‘Erzurum ve Kahramanmaraş şair kardeş kent olsun’ çağrısının 4.yılında olduklarına işaret eden Aksu, her iki kentin de onlarca şair ve ozan yetiştirdiğini dolayısıyla kardeş şair kent olmaları gerektiğini söyledi. Konuyla ilgili bazı sorularımıza da yanıt veren Aksu, şair ve ozanların düşüncelerinin onlar yaşarken değer görmesi için iki kenti kardeş yapmak istediklerinin altını çizdi.
“Neden özellikle Erzurum ile Kahramanmaraş’ı ‘Kardeş Şair Kent’ yapmak istiyorsunuz?’
Kültür aktarımında birilerinin bayrak tutması gerekiyor. Nasıl ki ilkokullarda, ortaokullarda bayrak merasimleri olurken, geçitlerde birileri bayrak tutuyor, bu da aynı şekilde. İşte bu kültür aktarımında da birilerinin bayrak tutması gerekiyor. Bayrak tutması gereken illerimiz de, tarihine baktığımız zaman, duruşuna baktığımız zaman, şair ve ozan yetiştirilmesine baktığımız zaman en fazla şair ve ozan yetiştiren kentler Erzurum ve Kahramanmaraş’tır.
Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biri olarak kabul edilen Erzurum şehri medeniyetler kavşağında yer alır. Aynı zamanda zengin bir tarih, kültür, sanat ve edebiyat birikimine de sahip şehir, asırlar boyu Doğu Anadolu'nun kültür başkentliğini yapmıştır ve pek çok divan ve mutasavvıf şairini yetiştirmiştir. Erzurum hem "Küçük Asya" diyebileceğimiz zengin kültür dünyasıyla hem kendine özgü coğrafyası tarihi ve özellikleriyle şairleri etkileyen bir şehirdir. Neredeyse şiir okuyandan çok şair vardır Erzurum'da. Şair Nef'i, Ziya Paşa, Sümmani, Aşık Yaşar Reyhani, Erzurumlu Emrah, Kemalettin Kamu ve daha niceleri yetişmiştir. Kahramanmaraş da şairler şehri olarak bilinir ve Necip Fazıl Kısakürek, Abdurrahim Karakoç, Aşık Mahsuni Şerif, Bahaettin Karakoç gibi onlarca şairi yetiştirmiştir. Kahramanmaraş edebiyat dünyasına adını altın harflerle yazdırmış birçok şair yetiştirmiştir. Şiir Kahramanmaraşlılar için bir hayat şeklidir. Bu yüzden iki şehri Kardeş Şair Kent yapmak istiyoruz.
Peki Erzurum ile Kahramanmaraş kardeş şehir olduğunda neler yapmayı planlıyorsunuz?
Her sene nasıl ki Kahramanmaraş’ımızın kurtuluş günü var, o gün yeniden canlandırılıyor ise işte o şair kardeş kent yapıldıktan sonra her senenin belli ayında kültür aktarımında bulunmuş şair ve ozanlarımızı saygıyla anarak, onların eserlerini dile getirerek canlı tutmak istiyoruz. Yani şair ve ozanlarımızın eserlerini canlı tutmak ve yeni yetişen neslimize model oluşturulmasını sağlamak ve gelecek neslimize de sağlıklı ve eksiksiz aktarabilmek için etkinlikler yapılabilir. Şiir yarışmaları yapılabilir. Ozanlarla türküler söylenip bir araya gelinebilir. Geçmişteki ozanlar ve şairlerin eserleri okunabilir. Bu aktarımda daha neler yapılabilir diye yeni projeler üretilebilir. Beyin fırtınası yapılabilecek, düşünce üretecek yarışmalar yapılabilir. Şiir üzerine ortak akıl platformu oluşturmak istiyoruz. Bugün, dünkü şair ve ozanlarımıza baktığımız zaman bugünleri görebilir şiirler yazmışlar. Bizde de bugünkü şair ve yazarlar yarınları görebilir ve yarınlara aktarabilir. Asırlar sonrasına aktarabilir.
Böyle bir girişimde bulunmanıza sebep olan şey nedir?
Ben 12 yaşından beri yazıyorum. Ama mesele yazmak değil yazılanları bir sonraki kuşaklara aktarabilmek. Hep yazarlarımız ve ozanlarımız öldükten sonra eserleri araştırmacılar sayesinde araştırılarak su yüzüne çıkartılmıştır ve gündeme alınabilmiştir. Biz, yaşarken bile onların kıymetini bilerek, onlara sahip çıkılması, onların düşüncelerine sahip çıkılması doğrultusunda da çalışmalar yapacağız. Kıymetlerinin sağ iken bilinmesi doğrultusunda adımlar atacağız. Ayrıca şiir kılcal damarlardan vücuda yayılan kan gibidir. Kalpten ruhu besleyerek hasretliği çekilenin adresine kapılar aralayan ahenkli bir sesleniştir. Şiiri olmayan bir toplumun kılcal damarları kapalı ve vücutları uyuşuktur. Şiiri olmayan bir toplumda heyecandan da bahsedilemez. Şairler toplumların yükselen sesleridir. "Toplumunda şairleri susturuluyor, şiir anlayışları köreltiliyorsa o toplum uyuşuk yaşayacaktır." Şairi susmuş, susturulmuş toplumların üzerine ölü toprağı serpilmiştir. Şairler şiirleri oldukça toplumlar değişim ve dönüşümlerini sağlıklı gerçekleştirilebilir. Yaşamak; ya şükretmekle olur hududun darlığına, ya da hasretle, ötelere yürümekle.
MEHMET AKSU KİMDİR?
1962’de Kahramanmaraş’ın Dereli Köyü’nde doğdu. Merkez Dereli Köyü İlkokulu, Denizli Pamukkale Ortaokulu, Tarsus Lisesi Edebiyat Bölümü ve Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi İktisat Bölümü’nden mezun oldu. Daha sonra Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Pedagojik Öğretmenlik Formasyonu eğitimi aldı. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset ve Sosyal Bilimler Bölümü’nde Ceza İnfaz Kurumlarında Personel sorunları proje tezi ile aynı üniversitenin Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümünde “Çocuk Suçları ve Çocukları Suça İten Sebepler” proje tezi ile yüksek lisansını tamamladı.
1983-89 tarihleri arasında Kahramanmaraş’ta ‘Edeler’ adlı Türk Halk Müziği Dershaneciliği ve Orkestra İşletmeciliği, müzisyenlik ve sanat menajerliği yaptı.
Atandığı Kayseri Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumundaki kısa süreli görev sürecinde de geçici süreli görevlendirilmelerle tekrar çok sevdiği eğitim hizmetlerine öğretim görevlisi olarak devam etti. Aynı yıl içerisinde atandığı İnebolu M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü görevini yaklaşık 2 yıl yaptı. 2014 yılının ortalarında Ankara’dan sonra Türkiye’de ikincisi olan ‘İstanbul Çocuk Eğitimevi Müdürlüğü’ne kurucu müdür olarak atandı. Halen İstanbul Çocuk Eğitimevi Müdürü olarak görev yapmaktadır. Ve Ay Vakti/Düşünce-Kültür ve Edebiyat Dergisi’nde, CTE Değerler Dergisinde, İstanbul Anadolu Adliyesi Dergisi’nde yazılarını paylaşmaktadır. Gaziantep Saz-Ses ve Sahne Sanatkarları Odası, Musiki Eserleri Sahipleri Grubu Meslek Birliği ve Türkiye Yazarlar Birliği üyesidir. (NARİN DEMİRCİ)



YORUMLAR