Lösemiyle mücadelede çocuk önce güven istiyor

Lösemiyle mücadelede çocuk önce güven istiyor

“Kan kanseri” olarak bilinen ve çoğunlukla çocukluk döneminde görülen lösemi, çocuğun ruhsal sağlığını da etkiliyor. Çocukta davranış değişiklikleri yaşanabileceğini belirten uzmanlara göre, çocuk bu dönemde en çok güvende olmayı istiyor. Ebeveyn tutumlarının birinci derecede önemli olduğunu vurgulayan uzmanlar, “Çocuk korunup kollandığını, ihtiyaçlarının karşılanacağını hissetmek istiyor. Yakın ilgi, şefkat, onlar tarafından dinlenmek, anlaşılmak istiyor” tavsiyesinde bulunuyor.

12 Kasım 2017 - 01:56

Halk arasında “kan kanseri” olarak bilinen ve çoğunlukla 2-5 yaşları arasında görülen lösemiye dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak amacıyla 2-8 Kasım tarihleri arasındaki hafta, Lösemili Çocuklar Haftası olarak anılıyor.

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, çocuğun bedensel sağlığını etkileyen löseminin ruh sağlığını da etkilediğine dikkat çekti.


Çocuk ve aile birlikte etkileniyor

Teşhisten tedaviye kadar devam eden süreçte hem çocuğun hem de ailenin etkilendiğini belirten Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, şunları söyledi:

“Hastalığın getirdiği şaşkınlık ile yaşam tarzı ve kalitesinin farklılaşması, yeni bir düzen, yaşam stili gerekliliği hem çocuğun kendisini hem de tüm aile bireylerini etkileyen bir süreç oluyor. Hastalık sürecinde yatarak veya ayaktan tedaviyi gerektiren durumlar yaşanabiliyor. Hastalığın türü, derecesi, çocuğun yaşı, ailenin şartları, yapısı, ailenin hastalığa bakışı, birden fazla kişide hastalık öyküsü , hastalığın doğuştan mı sonradan mı oluştuğu gibi etkenler çocuğun algı, duygu ve verdiği tepkileri etkiliyor.”


Depresyon gelişebiliyor

Lösemiye ek olarak başka rahatsızlıklar da var ise şartların daha da zorlaşabildiğini ifade eden Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, “Organ kaybı ,eksikliği gibi fiziksel engel, diyabet, tansiyon, kalp rahatsızlıkları, psikiyatrik ve nörolojik hastalıklar gibi fizyolojik ve genetik hastalıklar, zeka engeli, otizm, dikkat eksikliği hiperaktivite, konuşma bozuklukları, gelişim geriliği gibi psikiyatrik ve nörolojik hastalıklar; beslenme, hareket, sosyalleşme, özbakım becerileri konusundaki yaşam kısıtlılıkları, çocuğun kaygı ve öfke duygusu yaşamasına sebep olabiliyor. Depresyon gelişebiliyor” diye konuştu.


Ailenin koruyucu tutumu çocuğun beceri gelişimini engelliyor

Sayım, ayrıca yapılan çalışmalara göre, çocuğun hastalığı nedeniyle ihmaller olabildiği gibi, ailenin korumacı tutumlarının da arttığı ve çocuğun geliştirebileceği becerileri geliştiremediğinin de saptandığını kaydetti. Çocuğun hastalığı nasıl algıladığı, neler hissettiği ve nasıl davrandığı konusundaki durumun değerlendirilebilmesi için 3D Duygu-Düşünce ve Davranış Üçgeni’nden bahsedilebileceğini belirten Aynur Sayım, bunun da çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine göre farklılık gösterdiğinin altını çizdi.


Çocuk güvende olmak istiyor

Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, öncelikle ebeveyn tutumlarının birinci derecede önemli olduğunu vurgulayarak “Çocuğun en çok ihtiyacı olan şey güvende olma duygusudur. Çocuk korunup kollandığını, ihtiyaçlarının karşılanacağını hissetmek istiyor. Bakımveren kişiyle güvenli bir bağlanma oluşturması gerekiyor. Yakın ilgi, şefkat, onlar tarafından dinlenmek, anlaşılmak istiyor. Ailenin yaşadığı güçlükler, tüm bu süreçlerin olumsuz etkilenmesine sebep olabiliyor. Çocuk bu düzeni bozan tehdit karşısında ne hissediyor? Korkuyor, hem kendi hem sevdikleri için kaygılanıyor, güvende hissetmiyor” dedi.


Davranış değişiklikleri yaşanabilir

Aynır Sayım, çocuğun bu süreçte davranışlarında da değişiklik yaşanabileceğini belirterek “Depresyon, anksiyete bozukluğu ve sosyal fobi gibi psikiyatrik rahatsızlıklar, okul başarısının düşmesi, uyum ve davranış sorunları, gelişimin duraklaması ve gerilemesi ortaya çıkabilir” uyarısında bulundu.

Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, bu dönemde görülebilen davranışları da şöyle sıraladı:

“Konuşma gecikebilir. Yeterince sosyalleşemez. Motor gelişim etkilenebilir. Yaşının gerektirdiği davranışlar gecikebilir. Uyku ve iştah düzensizliği olabilir. Kilo ve boy artışı duraklayabilir. İçe kapanma ya da agresif davranışlar görülebilir. Okul başarısızlığı görülebilir. Anneye bağımlılık ortaya çıkabilir. Arkadaş uyumunda güçlükler yaşanabilir. Kardeşine yönelik öfke ve agresyon görülebilir.”

Aynur Sayım, ailede birden fazla kişide hastalık öyküsü var ise durumun daha zor bir hal aldığını belirterek şartların daha da güçleşebileceğine dikkat çekti.

Hastalık dışında özel durumların da yaşanabileceğini belirten Aynur Sayım, bunları da ebeveyn kaybı, boşanma, aile içi iletişim güçlükleri, ekonomik sorunlar, çevre desteğinin olmaması, travma ve evlat edinme olarak sıraladı.

Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, yapılacak destek ve rehabilitasyon programının bireyin ihtiyaçları doğrultusunda hem bireye hem aileye danışmanlık şeklinde düzenlenmesi gerektiğini de ifade etti.


İlk aşama kabullenmek

Tüm ailenin yaşadığı güçlük karşısında öncelikle çocuğun hastalığına veya yaşanılan duruma odaklanmaktansa gereksinimlerine ve neye ihtiyacı olduğuna odaklanıp bu alanda düzenlemeler yapmak gerektiğine dikkat çeken Aynur Sayım, “Aile bunu destek alarak yapabilir. Tüm hastalık ve kayıplarda birincil aşama, kabulün sağlanmasıdır. Hastalığın kabulunun sağlanması ilk çalışma olmalıdır” tavsiyesinde bulundu.


Doktora düşen görevler de var

Hastalığn teşhis ve tedavi aşamasında doktora da görevler düştüğünü belirten Aynur Sayım, “Kayıplarda, hastalıkta ve diğer yaşam olaylarında sorunun tanımlayıp aile ve çocuğun bilgilendirilmelidir. Hastalığın adı nedir, seyri nedir, tedavi nasıl olacak, süreçte neler yaşanabilir açıklanmalıdır. Çocuğun yaş ve gelişim düzeyi, yapılacak açıklamanın içeriğini belirler. Bunu doktor ve psikolog/psikiyatristin yapması gereklidir. Hem çocuk hem de aile bilgilenmelidir. Aile öncelikle bilinçlenecek, ne ile mücadele edecek, nasıl davranacak, onları nasıl bir süreç bekliyor öğrenmelidir” dedi.


Çocuk hastalığı hakkında bilgilendirilmeli

Ev ve yaşam düzeninin yaşanılan güçlüğe göre şekillenmesi gerektiğini vurgulayan Aynur Sayım, çocuğu bilgilendirmenin de çok önemli olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Aile fertlerinin nasıl bir davranış içinde olacakları da danışman tarafından yönlendirilmelidir. Evde bakım ve danışmanlık hizmeti çalışmaları da ülkemizde verilmektedir. Yapılan bir araştırmada ülkemizde ailelerin çeşitli nedenlerle çocuklarını tedavi ve hastaneye yatma konusunda bilgilendirmekten kaçındıkları belirlenmiş, durumu çocuklarından gizledikleri, eksik veya yanlış bilgiler verdikleri saptanmıştır. Bir başka araştırmada ise çocukların tıbbi müdahaleden korkmalarının nedeninin ailelerinin, müdahale hakkında çocuklarına az bilgi vermiş olmalarından kaynaklandığı belirtilmektedir.”


Aileye özel program yapılmalı

Lösemi teşhisi konulan çocuğun yakınlarının da bu süreçten çok etkilendiğini ifade eden Aynur Sayım, “Her ailenin yaşadığı sorun, hastalık, hastalığın derecesi, seyri, tedavi süreci, aile içi ilişkiler, sosyo-ekonomik düzey gibi etmenlerin birbirinden farklılık gösterdiğini göz önüne alırsak, o aileye yönelik rehabilitasyon programı yapılma zorunluluğu oluşmaktadır” dedi.

Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, çocukta yaşanan sorunlarda aile, tedavi –destek ekibi- okul işbirliğinin öneminini vurguladı.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x