Kahramanmaraş Halk Sağlığı Müdürlüğü olarak jinekolojik kanserler
hakkında farkındalığı arttırmayı hedeflediklerini kaydeden Gökdal, “Yumurtalık
kanseri oldukça ölümcül olan bir kanser türüdür. Yumurtalık kanserine yakalanan
kadınlarda beş yıllık yaşam oranı yüzde 30 dolayındadır. Eğer kanser belirli
bir bölgede sınırlı ise hastaların çoğu beş yıldan daha fazla yaşar. Tanısı geç
konabilen bir kanser olması bu kanserin önemini belirtmektedir” dedi.
Her yaşta ortaya çıkabilen bir kanser türü olan yumurtalık
kanserinin sıklıkla 45’li yaşlardan sonra görüldüğünü dile getiren
Kahramanmaraş Halk Sağlığı Müdürlüğü Kanser Şube Müdürü Tahsin Gökdal, hastalığın
özellikle menopozdan sonra görülme olasılığı arttığına dikkat çekti.
Menopoz döneminden sonra yaş arttıkça yumurtalık kanseri riskinin arttığını
hatırlatan Kanser Şube Müdürü Tahsin Gökdal, “70 yaşından sonra en yüksek
düzeye yaklaşmaktadır. Yumurtalık kanseri, köken aldığı dokunun çeşidine göre
farklı türlere ayrılır. Bu türlere bağlı olarak da görülme sıklığı ve başlama
yaşı değişir. En sık görülen türü ise yüzey epitelyum hücrelerinden köken alan
kanserdir. Amerika’daki kadınlarda 5. sıklıkta görülen ve aynı zamanda
kadınlardaki kanserlere bağlı ölümler arasında 5. sırada yer alan kanser
çeşididir” dedi.
AZ DOĞUM YAPANLARDA
SIK GÖRÜLÜYOR
Az doğum yapan kadınlarda veya hiç evlenmemiş kadınlarda
kanser görülme ihtimalinin yüksek olduğunu kaydeden Gökdal, şöyle konuştu:
“Yumurtalık kanseri için belirtilmiş birkaç neden vardır. Bu nedenlerin
arasında en önemlileri doğum yapmamış olma ve ailesel öyküdür. Gebeliği
engelleyici ilaçların uzun bir süre kullanılması kanser riskini bir miktar
azaltmaktadır. Yani bu ilaçların kansere karşı bir koruyucu özelliği vardır.
Ayrıca genç yaşta hamile kalmak, riski azalmaktadır. Yumurtalık kanserlerinin
yalnızca yaklaşık yüzde 10’unun ailesel olmasına karşın, hatalı genlerin tespit
edilmesi, kanserin moleküler nedenine yönelik birçok bilginin edinilmesini
sağlamıştır. Birinci derece akrabalarında yumurtalık kanseri olan kadınlarda
kanser görülme ihtimali yüksektir. Ayrıca hormonların ve çevresel etkenlerin
yumurtalık kanserinin ortaya çıkmasında etkili olduğu düşünülmektedir. Menopoz
döneminden sonra kadınlık hormonu olan östrojenin tek başına verilmesi kanser
riskini arttırmaktadır. Bu yüzden bu dönemde östrojen ile birlikte progesteron
hormonu da verilmektedir.”
SİNSİ HASTALIK: YUMURTALIK
KANSERİ
Bütün yumurtalık kanserlerinin erken dönemde semptom ve
belirti vermediklerinden dolayı oldukça endişe verici olduğunu aktaran Bulaşıcı
Olmayan Hastalıklar Programlar ve Kanser Şube Müdürü Tahsin Gökdal, şunları
söyledi: “Aralarında büyük yapısal farklılıklar olmasına rağmen yumurtalık
kanserlerinin klinik bulguları birbirlerine oldukça benzerdir. Yüzey
epitelinden köken alan yumurtalık kanserleri yeterli büyüklüğe ulaşıncaya kadar
genellikle belirti vermez. Fakat büyürse kasık ve karın ağrısı, sık idrara
çıkma, karında şişlik, hazımsızlık gibi sindirim sistemine ait belirtiler
verir. Yumurtalık kanserlerinin yaklaşık yüzde 30’u jinekolojik muayene
sırasında tesadüfen saptanır. İleri dönemde ise vajinal kanama, karında fazla
şişlik, karında asit birikimi gibi şikâyetler ortaya çıkmaktadır.”
BELİRTİLER VARSA
HEMEN DOKTORA BAŞVURMALI
Yumurtalıkların kasıkların iç tarafında olduğundan, erken
dönemde yumurtalık kanserinin teşhisinin oldukça zor olduğunu kaydeden Gökdal,
kanserin tanısına ilişkin şu bilgileri verdi: “Hiçbir şikâyeti olmayan
kadınlarda tarama amaçlı bir test yoktur. Jinekolojik muayene sırasında bu
bölgede kitle saptanması doktorun bir takım testler istemesini sağlar. Bu
testlerden birisi ultrason görüntüleme yöntemidir. Vajinanın iç kısmına küçük
bir alet yerleştirilerek yapılan bu yöntemde yumurtalıklardaki kitle saptanır.
Bu kitlenin hareketsiz olması yumurtalık kanseri olma riskini arttırır. Fakat
bu yöntemle tümörün iyi veya kötü huylu oldu anlaşılamaz. Bunu anlamak için
doktor karın bölgesinde küçük bir kesik yaparak laparoskop denilen aletle
yumurtalıkları görüntüler. Bu sırada tümörden küçük bir parça alır. Ayrıca
yapılan kan testlerinde bir kanser göstergesi olan CA-125’in yüksek saptanması,
diğer testlerle birlikte tanıyı büyük ölçüde koydurur. Ayrıca bu test
hastaların takibinde oldukça önemlidir. Belirli aralıklarla bu testin yapılması
hastaların tedaviye verdiği cevabı ve tekrarlama ihtimalinin takip edilmesini
sağlar. Fakat CA-125 sadece yumurtalık kanserinde yükselmez. Yumurtalık
kistleri, enfeksiyon gibi durumlarda da bu maddenin kandaki düzeyi artmaktadır.
Hastalığın kesin tanısı için tümörden alınan parçanın patoloji laboratuvarında
incelenmesi gerekir.”
ERKEN TEŞHİS TEDAVİDE
EN BÜYÜK YARDIMCI
Yumurtalık kanserinin tedavi seçeneklerinin günümüzde dahi yeterli derecede olmadığını vurgulayan Gökdal, erken teşhisin hastalığın tedavisinde son derece önemli olduğunu bildirdi. Gökdal, şunları kaydetti: “70’li yıllardan bugüne kadar geçen dönemde sağ kalım oranında az bir iyileşme sağlanmıştır. Yumurtalık kanserinin tedavisinde birçok doktorun bir araya gelerek bir ekip çalışması içinde olması gerekir. İlk tedavi seçeneği ameliyattır. Daha sonra hastaya kemoterapi ve ışın tedavisi uygulanır. Bazı durumlarda ameliyat ve ilaç tedavisi sonrası ikinci bir ameliyat yapılması gerekir. Bu ameliyattan sonra hastanın durumu yeniden değerlendirilir. Hastalığın seyrinde en önemli kriterlerden birisi hastalığın kaçıncı evredeyken saptanmış olmasıdır. Birinci evrede teşhis edilen ve tedavisi yapılan yumurtalık kanseri hastalarında beş yıllık sağ kalım oranı %70’lerde iken dördüncü evrede yakalanan hastalarda beş yıllık sağ kalım ihtimali yoktur. Bu yüzden tedavinin şeklinin belirlenmesinde erken teşhis çok önemlidir.” Gökdal, son olarak şu ifadelere yer verdi: “Yumurtalık kanserinin bir kadın kanseri olmasından hareketle bugün; hayatınızda, yanınızda, sağınızda, solunuzda bulunan bütün bayanları, ücretsiz kanser taramaları için Kanser Erken Teşhis Tedavi ve Eğitim Merkezlerine bekliyoruz.” (HABER-FOTO: KENAN ONARAN)



YORUMLAR