M.S. 542 yılının baharına doğru, Roma’nın doğu vilayetlerinden biri olan Germanikeia, alışıldık taş sokaklarında yankılanan ayak seslerini kaybetmişti. Sabahları nar ağaçlarının altındaki taş avluları süpüren kadınların sesleri, çocukların sokaklarda oynarken çıkardığı kahkahalar, gümüş ustalarının çekici bir bir sustu.
Bu suskunluğun nedeni bilinmiyordu önce. Soğuk bir kış geçmişti. Erken gelen baharla birlikte geleneksel pazarlar kurulmuş, Fırat’tan gelen tüccarlar, Antiokheia’dan gelen habercilerle meydanlar tekrar canlanmıştı. Ama kısa bir süre içinde şehir garip bir çöküşe sahne oldu.
İlk önce şehir muhafızlarından biri, birkaç gün içinde ateşler içinde kalarak hayatını kaybetti. Ardından bir zanaatkar, sonra bir saray görevlisi. Her biri ölümden önce yüksek ateş, kusma, bilinç bulanıklığı, kas ağrıları ve boyun ile kasıklarda hızla büyüyen bezeler göstermeye başladı. Bazılarında, hastalık hızla kana karışıyor, ölüm 1–2 gün içinde geliyordu.
Bu durumu ilk fark edenler şifacılar oldu. Ancak ellerinde geleneksel ilaçlar dışında bir çare yoktu. Bitki karışımları, sıcak su banyoları, hatta kurutulmuş akrep tozları bile denenmişti. Ama veba, şehirde durdurulamaz şekilde yayılıyordu.
Vebanın ilk olarak Konstantinopolis’te başladığı ve ardından deniz ticareti yoluyla Antioch, Edessa, Zeugma, Germanikeia gibi şehir merkezlerine ulaştığı günümüzde kabul gören bir bilgidir. Ioannes Lydos ve John Malalas, bu dönemde Anadolu’daki şehirlerde yaşanan yıkımı detaylı biçimde anlatır. Özellikle Malalas, Antakya’daki ölü sayısının günde 5.000’i bulduğunu kaydeder. Bu rakam, Germanikeia gibi daha küçük şehirlerde bile büyük çaplı bir yıkıma işaret eder.
Germanikeia’nın o dönemdeki yöneticisi, Roma tarafından atanmış bir dux idi; İsmi kayıtlarda geçmemektedir. Fakat İmparator Justinianus’un merkezi direktiflerine uygun olarak şehirde karantina bölgeleri oluşturulduğu, bazı sokakların taş yığınlarıyla kapatıldığı ve ölülerin taşınması için ayrı görevliler atandığı bilinmektedir.
Ancak ne yapılırsa yapılsın, veba şehirde hızla yayıldı. Günlük yaşam çöktü. Tapınaklar, hamamlar, çarşılar boşaldı. Bazı evlerde tüm aile fertleri hayatını kaybettiği için sokaklardan yayılan koku dayanılmaz hale geldi. Roma yasalarına göre ölülerin gömülmesi gerektiğinden, dış mahallelere toplu mezarlar kazıldı. Bu bölgelerden biri, bugünkü Pınarbaşı sırtlarına denk düşmektedir.
Yaygın bir inanış, hastalığın “hava ile geldiği” yönündeydi. Bu nedenle bazı evlerin tavanlarına sirke dökülmüş kumaşlar asıldı. Ancak etkisi olmadı. Günler geçtikçe yaşayanlar, ölülerin gölgesinde yürür hale geldi.
Bir süre sonra şehirde yalnızca kuşlar, kediler, ve görevli muhafızlar kaldı. Şifacılar çaresizlik içinde ölü bedenleri inceleyerek “siyah lekeleri”, “genişlemiş lenfleri” not alıyorlardı. Bazı cesetler neredeyse tanınmaz hale gelmişti.
Şehrin eteklerinde yapılan bazı arkeolojik kazılarda, bu döneme ait aceleyle gömülmüş iskelet kalıntıları tespit edilmiştir. Antropolojik incelemelerde bazı kalıntıların “bubonic plague” izleri taşıdığı doğrulanmıştır.
Araştırma Notlarım:
Hastalığın günümüzdeki adı: Justinianus Vebası (bubonic plague)
Sebebi: Yersinia pestis adlı bakteridir; taşıyıcısı çoğunlukla fare piresidir.
Yayılım şekli: Deniz yoluyla gelen tahıl kervanlarıyla taşınan enfekte fareler; insanlarla doğrudan temas.
Etki süresi: M.S. 541’de başlamış, M.S. 549’a kadar Doğu Roma'nın farklı vilayetlerinde dalgalar halinde devam etmiştir.
Germanikeia, bu süreçte büyük nüfus kaybı yaşamış ve şehir yapısal olarak zayıflamıştır.
KAHRAMANMARAŞ BİRLİK PLATFORM ARAŞTIRMALARI
Yararlanılan Kaynaklar:
John Malalas, Chronographia, çev. E. Jeffreys et al., Byzantine Texts and Translations.
Ioannes Lydos, De Ostentis, 6. yüzyıl.
Procopius, History of the Wars, Book II, 6. yüzyıl.
Emanuela Guidoboni, Alberto Comastri, Giusto Traina, Catalogue of Ancient Earthquakes in the Mediterranean Area up to the 10th Century, 1994.
N.N. Ambraseys, Earthquakes in the Mediterranean and Middle East, Cambridge University Press, 2009.
Saygılarımla,
Alper ESKİKILIÇ
KMBP GRUP YÖNETİCİSİ



YORUMLAR