‘2030’da dünyaya barış gelecek’

‘2030’da dünyaya barış gelecek’

Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım, Sadece Aptallar 8 Saat Uyur, Adam Dediğin Benim Gibi Olur, Yerim Seni ÖSS, İflas Etmenin Yolları, Sadece Başbakan Okusun, Bütün Kadınlar Aptal Sen Hariç, Allah’a Borç Veren Adam gibi birbirinden iddialı kitapların yazarı o.

20 Mayıs 2015 - 11:36

Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım, Sadece Aptallar 8 Saat Uyur, Adam Dediğin Benim Gibi Olur, Yerim Seni ÖSS, İflas Etmenin Yolları, Sadece Başbakan Okusun, Bütün Kadınlar Aptal Sen Hariç, Allah’a Borç Veren Adam gibi birbirinden iddialı kitapların yazarı o. Birçok projesi var hayata geçmiş ve geçmeyi bekleyen. “Ben alim değil filozofun” diyen Demirkıran, geliştirdiği kendine has özgüven felsefesi (Kashna) ile 2030 yılında tüm dünyaya barış getireceğini söylüyor. Demirkıran, “Savaş var ise barış da vardır. Bir kişi bir savaşı başlatabiliyorsa, bir kişi de bu savaşı durdurabilir” diyor.

 

ERDAL DEMİRKIRAN

SOKRATES’E, PLATON’A MEYDAN OKUYOR

Sıradışı bir yazar ve dünyanın en akıllı insanı o. Hem de noter onaylı. Erdal Demirkıran, 1993 yılında aldı noterden bu söylemin onayını. ‘Ben filozofum’ derken de meydan okuyor Sokrates’e, Platon’a. “Benim gibi düşüneceksiniz diyorlar. Düşünceleri kalıplara sokuyorlar. Ben sizin gibi düşünmek zorunda değilim” diyerek her insanın orijinal olduğunu savunuyor. “Ben de bunu savunuyorum. Bu da benim felsefem” diyor. Her insanın kendi orijinalliğinde en iyisi olma çabasını, Kashna adını verdiği felsefesiyle anlatmaya çalışıyor. Kashna’nın Kafdağı’nın arkası demek olduğunu söylerken, “Bana göre öyle. Ben uydurdum” diyor ve felsefesini anlatmaya şöyle devam ediyor; “Kashna bilmektir. Kendini tanımaktır. Bir mükemmellik tutkusudur. En iyiyi yakalama çabasıdır. Kashna, oksijene saygı duymaktır. Nefes alırken, zirveleri zorlamaktır. Değerini bilmektir ormanda duran bodur bir ağacın. Kashna, kaygısızca koşmaktır en çetin yollarda. Önyargılardan arınmaktır. Haddini bilmektir. Mazeret üretmeden yaşamaktır. Dik durmaktır en güç zamanlarda. Vazgeçmemektir, göğsünü germektir fırtınalara, geleceğe dokunmaktır kaygısızca, meydan okumaktır, en olmaktır, bağırmaktır avaz avaz. Haykırmaktır karanlığa. Güneşe dokunmaktır, yıldız toplamaktır Kaf Dağı’nın arkasından.”

 

“BÜYÜK DEĞİL ‘EN BÜYÜK’ DÜŞÜNMEK GEREK”

Gençlerin kendi içinde olan cevheri çıkarmaya çalıştığını söylüyor Erdal Demirkıran. Onun amacı dünyanın ‘En iyi’lerini yetiştirmek. “Hangi işi yaparsanız yapın en iyisi olun” diyor. Bütün seminerlerini bunun için yapıyor. Kitaplarını bunun için yazıyor. “Ben olmasam da arkamdan gelecek olanlar bunu mutlaka başaracak” diyor. Seminerine gelen, geldiği gibi gitmiyormuş yazarın. Seminerine gelen insan “En iyi olma düşüncesi” ile gidiyor, hatta kitaplarını da okuyanların yürüyüşü, konuşması dahi değişiyormuş. Esprili üslupla “Ben okurumu uzaktan tanıyorum” diyor ve yaşadığı bir anekdotu, “Bir düğüne gitmiştim. Düğünde 3 okurumun olduğunu söylediler bana. Söylemeyin ben bulurum onları dedim.  İkisini tespit ettim. Birini yanlış tespit etmişim. Yanlış tespit ettiğim kişi arkasına dönüp de beni görünce, ‘Aaa Erdal hocam’ diye bana sahip çıktı. Meğer o da benim okuyucummuş ama bana söyleyen kişi okuyucum olduğunu bilmiyormuş. Yani ben okuyucumu tanırım. Onlar farklı olurlar” diye anlatırken, büyük değil en büyük düşünmek gerektiğini savunarak, insanın hayatının nasıl değişeceğini gösteriyor.

 

“KURAN-I KERİM’İN ANLATTIKLARIYLA HOCALARIN ANLATTIKLARININ ALAKASI YOK”

Kitapların iddialı isimlerinden kaynaklanan birçok eleştiriye maruz kalıyor yazar. Ancak her eleştiriye verecek bir cevabı da muhakkak var. Son kitabı ‘Allah’a Borç Veren Adam’dan dolayı da çok eleştiri alan yazar, “Adam Kuran bilmiyor, eleştiriyor. Cahille tartışmam” diyor. Hâlihazırda 15 kitap yazdığını ve her kitabın da Kuran’dan bağımsız yazılmadığının altını çiziyor yazar. Kuran ile tanıştıktan sonra daha hayatında birçok şeyin değiştiğini söyleyen Demirkıran, Kuran’ı tanıdıktan sonra mı büyük düşünmeye başladınız sorumuza şöyle yanıt veriyor; “Ben zaten çok büyük düşünüyordum. Kuran-ı Kerim daha da büyük düşünmemi sağladı. Ben bir alim değilim. Ben bir din alimi falan değilim. Ben Kuran-ı Kerim’i önüme aldım. Onunla ilgili makale yazdığımı düşünün. Onunla ilgili fikir kitabıdır yazdıklarım. Aldım Kuran-ı Kerim’i elime ve ne anladığımı yazdım. Ve gördüm ki Allah’ın anlattıklarıyla, bazı hocaların anlattıkları, geleneksel İslamcıların anlattığı şeylerin birbiriyle alakası yok. Tamamen başka şeyler. Allah bambaşka bir şey diyor. Onlar bambaşka bir şey diyor. Dolayısıyla inancım tazelendi. İnandım yani. Demek ki, bu Allah’ın kitabı. Allah’ın anlattıklarıyla, anlatılanlar arasında bir bağlantı olmadığını gördüm. O zaman bu Allah kelamı dedim. Çünkü bunu başkası yazamaz. Bu insan işi değil. Bunu bir Budist de yapabilir. Kuran’dan ne anladığını yazabilir. Hristiyan da yapabilir. İncil’den ne anladığımı da yazabilirim mesela. Gece gündüz 24 saat sırf Kuran çalıştım. Bu da yaklaşık beş sene sürdü. İnsanların bu konuda benimle ilgili yaptıkları yorumlara gelince beni hiç ilgilendirmiyor. Ben “Allah’a Borç Veren Adam” dedim, Kuran-ı Kerim’de Allah diyor ki, “Allah’a borç verin.” Adam onu bilmiyorsa cahildir. Cahille tartışmam zaten. Onlarla konuşmamızın bize katacağı bir şey yok. Adamın biri dedi ki, “Allah’a borç veren adam” dedikten sonra altına da ‘hâşâ’ yazdınız mı? ‘Az sonra sen hâşâ demeye hazır ol’ dedim ve ayetleri söyledim. Bakara 245-‘Verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için Allah’a GÜZEL BİR BORÇ VERECEK olan yok mu? Darlık veren de bolluk veren de Allah’tır. Sadece O’na döndürüleceksiniz.’ Hadid 11-‘Kim, Allah’a GÜZEL BİR BORÇ VERECEK olursa; Allah ona karşılığını kat kat verir. Ve ona, çok değerli bir mükafat da vardır.’ Hadid 18-‘Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah’a GÜZEL BİR BORÇ VERENLERE, verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükâfat vardır.’ Teğabün 17-‘Eğer Allah’a BORÇ VERİRSENİZ, Allah onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar.’ Müzemmil 20-‘…O halde Kur'ân’dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a gönül hoşluğuyla BORÇ VERİN… ’

 

“KURAN-I KERİM BU İŞİN NİRVANASI”

Yaptığınız işte ‘En iyi’ olun diyorsunuz gençlere. En iyiden kasıt da en iyi kitabı okumaktan geçiyor mu demek istiyorsunuz?

 

Hayır onu demek istemiyorum. Yaptığınız işin en iyisini yapın. Adam Hristiyan da olabilir. Ama bu insan eczacıysa, kolunuz kırıldı ilaç almaya gittiniz örneğin. Size doğum kontrol hapı verdi mesela. Bu insanın o anda Müslüman mı, onunla ilgilenmem. İşini iyi yapıyor mu onunla ilgilenirim. İşini iyi yapan bir eczacı olsun. Kuran-ı Kerim bu işin nirvanası. Top (zirve) yani. Kuran-ı Kerim’e bakarsak Allah bizim en iyisini yapmamızı istemiş. İlla da işi en iyi yapmak için Kuran okumak gerekmiyor. Ama Kuran okursanız daha farklı seviyelerde işler yapabilirsiniz. Ama maalesef İslam alemi Kuran okumadığı için yapamıyor. Bakara Suresi’nin 170.ayetinde Allah diyor ki, ‘Atalarınızın yolundan mı gideceksiniz? Allah’ın indirdiğine uyun. Onlara Allah’ın dediğine uyun denildiğinde onlar biz atalarımızın yolundan gideriz derler. Ya ataları hiçbir şey bilmiyorsa?’ da mı böyle olacak? Bilmiyorsa da mı böyle? Benden önceki herkes ata bana göre.

 

“ŞİMDİKİ AKLIMLA YAPMAZDIM”

“Dünyanın En Akıllı İnsanı” ifadesini noterden onaylatmaya neden ihtiyaç hissettiniz?

 

Ben notere gittim dedim ki, ‘Ben dünyanın en akıllı insanıyım’ beyan ederim. Kadın da bu beyana onay veriyor. Beyanı benim yaptığıma. Bu da benim mahlasım oldu. Bir özgüven projesi bu aslında. Herkesin, benim dünyanın en akıllı insanı olduğum konusunda uyardığımı anlatmak için yaptığım bir şey. Birisi bana ‘Dünyanın en akıllı insanı sensin’ dese motivasyonum artabilirdi o zamanlar. Noter de desin istedim. Kendimi şımartma operasyonuydu. O zaman yapmıştım. Şimdiki aklımla yapmazdım. Gerek yok çünkü. Sen inanıyorsan yeter, bitmiştir. Başkasına ihtiyacın yok ki. Ama o dönem gerekiyordu benim için. 1993 yılıydı.

 

“BİR TEK GENELKURMAY BAŞKANINDAN GERİ DÖNDÜ KİTABIMIZ”

 

“Erdal Demirkıran neleri değiştirdi?”

 

Toplam 15 kitabım var. Çok çeşitli konulara değindim. İnsanların ihtiyacı olan şeyi yazdığımı düşünüyorum. Kadınları anlatan, Türkleri ilgilendiren kitaplar yazdım. Paranın üzerine gülen Atatürk fotoğrafının konulması mesela benim projemdi. İflas Etmenin Yolları kitabımda yazmıştım ilk olarak 2003 yılında. ‘Dedim ki ‘Neden paranın üzerindeki lider gülmüyor da somurtuyor? Soru buydu. O zaman YTL vardı. Paradan 0 (sıfır) atıldı. Onlar da mantıklı dediler ve yaptılar sağ olsunlar. Aslında küçük ama çok önemli bir konu. Yani ilk defa parada gülen bir lider oldu. Sonra bir ülke daha yaptı da hangisi bilmiyorum. Ondan sonra Varlık Barışı projesi benim projemdi. Okullara beş yaşında başlama fikri yine benimdi. Polislerin sahaya inmesi ve pasaport dairesinde, emniyet müdürlüklerinde polis memuru değil de gerçekten KPSS ile memur olmuş lise mezunlarının da o işi yapabileceğini söyleyerek o işi, 50 bin polisin sahaya inmesine vesile oldum. Çünkü polis açığı var Türkiye’nin ama polis pasaport veriyor, ehliyet veriyor. Ne kadar saçma bir şey. O memur işi. Polis işi değil ki. Polisin asayiş için olması lazım. Türkiye’de 50 bin polis açığı yoktur, Türkiye’de 50 bin memur açığı vardır dedik biz. Ambulansın orta şeritten gitmesine vesile olduk. Taksilerden gece tarifesinin kaldırılması yine benim fikrimdi.

Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Kayseri kitap fuarından aldığı tek kitaptır ‘Sadece Başbakan Okusun.’ O kitabı bütün vekillere gönderdik. 550 vekile gönderdik. Başbakana, cumhurbaşkanına, genelkurmay başkanına gönderdik. Bir tek genelkurmay başkanından geri geldi kitap. Almamış, okumamış, kabul etmemiş. Meclis de kabul etmedi önce. ‘Bu ne biçim kitap?’ dediler. Gerçekten çok komikler. Ama önemli değil. ‘Sadece Başbakan Okusun’ kitabımdaki 40’a yakın projem uygulandı Türkiye’de.

 

“2030’DA BARIŞ İÇİN AYNI ANDA DÜNYAYA SESLENİŞ YAPACAĞIZ”

 

15 Mart 2030’daki Barış projenizden bahseder misiniz?

 

Ben barışa gönül vermiş bir insanım. Zaten yazmaktaki amacım da bu. Türkiye’de değil tüm dünyada ortak bir paydada buluşmak için barışı sağlamak istiyorum. Bunun için de bir tarih belirledim. 15 Mart 2030 saat 10:27’de kendi planlarımda konuşmamı yapacağım. Saat 10’da tüm dünyayı ilgilendiren bir konuşma yapacağım. Ve 10:27’de tüm dünyada bir barış sağlanmış olacak. Bütün dünyaya hitaben önde gelen Cumhurbaşkanları, başbakanlarla, krallarıyla birlikte ortak bir anlaşma sağlanmış olacak, ortak bir imza atılacak. Ulusa Sesleniş adı altında Erdal Demirkıran dünyaya seslenecek. Çoğu seminerlerimde gelen soru şu “O yıla kadar yaşayacağınızı nereden biliyorsunuz?” Zaten seminerlerdeki amacım da bu. Dünyanın ‘En iyi’lerini yetiştirmek. Ben 2030’u göremeyeceksem, öleceksem zaten ben şu an barış için nefer yetiştiriyorum. Her zaman iddiam şudur, ‘Benim seminerime gelen geldiği gibi çıkmaz. En iyi olup çıkar. Bir öğretmense en iyi öğretmen olup çıkmalı.’ Amacım bayrağı devredecek insanlar bırakmak. Kitaplarım şu an farklı dillere çevriliyor ve okunuyor da. Çünkü sadece Türkiye’de olmaz bu iş. Birlik ve beraberlikten bahsediyorsak bütün dünyada olmalı. Yurtdışında da seminerlere gidiyorum. Orada da aynı şeyleri söylüyorum. Savaşın olduğu bir gerçekse, barışın olduğu da bir gerçek. Bir kişi savaş çıkarıyorsa, bir kişi de durdurabilir. Durduran mutlaka olacaktır. Biz bir adım attık. 81 ilde gönüllü barış temsilcilerimiz var. (NARİN DEMİRCİ)

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Serkan Güven
    8 yıl önce
    Meclistekiler kitabınızı okusaydı çok şey değişirdi. Büyük bir yazarsınız ve bu ülkeye en faydalı insanlardan biri. Seminerinde bulundum ve gerçekten çok manıklı ve harika fikirleri var. Çok şükür ki böyle insanlar var ve gece gündüz bizim için çalışıyor.
  • Serkan Güven
    8 yıl önce
    Meclistekiler kitabınızı okusaydı çok şey değişirdi. Büyük bir yazarsınız ve bu ülkeye en faydalı insanlardan biri. Seminerinde bulundum ve gerçekten çok manıklı ve harika fikirleri var. Çok şükür ki böyle insanlar var ve gece gündüz bizim için çalışıyor.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Başkan Cüce'nin Göksun'a İlk Müjdesi
Başkan Cüce'nin Göksun'a İlk Müjdesi "Doğalgaz" Oldu
Kahramanmaraş'ta Kayıp 4 Yaşındaki Çocuğun Öldürüldüğü Belirlendi: Şüpheli Kuzeni Gözaltına Alındı
Kahramanmaraş'ta Kayıp 4 Yaşındaki Çocuğun Öldürüldüğü...