Önceki gün Öğretmenevi yanındaki Kıraathanede gerçekleşen programın açılış konuşmasını yapan Türk Ocağı Kahramanmaraş Şube Başkanı Av. Kemal Yavuz son zamanlarda ülkede yaşanan siyasî gerilimin, olayları objektif ölçüler içinde değerlendirme yönlerini olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Yavuz, hukukî bir olayın maddî delillerine bakmaksızın, toplumun derhal ikiye bölündüğünü, bunun en son örneklerinden biri olarak gazeteci Can Dündar ile Erdem Gül’ün tutuklanması ve sonrasında tahliye edilmesi olayında gördüğünü hatırlattı. Çoğu kimse olayın esasını hiç irdelemeden bir kısmı, bu gazetecilere casus oldukları, vatanı sattıkları gibi ağır bir suç isnat ederken, diğerleri ise Hükümetin gazetecileri susturmak için bunu yaptığı iddiasını ileri sürdüklerini belirten Yavuz,“İşin gerçeği neydi? Bunu araştırmayı kimse düşünmedi. Toplum olarak neden bu hâle geldik, işin gerçeğini araştırma duygumuza ne oldu? Özellikle de hoşgörü kültürümüzü kayıp mı ediyoruz? Bu konuların cevabı için sözü Eğitimci-Yazar Memduh Atalay’a bırakıyorum” dedi.
Programa konuşmacı olarak katılan Eğitimci-Yazar Memduh Atalay ise Kemal Yavuz’un sözlerine katıldığını belirterek bazı konularda peşin hüküm verdiklerini dile getirdi. 1980 ihtilalinden örnekler vererek konuşmasını başlayan Atalay, Kitap okuma ile silah arasında, suç ve suçlu arasında ilişki kurma yanlışlığına o zamandan düşüldüğünü, o yüzden gençliğin futbola teşvik edildiğini, bir zaman onunla oyalanmak istendiğini anlattı. Daha sonraları ise aşırı derecede hoşgörüsüzlüğün, kutuplaşmaların arka planını anlamak için dinî, estetik, hukuk ve adalet anlayışımızın tarihi örneklerine temas etti. Hoşgörü kültürümüzün estetik yansımaları olarak, Dede Korkut Hikâyelerinden, Mevlâna’ya, Yunus ve Hacı Bektaş Velî'den Âşık Veysel’e kadar uzanan örnekler verdi; bunların Osmanlı barış ikliminde nasıl mezcolduğunu, bir senteze dönüştüğünü ifade etti. Hepsinden önemlisi Hz. Peygamber’in, kendisine yapılan bedevîce, kaba davranışlara nasıl sabır gösterdiğini, bunları hoş gördüğü halde hukuk ve adaletin çiğnenmesine asla izin vermediğini küçük hikâyeleriyle anlattı. Böylece bizim kültür, devlet ve adalet geleneğimizde zulme boyun eğme ve hoş görünün bulunmadığını, hoşgörü kültürünün ancak halkta, bireyler arasında bulunması gerektiğini, devlete düşen görevin ise adaletle hükmetmek olduğunu yine tarihten örnekler vererek dile getirdi. Memduh Atalay, herkesin kendisi için kurduğu bir yuvaya kendini âdeta hapsettiğini, vakıfların, ocakların, tarikatların, partilerin böylesi yuvalara dönüştüğünü; ama bütün bu yerlerden birisine mensubiyet duyduğu halde oraların esiri olmayan insanların da şükür bulunduğunu, bu insanların İslâm ve Türk tarihinden haberdar olmalarının bu farkı yarattığını belirtti.
Memduh Atalay'ın konuşması sırasında bazı estetik değeri yüksek metinleri okuması için - güzel şiir okuyuşu ve takdim yeteneği ile temayüz etmiş olan - K.S.Ü.Araş Görevlilerinden Mehmet Yaşar'a başvurması da programı renklendirdi.
Toplantı, dinleyicilerin yaptığı değerlendirme ve katkılarla sona erdi.



YORUMLAR