Yeni anlaşma kapsamında Birleşik Krallık, Avrupa Birliği’nin Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (CSDP) çerçevesindeki barışı koruma misyonlarına, kriz yönetimi operasyonlarına ve ortak askeri hareketlilik programlarına aktif olarak katılabilecek. Bu, Brexit sonrasında birçok alanda iş birliği azalan tarafların, özellikle askeri ve stratejik düzlemde yeniden yakınlaştığını gösteriyor.
Özellikle Rusya’nın Doğu Avrupa’da giderek artan askeri varlığı, siber saldırılar ve istihbarat faaliyetleri gibi tehditler, bu anlaşmanın arka planında belirleyici faktörler arasında yer alıyor. Taraflar, bu riskleri “nesillerin en büyük güvenlik tehdidi” olarak nitelendirirken, karşılıklı stratejik danışma mekanizmalarının kurulması, ortak tatbikatların yapılması ve kriz anlarında koordineli müdahale planlarının geliştirilmesi gibi adımlarda mutabık kaldı.
Anlaşma, her ne kadar savunma iş birliğini genişletiyor olsa da, Birleşik Krallık’taki savunma sanayisinin Avrupa Birliği’nin 150 milyar avroluk yeniden silahlanma fonuna doğrudan erişimini henüz sağlamıyor. Bu konuda ek müzakerelerin gerektiği ve ilerleyen haftalarda teknik heyetlerin bir araya geleceği belirtildi. Yani ekonomik ve endüstriyel entegrasyon, askeri iş birliğine nazaran daha temkinli ilerleyecek gibi görünüyor.
Bununla birlikte, yapılan açıklamalarda her iki taraf da bu anlaşmayı sadece bir “başlangıç” olarak gördüklerini ve ikili ilişkilerin kapsamlı biçimde yeniden inşa edilmesi gerektiğini vurguladı. Londra ve Brüksel’in aynı masa etrafında, ortak tehdit algısıyla hareket etmeye başlaması, Avrupa’nın güvenlik mimarisi açısından yeni bir dönemin kapısını aralıyor.
Bu gelişme sadece savunma sahasında değil; diplomasi, dış politika ve stratejik istihbarat alanlarında da Avrupa kıtasında daha yakın bir koordinasyonun önünü açabilir. Özellikle Ukrayna savaşı, Orta Doğu’daki istikrarsızlıklar ve Çin ile yaşanan küresel güç rekabeti bağlamında, bu tarz ittifakların önemi her geçen gün artıyor.
Sonuç olarak, Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği arasında imzalanan bu yeni güvenlik mutabakatı, Avrupa’nın geleceği adına kritik bir adım olarak tarihe geçti. Taraflar arasındaki bu yeni sayfa, hem Avrupa'nın kolektif savunma kapasitesini güçlendirecek hem de uluslararası arenada daha kararlı ve bütüncül bir aktör olarak hareket etmelerine olanak sağlayacak.
YORUMLAR