıkarak Vatan emin ellerde geriden gelenler bizden daha şuurlu şekilde vatanı savunmaya devam ediyor.
15 Temmuza iyi tarafından bakmak gerekirse bize ne kazandırdı?
Biz 1402 Ankara savaşından sonra 11yıl Fetret devri yaşadık ama o 11yıl fetret devrinin hemen 40 yıl sonrasın da belki de yüzlerce komutanın denediği ama başarılı olmadığıİstanbul’un Fethi Fatih Sultan Mehmet’e ve bu millete nasip oldu. Biz o dönemden sonra bir anda Viyana kapılarına kadar dayandık ve çok kısa süre içerisinde Avrupa’nın neredeyse yarısından fazlasının fethini tamamladık. Kurtuluş savaşı bize çok acı tecrübeler oluşturdu ama oradan yepyeni bir ülke doğdu, yepyeni bir millet doğdu ve büyük bir aşkla heyecanla yeni Türkiye’yi inşa etmek için gayret gösterdiler.
15 Temmuz ikinci bir kurtuluş savaşıydı, 15 Temmuz ikinci kurtuluş savaşından sonrabu milletin dışarıdan gelen işgal girişimlerine, saldırılarına karşı nasıl tek yürek olabildiği gösterilmiş oldu. 15Temmuzun ise bize yeniden kazandırdığı: İstanbul Yeni Kapıda ki mitingde oluşan protokol görüntüsüydü. Orada Sayın Cumhurbaşkanımız Baş Komutanımız, Başbakanımız, Ana muhalefet liderimiz, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanımız ve Genel Kurmay Başkanımız birlikte çıktılarkonuşmalar yaptılar.Orada birlik ve beraberlik vurgusu oluşmuş oldu. Biz bunu sapladığımız sürece bizi hiçbir güç yenemez.
Biz CHP’si ile MHP’si ile Ak Partisiyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle, Kürdiyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Türk’üyle aslında bir olduğumuzu birlikte Türkiye olduğumuzu, Birlikte bir Millet olduğumuzu hatırladığımız sürece, bunun gereğini yaptığımız sürece, bizim dünyanın en güçlü Devletlerine karşı bile bir yenilgiye uğramamız mümkün olmayacaktır.
Fetullahçı terör örgütüyle ne zaman mücadeleye başladınız?
Bu alçak Fetullahçıterör örgütü mensupları devletin tüm kurumlarına sızmışlardı. Biz bu kurumlardan bunların temizlenmesi gerektiğini meydanlarda ısrarla söylüyorduk. 17-25 Aralıktan sonra benim hem gerek Baro Başkanı olarak gerek İl Başkanı olarak yaptığım tüm konuşmalarda bunun artık büyük bir darbe olduğunu o dönemdeki yapılanma ile bunların bir Terör Örgütü olduğunu tüm kurumlardan bunların sökülüp atılması gerektiğini ısrarla dile getiriyorduk. Ama birçok insan bize bunu abarttığımızı aslında bumücadeleyi bu kadar böyle sert bir şekilde yürütmemek gerektiğinisöylüyorlardı. Hatta bizim iş dünyasından bazı isimlerle olan mücadelemizde de iş dünyasından bir kısmının Fetöcalere sahip çıkarak, ‘bunlar fetöcü değil’ gibi savunmaya girmeleri sebebiyle Ticaret Odasıyla ve birçok bu anlamdaki diğer yapılarla ciddi karşı duruşlarda bir mücadelemiz vardı. Bu mücadele ve yaptığımız duruşla da çok yoğun eleştiriler alıyordum. Bununla ilgili bazen basında makaleler bile yazılıyordu. ‘Ak Parti Ticaret Odasını hedef alıyor’ diye bizi suçluyorlardı. Hâlbuki bugünde diyor ki; ‘o ticaret Odası Başkanı hakkında 3-4 tane soruşturma var ve görevi bırakmak zorunda kaldı.’ Yine o ticaret odasının yönetiminde bulunan, o çevrede bulunan iş adamlarının bir kaç tanesi yurt dışına kaçtı. Birkaç tanesi şuanda tutuklu cezaevinde, bunların hepsinin aslında FETÖ üyesi olduğunu o zaman da biz biliyorduk ve bu mücadeleyi yapıyorduk ama kimseyi inandıramıyorduk. Biz bu mücadeleleriyaparken inanmayan insanlar bugün çok farklı noktada şöyle diyorlar: ‘Siz az bile yapmışsınız,aslında daha büyük işler yapılması gerekiyormuş, bunların hepsinin kökünün temizlenip kurutulması gerekiyor’ diyorlar.
Başka illerde il müdürleri alınıyor, neden bu alınmalar Kahramanmaraş’ta yok?
Çünkü, biz 17-25 Aralıktan sonra burada FETÖ’ye bulaşmış ne kadar idareci konumunda adam varsa hepsini temizledik. Siyaseten böyle bir şey yapma durumumuz yoktu ama bu noktada sayın bakanlarımızdan enformasyon sağladık. Sayın valimizle enformasyon sağladık ve bizim sağladığımız enformasyon ve bilgilendirme sebebiyle Valilerimiz, Bakanlarımız bu kişileri görevlerinden el çektirdiler. Bunların en yoğun olduğu yapı Milli Eğitimdi ama bugün yüzlerce öğretmen açığa alınıyor ama açığa alınanlar arasında ne okul müdürü var, ne okul müdür yardımcısı var. Çünkü o dönemde de Milli Eğitim Müdürümüzle, Valimizle hem siyasi irade olarak bir dik duruş sergilemek, onların yanında durmak suretiyle hem de onları bilgilendirmek suretiyle o yapının mensubu olan bütün idarecileri temizledik. O dönemde yaptığımız temizlikle bugün bir okul müdürü veya müdür yardımcısı açığa alınmak zorunda kalınmıyor. Bu mücadeleyi aslında bizim yürüttüğümüz bu ruhla yürütmüş olsalardı bu 15 Temmuz olmayacaktı. Ama Recep Tayyip Erdoğan ve onun etrafındaki çok az sayıda insan bu mücadelede yalnız kaldı. Yeterince destek sağlanmadı ve bu iş umursanmadı. Yani aslında ‘’Böyle bir Fetullahçı böyle bir Paralel Devlet yapılanması var ama bu acaba doğru mu yanlış mı bu adamlar aslında sigara bile içmeyen adamlar.’’ diye söyleniliyordu halbukiRecep Tayyip Erdoğan onlar için haşhaşı tabirinin ne kadar yerinde bir tabir olduğunu,bunların tıpkı adam fedaileri gibi her türlüsuikastıyapacağı, her türlü kamikaze dalışını yapabileceği ve Terörist başı FETÖ ve Fethullah’ın kalesinde atlayın dediğinde kendilerinin sorgusuz sualsiz o kaleden bırakabileceklerini bir kere daha görmüş olduk.
Fetö bağlantılı iş adamlarına yönelik bir operasyon yapılacak mı?
Yargıda, güvenlik bürokrasisinde ve hayatın tüm alanlarında bu temizlik yapılmalı ve aslında hepsinden önemlisi sivil ayakta bu temizlik çok daha ciddi şekilde yapılmalıdır ve neticede bu işin finansmanını sağlayan örgütlenmesini yapanda sivil ayaktaki insanlardır.Çok sayıda toplumun değişik kesimlerinde bu sivil ayaktaki adamlar halen görevlerine belki pozisyonlarına devam ediyorlar ama Devletimiz istihbaratımız ciddi çalışmalar içerisinde bunların kullandığı sosyal iletişim ağlarının şifreleri de inanıyorum ki kırılacaklardır ve oralardaki bilgiler elde edildiğinde de bütün hainler ortaya çıkacaktır. Birkaç ay içerisinde bu FETÖ’nün bütün mensuplarından kurtulacağız ve hepsini Türk Adaletine teslim etmek suretiyle hak ettikleri cezayı almaları yönünde gayret sarf edeceğiz.
Açığa alınmalarda suçlu-suçsuz ayrımı nasıl yapılacak?
Bizim geleneğimiz bizim kültürümüz adalet üzeridir. Ama bir mücadele yürütüyorsun ve bu mücadele öyle çokta basit bir mücadele değil, bir kurtuluş savaşı, ikinci kurtuluş savaşını yapıyoruz.Bu seferde mutlaka gözden kaçan ihmal edilen yâda başka yerlerden Ankara Bürokrasisinden zaman zaman duyuyoruz adam sevmediği için ismi hemen kaynatmış. Bu kapsamda ondan kurtulayım diye burada da bazı kurumlarda benzer şeyleri duyuyoruz. Mesela iki dekan arkadaşımız vardı üniversitede ikisi de geçmiş yıllardan beri mücadelenin içinde olan asla FETÖ’ye bulaşmamış sağlam insanlardı ama Rektör bey onlarla çalışmak istemediği için bu arada onların atamasını da yapmadı ve insanlarda şu kanı oluştu: ‘’ bu adamlarda mı FETÖ’cü’ diye. Bu süreçte ciddi manada bir itibar cellatlığına dönüşmüş oldu bu iş. Buna benzer kasti ve hileli davranışlar sergilenebiliyor. Ama sonuçta adalet yerini bulacaktır. Eğer ciddi manada alakası yoksa yapının içerisinde yer almamışsa bunlar belki biraz mağdur olacaklar ama zaman içiresinde o mağduriyetlerinigiderecekler, mücadelelerin kararlı bir şekilde yürütülmesi için bazen bu tür ufak tefek hatalarında çok fazla dikkate almamak gerekir diye düşünüyorum.
İdam Gelir mi sizce?
Bu kadar halkın üzerine mermiler boşaltan, öldürdükleri adamı tekrar tarayabilen canileri meydanlar da hatta halkın gözü önünde büyük törenlerle sallandırmak tarih boyunca bütün millete bütün dünyaya ders olacaktır. Ama idam cezası Anayasadan kaldırılmıştır, bir anayasa değişikliği lazım,anayasa değişikliği içinde bütün partilerin konsensüsü gerekiyor. Buna birlikte karar vermek gerekiyor. Netice de bunun belki Türkiye’nin üye olduğu Avrupa’dakiBirleşmiş Milletler nezdindeki bazı kuruluşlardan dışlanmasını atılmasını da getirebilecek bir süreçle karşı karşıya kalabilir ve bu çok ciddi bir karar.Bu kararında birlikte verilmesi gerekiyor. Yani idam gelir mi bu neslin iradesinde olan bir durum meclis derse ki ben idamı getireceğim getirir.
Yani buna ‘meclis iradesini ortaya koyarsa Cumhurbaşkanımızda ben onaylarım’ dedi zaten. Ama meclis böyle bir irade ortaya koymasa idam gelmese bile bunlarla ilgili mutlaka özel infaz rejimleri gerçekleştirilecek, benim kanaatim; her birine 240 tane ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermek lazım. Yani her FETÖ’cünün o cinayetlerde sorumluluğu ve birlikteliği var. Dolayısıyla bunlara bir hukukçu olarak ‘240’âr ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilecektir’diye düşünüyorum. Ayrıca Yüksek güvenliklicezaevlerinde tek kişilik hücrelerde televizyon vermeden kitap vermeden ve onları havalandırmaya dahi çıkarmadan o odada infazlarını tamamlayıp en ağır şekilde bir cezalandırma ve infaz rejimi takip etmek gerekiyor.
FETÖ Lideri Gülen’i iade ederler mi sizce?
Amerika şuanda Recep Tayyip Erdoğan’ın Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrılarıyla bir tercih noktasında ve çok açık bir şekilde devletimizin yetkileri diyor ki Amerika’ya; ‘Gülen’le Türkiye arsında bir tercih yapmak zorundasınız’ diyor. Son ziyaretlerde de sanki iplerin iadeden yana dönen bir kanaat var. Belki Başkan Yardımcısı Biden’in Ülkemize gelişi biraz daha bu anlamda ki durumu netleştirecek. Ama şuanda ibre iadeden yana gibi görünüyor.



YORUMLAR