Kılıç, yaptığı konuşmada; “Oruçlu bir günün iftarla son
bulması gibi ramazan da o manada bayramla son bulur. Bu bitiş Müslümanların hep
beraber cemaat hâlinde kıldıkları 2 rekâtlık bayram namazıyla kutlanır”
ifadelerine yer verdi.
Ramazan ayının tamamında Müslümanların fecir vaktinden
akşama kadar yemekten, içmekten ve nefsani ilişkilerden uzak durduğunu belirten
Milletvekili İmran Kılıç, “Çok büyük ve mübarek bir ay gölgesini üzerimize
salmıştır. İslam, kamerî yılın 9’uncu ayı olan ramazanda oruç tutmayı emreder.
Yarının orucunu tutacağına dair kendisini daha akşamdan ciddi olarak hazırlar.
Sahurla ve imsakle başlayan oruç güneşin batışında açılır. İftar bütün aile ve
bazen de komşular için bir davete dönüşerek, Müslümanlar gün boyunca
kazandıkları zaferi kutlarlar” dedi.
Orucun, insan faaliyetleri açısından günlük hayatın ritmini
değiştirdiğini aktaran Kılıç, şöyle konuştu: “Yerleşim birimlerinde şafağın
yaklaşması ve güneşin batması davul çalınarak, İlahî söylenerek ve ezanla ya da
büyük kasaba, ilçe ve illerde bütün bunlarla ve merkezî alanlarda top
ateşlenerek duyurulur. Gazeteler, radyolar, dergiler, televizyonlar özel iftar
ve sahur programları yaparlar. Mahyalar, minarelerin ışıklandırılması, iftar
çadırları ve oradaki organize programlar, her türlü dinî amaçlı, sosyal ve
kültürel etkinlikler halkın bilgilenmesine ve duygulanmasına vesile olur.
Ramazan gecelerinde yatsı namazından sonra teravih namazı cemaat hâlinde
kılınır. Bu namazda çoğu defa, Kur’an-ı Kerim’in cüz cüz ramazan boyunca
okunarak hatim indirildiğine şahit olunur.”
Ramazanın sonuna doğru Kur’an’ın “Kadir Gecesi” olarak
adlandırdığı ve ilk ayetlerin vahyolunmaya başladığı bir geceyi Müslümanların
Allah’a dua ve ibadet içinde geçirdiklerini dile getiren Kılıç, şöyle devam
etti: “Hayatlarını ona kulluğa ve itaate adaklarını hulusikalp ve azimle tekrar
ederler. Ramazanın her gününde, ihtiyacı olanlara yardımseverlik ve
misafirperverliklerini gösterir, sadaka verir ve salih ameller işlerler. Ayın
sonun gelmeden fakirlere, ev halkının tümü yahut bakmakla yükümlü olduğu her
kişi adına, yetişkin bir insanın bir günlük beslenmesini sağlayacak bir miktarı
sadakayıfıtr, fitre olarak verir, dağıtırlar. Müslümanlar ramazanı mübarek bir
ay, rahmet ve mağfiret ayı olarak adlandırırlar. Bu ay, bütünüyle kendini
tezkiye ve itaat için ahdini yenileme ayıdır. Mazlum, mağdur, mahrum ve muhtaç
insanlığı hatırlama, acıma ve teselli verme ayıdır. Hepsinin üstünde, nefsin
birçok ihtiras ve arzularının bastırılmasıyla kendini idare etme ve disiplin
ayıdır. Sahur ve iftar arası bir düzen ve disiplin tekerrürüdür. Ramazan ayında
İslam âleminin yaşadığı iktisadı iklim, İslamiyet’in iktisat anlayışının
mahyalaşmış önemli yansımasıdır. Tüketimin kanaat ve dizgin altına alındığı,
üretimin en verimli şekilde tüketildiği bir ekonomi modelinin oluştuğu
ramazanda işin ilginci servet dolaşımı artar, zekât ve sadakalar sosyal
güvenliğe sigorta olur. Fertlerin her birinin bu işi yüklenmesiyle bu müessese
verimli ve güvenli bir şekilde çalışır, suistimal olmaz, darlık önlenir, manevi
ortak kazanç artar. Ramazan, Müslümanlar için kendini hesaba çekme ayıdır;
ahlaki ve ruhi değer ve sorumlulukların birikimini temin eden tek aydır.”
Oruçlu bir günün iftarla son bulması gibi ramazanın da o
manada bayramla son bulduğunu hatırlatan Kahramanmaraş Milletvekili Kılıç, “Bu
bitiş Müslümanların hep beraber cemaat hâlinde kıldıkları 2 rekâtlık bayram
namazıyla kutlanır. Müslümanlar o gün temiz ve en güzel elbiselerini giyerler,
coşku içinde tebriklerle namazlarını eda ederler. Bayram namazından sonra
Müslümanlar birbirlerini tebrik ederler, iyi dilek ve temennilerini ifadeyle
hayırhahlık dilerler; aynı niyet ve hislerle çocuklara ve fakirlere hediyeler
dağıtırlar ve birbirlerine çok ihtimamlı davranırlar. Ramazan içinde verilen
zekâtlar da bayramı idrak eden fakir ve yoksulların yardımına yetişir, günlük
sıkıntılarına bir ferahlama getirir. İnsanların bu ayda üç tavır içinde
olduklarını görüyoruz. Müminler ramazanda maddeten ve manen neşe alırlar,
mazeretleri sebebiyle oruç tutamayanlar da bu neşeye dâhildir. Yahya Kemal’in
dediği gibi ‘Mademki böyle duygularım kaldı, çok şükür’ diyen, bu neşeyi
kıskanmayan, ona imrenen ve gıpta edenler ikinci gruptur. Bir kısmı da bu
neşeden rahatsız olurlar ve müminlerin neşelerini bozmak için uğraşırlar; bir
kısım marjinal konuları gündeme taşırlar, böylece rahatladıklarını sanırlar. Bu
duygularla ramazan ayınızı tebrik ediyor, bu ayın hayırlara vesile olmasını
diliyor, hepinize saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum” şeklinde konuştu. (HABERR: KENAN ONARAN)



YORUMLAR