Birdişli, paylaştığı makalesinde yaşananlara ışık tutacak bilgiler paylaştı. Özellikle ortadoğu’da yaşananlara ışık tutan Birdişli, darbe ile birlikte siyasi partiler, AB üyeliği gibi bir çok konuyu ele aldı.
Birdiş’linin 27 Temmuz’da yayımladığı makalesi ise şöyle
“Türk Siyasetinin ve ebetteki toplumumuzun en önemli sorunlarının başında uzlaşmacı değil çatışmacı bir toplum olmamız gerçeği yatmaktadır. Öyle ki ülke menfaatlerini ilgilendiren konularda bile ortak bir tutum sergileyemediğimiz için 20’ci yüzyılın başındaki akranlarımız sayılabilecek Almanya, Rusya hatta Japonya gibi ülkelerin çok gerisinde kaldık.
Açıkça söyleyeyim bir siyaset bilimci olarak daha düne kadar, uzlaşmacı bir toplum olamamızın nedeninin “doğu toplumu” olmamızdan kaynaklandığını düşünüyordum.
Bu bağlamda 15 Temmuz tarihi sanırım Türk siyasal yaşamı için gerçek anlamda bir milat olacak. Çünkü ilk kez ülke menfaatleri konusunda tüm partiler ve tabanları konsolide olmuş durumda. Darbenin başında hafif bir duraksamayla darbeye karşı olduğunu deklare eden CHP, konunun detayları ve vahameti orta çıktıkça daha net bir tutum sergilemeye başladı. İç sorunlarının içinde neredeyse boğulmak üzere olan MHP ise gerçek kimliğine yeniden döndü. HDP'nin nasıl evrileceğini de kısa süre içinde göreceğiz. Darbe girişiminin doğrudan hedefi olan AK Partinin de gerek söylemlerinden gerek eylemlerinden anlaşıldığı kadar -muhaliflerinin beklentisi ve korkularının aksine- süreci olgunlukla yönetmeye çalıştığına dair pek çok emare var. Atlattığımız tehlike ve karşı karşıya kaldığımız keşmekeş düşünüldüğünde OHAL uygulamalarını, tutuklamaları ve çok sayıda açığa almaları anlayışla karşılamak lazım. Eminin kısa süre içinde sap ve saman birbirinden ayrılacaktır, çünkü bu yönde komisyonlar kurulmuş durumda.
Başta Anayasa ve Yargının yeniden -ve doğru olarak- yapılanması olmak üzere pek çok konuda siyasi partilerin Cumhurbaşkanlığı külliyesinde bir araya gelerek mutabakat sağlanması ülkenin geleceği açısından çok önemli bir gelişme. Bu yakınlaşmayı sağlayan ise 15 Temmuz sürecinde Türk halkının göstermiş olduğu olağanüstü duyarlık ve dayanışma olmuştur.
Türk siyasal yaşamında reformlar 1808 yılında başlamış, 1876’da anayasal bir hüviyete bürünmüştür. Ama o gün bugündür demokrasi konusunda olması gereken ilerlemeleri sağladığımız söylenemez. Aslında bunun nedeni, başta belirttiğim gibi siyasette çatışmacı bir kültüre sahip olmamız ya da bir doğu toplumu olmamızdan değil bizim için demokrasinin kazanılmış bir değer olmamasından kaynaklanıyormuş. Çünkü bizde tarih boyunca siyasal reformlar hep yukarıdan aşağı gerçekleşmiş ve adeta “halka bahş edilmiştir”. Cumhuriyeti halk olarak savaşarak kurduk ama şimdiye kadar demokrasi için halk olarak hiç mücadele etmemiştik. ‘Demokrasiyle ilgili reformlar’ AB üyelik süreci, Batı kampında yer alma, iktidarın icraatı gibi farklı saiklerle hep tepeden inme gerçekleştirildi ve bu nedenle siyasal elitlerin demokrasisi olarak kaldı. Ama 15 Temmuz tarihi, demokrasi için halk olarak mücadele ettiğimiz bir gündür ve rahatlıkla söyleyebilirim ki artık bizim de bir demokrasimiz var. Bu söylediklerimden her şeyin bir anda değişeceği anlamı çıkartılmasın ama inanıyorum ki ülkemizi daha parlak bir gelecek bekliyor.”



YORUMLAR