Taşların Üzerine Düşen Gökyüzü: Germanicia Depremi - M.S. 500
Alper Eskikılıç

Alper Eskikılıç

Taşların Üzerine Düşen Gökyüzü: Germanicia Depremi - M.S. 500

26 Haziran 2025 - 17:51

Güneş bir Şubat sabahı ufuktan belirirken, Germanicia’nın taş sokaklarında sükunet hakimdi. Roma imparatorluğu 100 sene önce bölünmüş şehir Doğu roma imparatorluğunun yani Bizans’ın payına düşmüştü. Antakya merkezli Suriye Coele eyaletinin (Coele Syria) doğu sınırında yer alan önemli bir sınır kalesi niteliğindeydi. O zamanlar Sasaniler ile Bizansın arasında ciddi sıkıntılar olduğundan Doğu Roma'nın doğu savunma hattının bir parçasıydı., Antiochia’ya (Antakya) giden İpek Yolu'nun kilit noktalarından biri olarak canlıydı. Mozaiklerle bezeli bazilikaları, taş kemerli pazar çarşıları ve dağın yamacına yaslanmış geniş hamamları ile Germanicia, Suriye Eyaleti'nin Roma’dan kalan izlerini hala taşıyordu.

Fakat o sabah, bir şey farklıydı. Katedralin çanlarını çeken genç din adamı Markus işlerini bitirdiğinde gökyüzünün olağandışı bir sessizlikle donduğunu fark etti. Rüzgar değişik esiyordu, kuşlar uçmaktan vazgeçmiş gibiydi.

Ve sonra...

Bir uğultu yükseldi. Derinden. Sanki yerin altındaki  zincirler kırılıyordu. Ardından taş sokaklar bir çığlık gibi yarıldı. Markus’un gözleri önünde, katedralin çan kulesi önce yana eğildi, sonra içinden çıkan taşlar büyük bir gürültü ile çöktü.

Depremin şiddeti öyle büyüktü ki, muhtemelen Ahır dağının eteklerindeki Nekropolis’in (mezarlığın) duvarları bile yıkıldı. Germanicia’nın güney kapısı, taş takviyeleriyle yapılmış büyük kemerli giriş, orta noktadan ikiye ayrıldı. Şehir merkezindeki agora (pazaryeri), mozaiklerinin üstü çatlayan sütunlarla doldu; Mermer sütunlar, domino taşları gibi devrilirken toz bulutları yükseldi, güneşi yuttu.

Markus, olayları anlatırken şöyle yazacaktı:

“Yer, sanki günahlarımız bağışlanmadan bizi yutmak istiyordu. Ağlayan kadınların sesine, duvarların çöküşü eşlik ediyordu. İbadethaneler bile titredi. Germanicia ağladı o gün. Ve biz, onunla birlikte ağladık.”

Enkaza dönen mahallelerden birinde, çömlekçi Tiburnus’un evi tamamen çökmüştü. Komşular kazma kürekle, sessizce taşları kaldırmaya çalışırken, bir çocuğunun muhtemelen elleri mozaik döşemelerin arasından çıkmıştı. O anda şehirdeki herkes anladı: Bu yalnızca bir doğa olayı değil, tekrar tekrar ortaya çıkan çağ kırılmalarından biriydi. Bu bölge defalarca deprem görmüştü. Deprem tabakaları M.Ö. 2260’a kadar gidiyordu. Maraş’ın depremleri  hep acımasızdı. Her ortaya çıkışında üstünde hüküm süren ülkeleri ve şehirleri mahvediyordu. Bilinen ilk büyük depremin üzerinden 4000 yıl geçip de  2023 depremine geldiğinde dahi aynı yok oluş aynı acılar tekrarlanmıştı.

M.S. 500’de olduğu düşünülen Depremin ardından Asi Nehri'nin akıntısı birkaç gün boyunca durdu. Kaynaklar, yeraltı sularının yön değiştirdiğini, bazı pınarların tamamen kuruduğunu, bazılarının ise kükreyerek yeniden patladığını bildiriyor. Germanicia çevresindeki kırsal alanlarda meydana gelen heyelanlar, çiftlikleri yuttu. Antik köyler toprakla kaplandı.

İlginçtir, MS 500’de yaşanan bu felaket, sadece Germanicia değil, kuzeyde Melitene (Malatya),doğuda Edessa (Urfa) ve güneyde Hierapolis (Halep) şehirlerini dahi yıkıp geçmişti. Dönemin tarihçileri, o yıl Roma-Sasani sınır hattında bir gerilme yaşanmadığını, çünkü her iki tarafın da deprem sonrası şehirlerini yeniden inşa etmekle meşgul olduğunu yazar.

Bir rahip olan Ioannes Lydos, kaleme aldığı metinde şöyle der:

“Bu sarsıntı, yalnız taşları değil, kralların gururunu da yerle bir etti. Doğu’nun kalbi çatladı.”

Bu olaydan sonra Germanicia, yavaş yavaş Bizans etkisini daha derin yaşamaya başladı. Roma'nın merkezi desteğiyle bazı yapılar yeniden inşa edilse de, şehir asla eski ihtişamına dönemedi.

O dönemde Maraşta yerli Süryaniler, Aramiler, Hristiyanlaşmış eski pagan (putperest) hititli halklar ve Roma kökenli yönetici sınıflardan oluşuyordu

Hatta bazı kaynaklar, bu depremle birlikte Maraş’ta pagan (putperestliğin) izlerinin tamamen silinmeye başladığını ve Hristiyanlığın daha sistemli hale geldiğini belirtir.

Bugün dahi Kahramanmaraş’ın dağlık ilçelerinde, toprak altından çıkan eğik taş duvarlar ve kırık sütun başlıkları, bu büyük sarsıntının sessiz tanıklarıdır.

Önemli Not:

Kaynaklarda M.S. 498 – M.S.502 arasında olduğu geçmektedir. Ve bu deprem yine çok büyük birde deprem olan 29 Kasım 1114 depremi ile karıştırılmamalıdır.

Diğer önemli husus: Ioannes (Lydos) Liber de Ostentis bu depremi “Antakya’dan Fırat’a dek kentleri yutan Tanrısal sarsıntılar” diye aktarır.

KAHRAMANMARAŞ BİRLİK PLATFORM ARAŞTIRMALARI
Yararlanılan Kaynaklar:

The Beginning of Byzantine Chronography: John Malalas," by Elizabeth Jeffreys, Chapter 14 from Greek and Roman Historiography in Late Antiquity, Fourth to Sixth Century A.D. (Boston, 2003)

Guidoboni, Emanuela; Comastri, Alberto & Traina, Giusto. Catalogue of Ancient Earthquakes in the Mediterranean Area up to the 10th Century. (1994)

Ambraseys, N. N. Earthquakes in the Mediterranean and Middle East: A Multidisciplinary Study of Seismicity up to 1900, Cambridge University Press, 2009.

 

Saygılarımla,

Alper ESKİKILIÇ

KMBP GRUP YÖNETİCİSİ

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar