Ateşin Gölgesinde Maraş: Kızıl Gökyüzünde Germanikeia...
Reklam
Alper Eskikılıç

Alper Eskikılıç

Ateşin Gölgesinde Maraş: Kızıl Gökyüzünde Germanikeia Savaşı - M.S. 792

12 Aralık 2025 - 17:43

Toros Dağları’nın gölgesinde uzanan Maraş ovasında gökyüzü kıpkırmızıydı. Gün batımının değil, ateşin rengiydi bu. Abbasi Halifesi Harun Reşid, Bizans’ın doğu sınırlarını yerle bir etmek için büyük bir orduyu Anadolu içlerine göndermişti. O yıl Bizans İmparatoru VI. Konstantin tahtta oturuyordu; Ama sarayda annesi İrene’nin entrikaları, tahtın etrafındaki gücü zayıflatmıştı. Bu zayıflığı fark eden Abbasi Halifesi Harun Reşid, Bizans’ın güney sınırına ölümcül bir darbe indirmek için Antakya üzerinden kuzeye, Maraş’a doğru ordusunu yürüttü.  Arap ordusu Antakya üzerinden ilerleyerek Germanikeia yani bugünkü Maraş  civarına ulaştı. Ordunun başında, Halife’nin kuzeni olan tecrübeli komutan Abd al-Malik bin Salih el-Haşimi vardı.

Maraş çevresi o dönemde Bizans ile Araplar arasında sürekli el değiştiren bir sınır bölgesiydi. Her iki taraf da şehri stratejik bir kale olarak görüyordu. Araplar için kuzeye, Anadolu içlerine açılan kapıydı; Bizans içinse Suriye’ye inen tek savunma hattı. Bu yüzden Germanikeia’da yaşanacak savaş, yalnızca iki ordu arasında değil, iki medeniyet arasında olacaktı.

Gün doğarken ovalık alanda sis henüz dağılmamıştı. Her iki ordu da sessizce mevzilenmişti. Arap piyadeleri merkezde dizilmişti; Süvariler ise kanatlarda, atların burunlarından çıkan buhar sisin içinde kayboluyordu. Bizans hattı, mavi ve altın işlemeli sancakların altında saf tutmuştu. Maraş surlarının dışında, kente hakim bir tepede konuşlanmışlardı. Aralarındaki sessizliği yalnızca at kişnemeleri ve zırhların birbirine sürtünmesinden çıkan metal sesi bozuyordu.

Theophanes, o sabah gökyüzünün “toz ve dumanla karardığını” yazar. İlk çarpışma anında Abbasi süvarileri yıldırım gibi Bizans hatlarına saldırdı. Toz bulutları yükseldi, toprağın kokusu kanla karıştı. Bizans merkez hattı bir anlık sarsıntıyla geri çekildi; ardından karşı saldırıya geçti. Kılıç sesleri ovada yankılanıyordu. Şehir surlarının dışındaki Bizans kampı kısa sürede alev aldı. Yangın hızla yayıldı, gökyüzünü duman kapladı.

Tam o sırada, savaşın seyrini değiştiren bir doğa olayı yaşandı: Şiddetli bir rüzgar peydah oldu. Fırtına, yanmakta olan Bizans çadırlarının ateşini ovaya, ardından surların ötesine taşıdı. Alevler gökyüzüne yükselirken rüzgarın uğultusu insan seslerini bastırdı. Theophanes’e göre bizans askerleri bunu “Tanrı’nın nefesi” olarak adlandırmışlardı. Araplar ise bu fırtınaya “Allah’ın yardımı” olarak inanıyorlardı.

Üç gün boyunca gökyüzü kırmızı kaldı. Rüzgar cesetlerin kokusunu Toros dağlarının eteklerine taşıyordu. Bizans ordusu dağılmıştı. Komutanlar Niketas ve Michael esir alınmış; Şehir tamamen yıkılmasa da yağmalanmıştı; Kiliseler, depolar ve silahhaneler ateşe verilmiş ve o zaman ki Maraş halkı iki taraf arasında sıkışıp kalmıştı:

Bizans’a sadık olanlar kuzeye kaçtı, bazıları dağ köylerine sığındı, bir kısmı ise Müslüman ordularla anlaşarak şehirde kalmaya devam etti.

Savaşın ardından Halife Harun Reşid, Bağdat’ta büyük bir zafer töreni düzenletti. Germanikeia’nın düşmesi Bizans sınır savunmasında derin bir yara açtı. Fakat Bizans imparatorluğu bu yenilgiyi unutmadı. Yirmi yıl sonra, 812’de bölgeye yeniden saldırıya geçeceklerdi. Ancak 792’de yaşanan bu savaş, Maraş’ın tarihinde ateşle rüzgarın birleştiği ve gidişatın değiştiği ender savaşlardandı.

Tarihi kayıtlarda o gün ki atmosfer çok net bir şekilde betimlenmiştir;

“Gökyüzü üç gün boyunca kan gibi kızıldı; Rüzgar, ölülerin kokusunu dağlara taşıdı.”

(Theophanes Confessor, Chronographia, M.S. 792)

Yöre halkı o savaştan sonra nesiller boyunca o günü “Kırmızı Gökyüzü Günü” olarak andı. Kimi yaşlılar, fırtınanın şiddetinden bahsederken hala dizlerinin titrediğini söylerdi. Çocuklara anlatılan masallarda o savaşın rüzgarı, geceleri ovada uluyan bir ruh gibi anılırdı. Harun Reşid’in orduları çok sonra bölgeden çekildi ama o savaşın izleri yüzyıllar boyunca silinmemişti.

Kahramanmaraş Birlik Platform Araştırmaları

Yararlanılan Kaynaklar:
Theophanes Confessor, Chronographia, ed. de Boor, Leipzig 1883.
Al-Tabarî, Târîkh al-Rusul wa’l-Mulûk, cilt VIII, s. 234–238.
Al-Baladhuri, Futuh al-Buldan, Beyrut, 1866.
Michael the Syrian, Chronique, cilt III, s. 121.
Walter Kaegi, Byzantium and the Early Islamic Conquests, Cambridge University Press, 1992.

Saygılarımla,
Alper ESKİKILIÇ
KMBP GRUP SORUMLUSU

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..

Son Yazılar