Nerede O Eski Ramazanlar!
Reklam
Hacı Bilal Şen

Hacı Bilal Şen

Nerede O Eski Ramazanlar!

23 Mayıs 2018 - 01:51

Günümüzde Ramazan ayının birçok geleneği kayboldu. Bunun en iyi kanıtı büyüklerimizden sıkça duyduğumuz ” Nerede o eski Ramazanlar ” sözüdür. Peki, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ramazan aylarında neler yapılırdı? O günleri farklı ve güzel kılan alışkanlıklar nelerdi?

O dönmelerde Ramazan aynın başlangıcı aylar öncesinden belli olmazdı. Bu görev dönemin kadılarına aitti. Ramazanın başlangıcını belirlemek için insanlar yeni ayın doğuşunu beklerdi. Halktan insanlar ya da devlet görevlileri yüksek yerlere çıkıp yeni ayın doğuşunu belirlediğinde iki tane şahit ile kadıya haber verirler ve Ramazan ayı sonrasında coşkuyla başlardı. Bu haberi müjdeleyen kişilere ödül verilirdi.

Osmanlı döneminde zengin köşk veya konaklara davet edilen misafirlerin yanında fakir halk içinde sofralar hazırlanır ve çat kapı gelen misafirler geri çevrilmezdi. Misafirler iftarlarını yapıp gitmeye hazırlandığında konak sahibi tarafından kadife keseler içinde; gümüş tabaklar, kehribar tesbihler, gümüş yüzükler hediye edilirdi. Fakir kişilere ise konak sahibinin cömertliğine göre altın veya gümüş akçeler kadife keseler içinde hediye edilirdi. Diş kirası denilen bu hediyenin amacı, davetlilerin o gece zahmet edip gelerek hane sahibinin sevap kazanmasına vesile olmasıdır.

Ramazan ayında varlıklı zengin kimseler farlı yerlerdeki esnaf dükkânlarına girer ve Zimem (veresiye) defterini isterlerdi. Defterin baştan, sondan ve ortadan rastgele sayfalarını açar ve “Silin borçlarını, Allah kabul etsin” der ve borçları ödeyip giderdi. Ne borcu ödenen kimin ödediğini bilir, ne de borcu ödeyen kimi borçtan kurtardığını bilirdi.

İlk defa oruç tutacak çocuklara hediyeler verilir ya da çocukların oruçları büyükler tarafından satın alınarak oruca teşvik edilirdi. Tam gün oruç tutamayacak çocuklara öğle vakti oruçları açtırılır ve buna ‘Tekne Orucu’ denirdi.

Osmanlıda Ramazan ayı genel olarak resmi bir festival gibi geçermiş. Gece yaşanır, gündüz dinlenilirmiş. Sahur vaktine kadar Karagöz, meddah, ortaoyunu gibi programlar yapılır, yetenekli insanlar hünerlerini sergilerdi. Sahura doğru ortaya çıkan davul ve bu meyanda şekillenen mani geleneği Ramazan boyunca devam ederdi.

Osmanlı devletinin Ramazan aylarında düzenlediği ilmî faaliyetlerden en önemlisi huzur dersleriydi. Ramazanın ilk on veya 8 gününde yapılan bu dersler şeyhülislam tarafından ulemadan belli sayıda seçilerek günlere paylaştırılır ve en liyakatli âlimin bir ayeti tefsir etmesiyle başlardı. Tefsir eden âlime mukarrir, dinleyen diğer âlimlere ise muhatap denirdi. Muhataplar arasında padişah ve devlet erkânından kişiler de ayrım yapılmaksızın mükarrir önünde diz çökerek derse katılırdı. Mukarrir ve muhataplar arasında ilmi serbestlik içerisinde soru ve cevaplarla dolu zengin dersler geçerdi. Huzur derslerinin yapılacağı yeri padişah belirler ve dinleyici olarak gelenler de padişahın kontrolünden geçtikten sonra belirlenirdi.

Cerre çıkmak Ramazan geleneklerinden birisiydi. Osmanlı Devleti’nde medreselerde yaz tatilleri “Üç Aylar” da verilirdi. Bu tatillerde seçilmiş medrese talebeleri hem kendi bilgilerini pekiştirmek, hem de dinî konularda halkı aydınlatmak için İmparatorluğun farklı bölgelerine gönderilirlerdi. Bu gönderme olayına “cerre çıkmak” denirdi.

Medrese öğrencileri için cerre çıkmayı bir noktada bugünkü üniversitelerin staj eğitimleri gibi anlaşılmasında da bir sakınca yoktur.

Osmanlı’da Ramazan-ı şerifin yaklaşmasından dolayı gerek ekmek, gerekse eşya fiyatlarının inip çıkmaması konusunda devlet tarafından sabit fiyatlar belirleniyor ve belgelerde kayda geçiyordu. Bu çıkan fiyat belgelerine narh defteri deniliyordu. Bu fiyat belgelerini mahalle imamlarının bakkallara iletmeleri emrediliyordu. Bu şekilde Ramazan ayından özellikle gıda maddelerinin fiyatları düşük tutulması ve fakir ailelerinde Ramazanda rahat alış veriş yapması sağlanırdı.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar