Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Yrd.Dç.Dr Ozan Balakan: “Fırınlarda yapılan yemekler yanık olarak çıkıyor. Halkımızda böyle hafif yanık seviyor. Ancak yanık çok güçlü bir kanserojen” dedi.
Balakan Kahramanmaraş’ta bugün Gazetesine yaptığı açıklamada, kuruyemişlerde bulunan tuz, gizli tuzların ve fırınlarda pişen yemeklerin yanık olmasının kansere yol açtığını belirtti.
Yörede bulanan fırınların, vatandaşların damak lezzetine göre pişirim yaptığına bunun ise kansere daviteye çıkardığını belirten Balakan, özellikle yanıklarda bulanan kanserojen madde, kansere davetiye çıkardığını söyledi.
NÜFUS ARTTIKÇA KANSERLİ HASTA SAYISI DA ARTIYOR
Nüfus arttıkça kanserli sayısının arttığını belirten Balakan şu önemli noktaları belirtti: “Hastaneler ileride yeterli olmayabilir. Ortalama ömür artıyor. Ortalama ömür arttıkça kanserli sayısı da artıyor. Çünkü kanser çoğunlukla yaşlılık hastalığı, insanların yaşamsal süreside çok arttı. 1950’li yıllarda erkeklerde 47 olan yaş ortalaması 71’e çıktı. Bayanlarda 74 yıla çıktı. Önümüzdeki 20-30 yıllık süreçte 80 yıla kadar çıkmasını bekliyoruz. Avrupa ülkelerinde olduğunu gibi yaş ortalaması yükselecek. Yaş ortalaması arttıkça kanser vakasının da daha çok artmasını bekliyoruz. Bu sebeple yeni merkezlerin açılması, mevcut merkezlerin de hem yatak hem hizmet kalitesinin arttırılması gerekiyor. Kanserin hem çevresel hem genetik temeller olduğunu biliyoruz. Genetik olarak kansere yatkınlık oluşturulan durumlara müdahale olamaz. Annelerimizi, babalarımızı içinde bulunduğumuz toplumu seçemeyiz. Ancak kanserin önlenebilir sebeplerini engel olabiliriz.
SİGARA TÜM KANSERLERİN SEBEBİ
Kansere önlemek için en başta sigara. Sigara tüm kanserlerin neredeyse yüzde 40’nın sebebi. Akciğer kanseri gibi erkeklerde, ikinci sıklıkta görülen ve hem kadınlarda hem erkelerde kansere bağlı ölümlerin akciğer kanserinin yüzde 90’ından fazlası yine sigara. Sigara içimine mani olduğumuz zaman, akciğer kanseri gibi ölümlere neden olan kanseri çok çok nadir görülen bir hastalık kadar az göreceğiz.
SAĞLIK BAKANLIĞI VE ÜNİVİRSİTLER BİLE SİGARA İÇİMİNİ AZALTAMIYOR
Maalesef, bu konuda Sağlık Bakanlığının ve üniversitelerin çok büyük çaba göstermesine rağmen ülkemizde sigara içme onarı yüzde 40’lar civarında. Bu ABD’nin iki katı sıklıkta demek. Son zamlar, sigara ile bilinci arttırıyor. Sigara ile ilgili bilinç arttıkça eğitim düzeyi ve ekonomik kesimde sigara bırakma oranı artıyor. Ekonomik düzeyi daha düşük kesimde sigara içiciliği daha büyük boyutlara ulaşıyor. Bu konuda o kadar çalışma yapılmasına rağmen sigara içim oranı giderek artıyor. Sigaranın içinde 4 binden fazla zehirli madde var. Aynı zamanda tütün bitkisini toprağa ektiğiniz zaman topraktaki radyasyonu bile kendisine çekiyor. Çok yüksek miktarda radyasyon içeriyor. Sigara bir kenara koyduğunuzda kanserin diğer bir kenara koyduğunuzda sigara daha ağır basıyor.
YAĞ TÜKETİMİ AZALTILMALI
Bunun yanında bölgemizde kanseri arttıran etmenlerin başında yağı tüketimi geliyor. Beslenmede, meyve sebze tüketiminin artması, hayvansal proteinin arttırılması ise kanser riskini düşürüyor. Obezite ile mücadele kanserin önlenmesi için çok önemli.
FIRIN KÜLTÜRÜ DEĞİŞMELİ
Aynı zamanda bölgemizin mutfak kültüründe önemli bir konu var. Fırın yemekleri. Fırınlarda yapılan yemekler yanık olarak çıkıyor. Halkımızda böyle hafif yanık seviyor. Ancak yanık çok güçlü bir kanserojen. Polisiktik Aromatik Karbon dediğimiz bir takım zehirli maddeler yanık yiyeceklerde oluşuyor. Vücudumuza aldığımız zaman kansere yol açabiliyor.
TUZ TÜKETİMİ CİDDİ BİR TEHLİKE
Aşırı tuz tüketimi çok önemli bir kanserojen. Ülkemizde tuz tüketimi normalin 3 katı civarında. Birde gizli tuzlar var. Mesela siyah zeytinde ve peynirlerdeki ve salçalardaki tuzlar gizli tuzlara örnek. Kuruyemişte çok fazla tuz var. 100 gr kuru yemiş yediğiniz zaman 10 gr tuz alıyorsunuz. Bu da ciddi bir kanserojen. Hem hipertansiyon hem kalp damar sağlığı üzerine çok olumsuz etkileri var. Bunun azaltılması gerekiyor. Sebzelerde tuz yok. Ekmekteki aldığımız tuz yeterli. Diğer yiyeceklerin içinde de belli bir miktarda tuz var. Aslında hiç tuz atmadan böyle bir tuz ihtiyacımız yok. Bu bir damak alışkanlığı. Ağız tadımız böyle oluşmuş. Bunun bir şekilde azaltılması lazım”



YORUMLAR