Gurgum Nasıl Markasi Oldu? Med-Babil Savaş Makinesinin Gölgesinde...
Alper Eskikılıç

Alper Eskikılıç

Gurgum Nasıl Markasi Oldu? Med-Babil Savaş Makinesinin Gölgesinde Son Direniş - M.Ö. 612

14 Mayıs 2025 - 05:23

Zagros Dağları’nın sarp yamaçlarında yankılanan Med süvarilerinin çelik nal sesleri, Fırat kıyılarına doğru bir felaketin habercisi gibi uzanıyordu. Bugünkü Kahramanmaraş olan Gurgum, hala Asur’a olan sadakatini koruyordu; Ama bu sadakat, çökmekte olan bir imparatorluğun enkazına zincirlenmek demekti. Ninova çoktan yıkılmış, Asur’un kalbi sökülmüştü. Şimdi sıra taşradaki direniş kalelerinde, sessizce düşmeleri beklenen son yapılardaydı.

Gurgum, Hitit mirasını taşıyan parlak döneminde Kral Halparuntaş ve oğlu Tarhulara ile yükselmişti. Kabartmalarla süslenmiş taş duvarları, aslan heykelleriyle korunan girişleri ve her biri birer siyasi beyan olan yazıtlarıyla Anadolu’nun en gözde kent devletlerinden biri olmuştu. Ama kader, onu Asur’un sadık vasallarından biri yapmıştı. Ve artık Medlerin doğudan gelen fırtınası karşısında yalnızdı.

Kral Kyaxares’in komutasındaki Med ordusu, Babil Kralı Nabopolassar’la kurulan stratejik ittifak sayesinde muazzam bir kıskaca dönüşmüştü. Kyaxares, Urartu dağlıklarını aşarken karşısına çıkan direnişleri ezip geçmişti. Nihayet Gurgum’un surlarının önüne geldiğinde, savaş değil, önce korku salındı.

Komutan Ratuş’un yönetimindeki özel Med birlikleri, Gurgum çevresindeki yerleşimleri sistematik olarak yok etti. Fakat bu yok ediş yalnızca fiziksel değildi. Medler, su kuyularını domuz yağıyla kirletti; hububat ambarlarına ölü hayvanlar yerleştirerek salgın hastalık yaydılar. Geceleri, dağ geçitlerinden sürülen çıngıraklı keçilerle şehirde korku ortamı oluşturdular. Her gece farklı bir sur kulesine, ölü gibi giydirilmiş cansız bedenler asıyorlardı; bu görüntüler, Gurgum’un muhafızlarının uykusunu kaçıran birer kabusa dönüşüyordu.

İçeride, Asur’dan yardım gelmeyeceği artık anlaşılmıştı. Kral Aksudari, sarayının taş zeminine kazıttığı şu sözlerle kararını netleştirdi: “Gurgum düşerse, zaman bile unutmasın.” Bu sözle birlikte şehrin elit muhafızları olan “Taş Kartallar”, tüm kapıları mühürledi ve direnişe hazırlandı.

Ancak Medler olağanüstü bir kuşatma zekasına sahipti. Kuşatmanın 29. gecesi şehir merkezinden yükselen bir patlama, halkı dehşete düşürdü. Sarayın altındaki mühimmat deposu içeriden sabote edilmişti. Ardından tarihte eşi az görülen bir saldırı planı devreye girdi.

Medler, “kaygan kalkan” olarak adlandırılan özel bir saldırı taktiğini uyguladı. Hayvan yağına batırılmış keçi postlarıyla kaplanmış tahtaları altlarına yerleştiren seçkin birlikler, surların eğimli bölgelerinden yağ gibi akarak şehre sızdılar. Aynı anda, kuru dere yatağı boyunca gizlenmiş 12 kişilik bir sualtı sızma timi, nefeslerini dakikalarca tutarak kanal hattından içeri girdi. Bu birlik, Urartu döneminden devşirilmiş sualtı savaşçılarıydı.

Sabaha karşı,surların kuzeydoğusundaki kuleden yoğun bir duman yükseldi. Bu dikkat dağıtıcı harekatın ardında asıl hedef, güney kapısıydı. Medler, dört yönlü çapraz yıkım arabalarıyla kapıyı hedef aldı. Bu ahşap dev araçların merkezine sarmaşık kökleri ve katranla kaplanmış kuru keçi gübresi yerleştirilmişti. Alev aldırıldığında yokuş aşağı hızla fırlatıldılar. Kapıya çarptıklarında yalnızca yapısal yıkım değil, patlama etkisi de yaptılar.

Kapılar yerle bir olurken, içeri giren Med birlikleri karşısında Taş Kartallar son barikatlarını kurdu. Fakat Medler, ok gibi sessiz ama ölümcül bir silah kullandılar: Okkuh. Geyik boynuzundan yapılan yaylarla donatılmış bu silahlar, dar sokaklarda ölümün fısıltısı gibi yayılıyordu. Arbalet benzeri bu sistemle barikatlar kısa sürede çöktü.

Saray kuşatıldığında Kral Aksudari, elinde Asur’dan kalma kutsal bir mühür taşıyordu. Teslim oldu ama boyun eğmedi. Komutan Ratuş, onun alnına Med çeliğiyle kesik bir çizik attığında, Aksudari şu sözleri söyledi: “Artık sizin tarih dediğiniz şey, bizim küllerimizle yazılacak.”

Kyaxares, Gurgum’u yok etmedi. Aksine, onu Anadolu’daki egemenlik planında bir merkez haline getirdi. Şehirdeki yazıtlar Med diline çevrildi, tapınaklar yeniden düzenlendi. O günden sonra Gurgum, Med kayıtlarında ilk kez “Markasi” olarak anıldı.

Bugün Maraş Ovası’nın derinliklerinde yatan bu şehir kalıntıları, hem bir direnişin hem de büyük bir dönüşümün simgesidir. Kazılarda çıkarılan kabartmalar, çatlamış taşlar ve yazıtlar hala o günlerin izlerini taşır.

Kahramanmaraş Birlik Platform Araştırmaları

Yararlanılan Kaynaklar:

Liverani, Mario. The Ancient Near East: History, Society and Economy, Routledge, 2014.

Radner, Karen. Assyria: The Imperial Might, British Museum Press.

Bryce, Trevor. The World of the Neo-Hittite Kingdoms, Oxford University Press.

Livius.org: "Gurgum", "Kyaxares", "Neo-Assyrian collapse"

 

Saygılarımla,

Alper ESKİKILIÇ

KMBP GRUP YÖNETİCİSİ

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar