Aslına bakarsanız dün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü idi. Adı üstünde hem çalışan hem de gazeteci olması gerekir insanın böyle bir günü kutlaması için. Ama sektörün emektarları haricinde daha çok “gazeteci” unvanını kullananlar kutladı günü. Eskiden 10 Ocak Gazetecilerin Bayram günüydü gazeteciler için. Bayrama hazırlanır gibi hazırlık yapılırdı. Ziyaret edecek olan Kurumlar, Partililer, STK’lar, Başkanlar ve Milletvekilleri gün öncesinden arar derneğinizi ya da bu sektörde gerçekten emek vermiş Gazetecileri ziyaret eder onore ederdi. Şimdi bunun yerine tanımadığımız insanlar kısa mesajlarla, sosyal medya paylaşımlarıyla ve göstermelik ziyaretlerle Gazetecilerin gözlerini boyamaya çalışıyorlar. Ama nafile.
Gazeteciler Günü dolayısıyla iki çift laf etmek istiyorum Kahramanmaraş tabiriyle. Gazeteciliğin itibarı özellikle şu 6-7 yılda tamamen maalesef yok edildi. Eskiden saygı duyulan, bakanların, bürokratların ceketini iliklediği gazetecilere şimdilerde kıytırık belediye başkanları ya da parti yöneticileri tarafından saygı gösterilmiyor. Ve onların bu saygısızlığı yapmalarına sebep olan kişiler de tam olarak gazeteciler. Evet yanlış duymadınız gazeteciler. Kendi mesleğinin şerefini, onurunu, haysiyetini iki paralık eden ve iki paralık değeri olmayan insanların gözünde paçavraya dönderen gazeteciler. Neden böyle söylüyorum açıklayayım. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününden dolayı iki farklı partiden ve bir STK temsilcisinden Derneğimizi ziyarete gelecekleri yönünde telefon aldım. Kendilerine Depremden dolayı yerimizin yıkıldığını Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi’nin bizlere geçici olarak tahsis ettiği Basın Evinde ağırlayacağımızı söyledik. Partinin bir tanesi 15 dakika sonra diğeri yarım saat sonra ziyaret edeceğini ve STK’nın ise 1 saat içerisinde Derneğimizi ziyaret edeceklerini söylediler. Tabi ki kibar bir dille kendilerini geri çevirerek ziyaretlerini kabul etmeyeceğimizi ilettik. Randevu böyle olmaz. Bu tabiri caizse çat-kapıdır. Ve özel bir gün için çat-kapı ziyaret olmaz. Yol, yordam, edep, erkan bilmeyenler devlet yönetimine talip oluyor ya, o da ayrı bir komedi. Demem o ki, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü emekçi Gazetecilerin dışında bütün herkesin günüymüş.
***
BAL GİBİ YİYORLAR, ARTIK SAKLAMIYORLAR!
Bir de 300 ile 500 binlikçiler var. Nedir bunlar? Kalemini 300 bine 500 bine peşkeş çekenler. Dün çok sevdiğim ve değer verdiğim bir abimiz programlara neden katılmadığımı sordu. Bende kendisine çok önemli programlar olmadığı müddetçe hiçbir programa katılmayacağımı söyledim. Yine neden işte diye sorduğunda; “Sen ne kadar emek sarf edersen et, uğraşırsan uğraş hakkaniyetli bir yönetim yoksa denetim yoksa emeğinin karşılığını başkalarına peşkeş çekiyorlarsa emeğini başkalarına veriyorlarsa ne işimiz var bizim o programlarda” dedim. Hep bir şeyleri duyuyordum ama inanmıyordum yada toz konduramıyordum yok ya olmaz öyle şeyler. Yapmazlar. Hak yemezler. Diyordum ama oluyormuş. Vallahi de billahi de bal gibi oluyormuş.
Emekçi gazeteci arkadaşlarımıza 2-3 ayda ağızlarına bir parmak bal çalan deprem bölgesinde yaşam mücadelesi ettirmeye mahkum ettirenler başkalarına 150 bin, 300 bin, 500 bin, ayda 30 bin, 50 bin TL öderken sosyal medyacılara da büyük paralar ödemekten geri kalmıyorlar. İnsanın ağzı açık kalıyor bu durum karşısında. Sonrada niye tehditçi, şantajcı çoğalıyor diye dert yanıyorlar. Sen destekliyorsun ve çanak tutuyorsun halbuki. Sen her kapına gelene ilan verirsen, hep kapına gelene site kurdurursan, sosyal medyacılara sektöre sokmaya çalışırsan ne bu işlerin önüne geçersin ne de durdurabilirsin.
Sonuç olarak bundan sonra önemli olmadıkça hiçbir programa katılmama kararı aldım. Zaten aylık maaşa bağladıklarınız canlı olarak veriyorlar. Oradan takip ederiz. Siz kafanızı yormayın. Hiç olmadı ajans var oradan da alacaklarımızı alırız.
Kalın sağlıcakla…
ÖNÜMÜZDE YAZI:
İŞADAMI AHMET DURAN BALSUYU NEDEN HALA YAKALANAMADI
YORUMLAR