Tasavvuf Müziği Sanatçısı Sami Özer: “İyi ki...
Reklam

Tasavvuf Müziği Sanatçısı Sami Özer: “İyi ki Ailem Konservatuvara Göndermedi”

Türk Tasavvuf Müziği'nin önemli isimlerinden Sami Savni Özer, konservatuvara gitmeden tasavvuf müziği sanatçısı oldu. Ailesi tarafından konservatuvara gönderilmediği için şimdilerde mutlu olduğunu kaydeden ve "İyi ki göndermemişler" diyen Özer, "Okumuş olsaydım bu işin masterini falan yapmak isterdim ve İngiltere'ye giderdim. Dini tarafım o kadar gelişmezdi o zaman. Benim için çok büyük bir kayıp olurdu. Her şeyde bir hikmet vardır. Hiç üzgün değilim konservatuvara gitmediğim için" dedi. 

26 Ekim 2025 - 22:57

RÖPORTAJ: Narin DEMİRCİ

"YÜREKTEN OKUYAN BİR HAFIZ, SARHOŞU BİLE CAMİYE GETİREBİLİR"

“Müzik, kültürleri birleştiren evrensel bir dildir. Naçizane, bendeniz de bu evrensel dilin çok yönlü seslerinden biriyim” sözleriyle kendisini tanımlayan ve müziğe sekiz yaşında ezan okuyarak başlayan Sami Özer, ezanı “Musikinin en güzel yeri” olarak değerlendiriyor. Müziğe ezanla başlayan bir sanatçı olarak, ezanın musikideki yerini Bilal Habeşi örneğiyle perçinleyen sanatçı, "Ezanın musikideki yeri Bilal Habeşi'den geliyor. İlk ezanı o okudu. En güzel o okuduğu için Resulullah Efendimiz ona okutturdu. Yoksa bir sürü sahabe vardı. Hz. Ebubekir vardı, Hz. Ali vardı, Hz. Osman vardı ama Efendimiz Bilal Habeşi'ye okuttu. Demek ki sesinin güzelliğinin yanında sesinde bir musiki de vardı. Müziğin en güzel yeri Ezan-ı Muhammedî'dir. O güzel sesten gelmiştir müzik. O hitabı yürekten okuyan bir hafız, sarhoşu bile masadan kaldırıp camiye getirebilir" diye konuşuyor.

MAHALLEDE TENEKE BİLE ÇALARAK ŞARKILAR SÖYLÜYOR

Çok küçük yaşlarda müziğe olan ilgisi nedeniyle mahallede teneke bile çalarak şarkı söylediğini belirten Sami Özer, "Çocukluktan müziğe karşı çok fazla ilgim vardı. Mahallede teneke çalardım. Kendi kendime şarkılar söylüyordum” diyor. 1969 yılında Amir Ateş ile tanıştığının da altını çizen sanatçı, “O beni Emin Ongan hocaya götürdü. On bir sene ondan ders aldım. Şimdi öyle hocalar yok. Türk müziğini ondan öğrendim öğrenebildiğim kadar. Ondan sonra da 1986'da gönlümün sultanı Sefer Efendi ile tanıştım. Zaten ben ondan sonra yaşadım. O bana hem müziği hem de her şeyi öğretti" ifadelerini kullanıyor.

"KONSERVATUVARA GİTMEDİĞİM İÇİN HİÇ ÜZGÜN DEĞİLİM"

Ailesinin kendisini konservatuvara göndermek istemediğini bu günlerde gönül ferahlığıyla dile getiren ve "İzin vermediler. İyi ki de vermemişler" diyen Özer, pişmanlık duymadığını da şu sözlerle anlatıyor, "Kabiliyetim çok iyiydi. O yüzden okumuş olsaydım bu işin masterini falan yapmak isteyecektim. İngiltere'ye giderdim. Dini tarafım o kadar gelişmezdi o zaman. Benim için çok büyük bir kayıp olurdu. Her şeyde bir hikmet vardır. Hiç üzgün değilim konservatuvara gitmediğim için." 

TORONTO’DA KONSERE EZANLA BAŞLADI

Tasavvufun musikideki öneminden de bahsetmeden geçmeyen Özer, "Tasavvuf gönül çalmaktır. Allah dostlarının sözlerini musikilediğin zaman insanların gönlünü daha çok çalıyorsun. Çünkü insanların tabiatında musiki var. Elest-i bi Rabbiküm hitabında müzik var. Ondan insanlar daha çabuk etkilenebiliyor. Ben müzikle, ilahilerle hiç namazla ilgisi olmayanların beş vakit namaza başladıklarını biliyorum. Müziğin insan hayatında çok büyük etkisi var. İnsanın hayatını bile değiştiriyor" diyor. Müziğin dönüştürücü gücüne olan bu inancı nedeniyle yurt dışı konserlerinden birine de ezanla başladığını söyleyen sanatçı, "Mesela Kanada’daki Toronto Üniversitesi’ne konser için gitmiştim. 'Ezanla başlayacağım' demiştim. Ve salonun yarısı Müslüman ise yarısı da hâlâ davette bekleyen diğer kardeşlerimizdi. Ezanla herkes ağlamıştı orada. Müzik insanlığın ortak noktası" ifadelerine yer veriyor.

"SEFER EFENDİ BÜTÜN ESERLERİMİN MİMARIDIR"

1986 yılında Sefer Efendi ile tanıştığını ve onun bütün eserlerinim mimarı olduğuna dikkat çeken Sami Özer, "Dini tedrisattan yetişmiştim ama Sefer Efendi ile tanıştıktan sonra tasavvufu öğrendim. Bunları bilmiyordum. Sefer Efendi bütün eserlerimin ve albümlerimin mimarıdır. 10 albümün bütün repertuarlarını o hazırladı. Sonrakilere ömrü yetmedi ama proje onundur. Ben hiçbir şeyi kendimden saymıyorum. Her hizmeti onlar yaptırıyor. Amirin altındaki memur gibiyiz. Onların himmetleri var. Onun için de Allah'a ne kadar şükretsek azdır" diyor.

KENDİSİ MÜEZZİNDİ, EŞİ PROFESÖR

Sefer Efendi'nin hayatındaki önemini anlatırken evliliği konusunda da etkisi olduğunu söyleyen Özer, "Ben bir müezzindim. Bizde âdet ya kız istenirken 'Oğlunuz ne iş yapıyor?' diye sorarlar. Geleceği parlak değil gözüyle bakılıyordu" diyor. Eşinin profesör olduğunu da hatırlatan sanatçı şöyle devam ediyor, "Bunda da evliya himmeti var. Sefer Efendim istedi evliliğimizi. Manevi kızıydı. Çok şükür çok güzel bir evliliğimiz var. O yüzden gençlere tavsiyem her şeyi aşk zannetmesinler. Bir kere evlensinler ama evlensinler. Sefer Efendim de 'Allah bir hanım bir' derdi. Tabii ki evlilikte problemler olabilir. Anlaşamayabilirsin. Ama bir taraf sabretsin. Sefer Efendim hep, 'Havada bulutlar olur, şimşekler çakar. Ama sonra rüzgâr onu bir dağıtır, güneş doğar. Güllük gülistanlık olur' derdi. Ve yine derdi ki, 'Denizler durulmaz dalgalanmadan.' O yüzden gençlere tavsiyem acele etmesinler. Gerçekten severek evlensinler. Ben kırk iki yaşında evlendim. Evlenmek ecel gibi. Ne zaman geleceği belli olmaz."

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x